.../ Tefekkür Yazıları

Şehre bir kelebek heyecanıyla geliyor yağmur.. Akşamın avuçlarına konup gidecek gibi. Yaşadığı gurbetin son anlarında kanatlarına işlenmiş sanatsal güzelliklerin teşekkürü için son kez sevgiliye uçacakmış gibi..

Ne vakit Allah’ı düşünsem, ıhlamur kokularını gönderiyor hediye olarak. Ne vakit O’nun ayeti gözüyle baksam kâinata, her çiçek kendi lisanıyla sesleniyor gönlüme.. Islanmış bir kediye eşlik ederek yürüyorum, ellerim cebimde. Sesler ve suretler bir bir çekilmiş kalabalık kaldırımlardan. Bir rahmet mevsiminden geçiyoruz bütün kirlenmişliğimiz ve susuz kalan ruhumuzla..

Babalarının ellerinden tutup ekmek almaya gidiyor sahuru bekleyen çocuklar. Uykulu gözleri alışık değil belki ama tekne orucu tutmanın, iftarı sabırla beklemenin heyecanıyla koşuyorlar sıcak pide kokulu sokaklarda. Sonra bir davulcuyla karşılaşıp ertesi gün anlatıyorlar bütün arkadaşlarına. Babalar, çocuklar ve yarınlara ertelediğimiz hayallerle yürüyoruz, gecenin en fiyakalı karanlığına..

İçimde doldurulamayan bir boşluk, ellerim çoğu zaman bilmiyor ne yapacağını. Mutfaklardan gelen sesler bozuyor sükûneti. Sahur hazırlayan anneler ve hep onlara yardım etmek zorunda kalan kızların el emeği, göz nuru değil midir her oruç..? Sahi nedir bu insanın oruçlu olduğu halde değişmeyen yaşam tarzı, kullandığı kelimeler ve gelişi hissedilmeyen Ramazanlar? Telefonuma gelen haberi okuyor ve fırından aldığım taze ekmekten koparıp bir kez daha teşekkür ediyorum Rezzâk olana.. “Ramazan ayında günde üç milyondan fazla ekmek çöpe atılıyor!” başlığını okuyunca dünyevileşen insanı orucun neden değiştirmediğini, Ramazan’ın hoş gelip bizi neden hoş bulmadığını bir kez daha anlıyorum..

Vahiyle olan muhabbetin geceleri daha da anlamlı hale geldiği, zihnimizin idrak seviyesinin arttığını anlatır büyükler. Buna bir de gecenin ihtişamı ve güzelliği, seherin serinliği ve sessizliği de müdahil olunca, kalbinizi tutabilene aşk olsun..

Bir tefekkür yürüyüşünün sonuna yaklaşıyorum. Karşıma iki farklı yol çıkıyor; biri oldukça karanlık ve tehlikeli, diğeri bir çiçek bahçesi.. Zihnimde biriken cevapsız sorular, ideolojiler, anlamsız kaygılar, yarım kalmış yazılar ve sancısını çektiğim kelimeler.. Böyle zamanlarda vahiyle teselli olmayı tercih ediyorum bilakis az önce yine bir tercihle karşı karşıya kaldım. Karşımıza çıkan iki farklı yoldan doğru olanı tercih edebilme iradesini bahşetmiş Kadir olan Allah insana. İyiyi kötüden, adaleti zulümden, sevgiyi nefretten ayırt edebilme yetisi hediye etmiş. İşte ‘kader’ diyoruz bu iradeye. Akleden kalbimizin karşılaştığı bütün sınamalar ve imtihanlar karşısında tercih edeceği yolu “fıtrat” koduyla insanın özüne bahşeden Fâtır’a ne kadar teşekkür borçluyuz..

İç dünyamda kopan fırtınaya yağmur da eşlik etmişti. En çok korktuğum ayetler kategorisinden En’am/104, son cümlesiyle birlikte düştü aklıma: “Doğrusu Rabbinizden size (vahiy gibi) bir bilinç kaynağı gelmiştir. Artık kim vahyin gösterdiği hakikati görmek isterse kendi lehine, kim de körlüğü tercih ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin bekçiniz değilim..!”

İnsanın sadece göze indirgenen aklını değil tasavvurunu ve tahayyülünü de aşan bir bilinçten bahsediyoruz. Hayatımız boyunca hep ikilemler arasında kalmış ve her tercihle esasında bir vazgeçişe ve bedel ödemeye şahit olmuşuzdur. “Ben sizin bekçiniz değilim..” ifadesi öyle çok anlamlar içeriyor ki seküler bir dünyada. En güzel kıvamda yaratılan insanın koskoca bir hiç uğruna öldürüldüğü, çocuk istismar ve cinayetlerinin arttığı, insanlığın derin bir ruhsuzluk ve çürüme yaşadığı zamanlarda Rabbimizin uyarısı ne mühim.. Vahiy gibi bir bilinç kaynağı anlaşılmayı ve yaşanmayı beklerken insanın günahı yaşam tarzı haline getirmesi, ölümlerin ölümü hatırlatmaması ve her alanda fıtrattan kopuşun, bozulmanın görülmesi revâ mıdır..?

Unutulduğu bile unutulan insana ruh üfleyerek akıl ve irade bahşeden Allah, insanı tercihleriyle sınayandır. Müstâkim yol ve diğerleri açıkça ortada iken iradenin nefse hükmetmekte zorlandığı zamanlarda hakikate karşı kör olmak, adalete karşı zulmü savunmak, birinci sıraya Allah’ın yerine benliği ve dünyayı koymak ne büyük talihsizlik..

Her şeyin ve herkesin O’nsuz daha anlamsız olduğu modern çağda dönüşümüz ve kaçışımız yalnız O’na, kadri büyük gecede insana vahiy pusulasıyla yön çizen Alemlerin Rabbine olsun..