“AKP’nin Papatyaları'' davasının 2. Etabı da tamamlanmak üzere. 13 Ekim’de karar duruşması yapılacak.
Savcı mahkumiyet istedi. Savcının mütalaasına karşı son savunmadan sonra, hakim kararını açıklayacak.

Daha önce aynı konuda Hukuk davası vardı. Hemen sonuçlandırıldı, 100.000 lira tazminata hükmedilmişti. Bu kararı İstinafa götürdük. İstinaf usulden kararı bozdu. Ceza mahkemesini beklemesi yönünde İstinaf karar vermişti. O dava bu davanın sonuçlandırması gerekir.

Tazminat davasını Genel Başkan olarak Erdoğan açmıştı. Ceza davasında da, yine AK Parti Genel merkezi de var, AK Parti Kadın Kolları başkanlığı da var, Bazı kadın  milletvekilleri da var ve bir de 80 il kadın kolları başkanları var!

Eğer hakim de savcının mütalaasına katılırsa, İstinaf süreci başlayacak. İstinafta usulden ya da esasdan karar bozulabilir. Değilse, bu defa Yargıtay süreci başlayacak. Yargıtaydan sonra Anayasa Mahkemesine ferdi başvuru süreci var. Ondan sonra da AİHM süreci..

Bu dava safahatını kitaplaştırmayı düşünüyorum. Çünkü bu dava Türkiye’de Adalet, siyaset, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü açısından Turnusol görevi yapacak, bir döneme ilişkin şahidlik anlamı taşıyacak bir dava.

Ben bu kadar darbe gördüm, o dönemde bile cezaevine girmedim, bakalım bu “Şeref” AK Partiye, KADEM’e nasip olacak mı?

KADEM, (Kadın ve Demokrasi Vakfı)nın mottosu  “varoluşta eşitlik, sorumlulukta adalet". Yaratılış yerine “Varoluş”muş. Gerçekten bunların Türkçe okur yazarlıkla ilgili sorunları var. Benzer bir sorunu “Toplumsal cinsiyet adaleti” konusunda yaşadılar. “Toplumsal cinsiyet eşitliği” değil, adaleti imiş. Asıl sorun, “Biyolojik cinsiyet” yerine “Toplumsal cinsiyet”in kabul edilmesi, oradaki fıtrata aykırı, değişken ve akışkan bir cinsiyet kimliği tanımının sonuna eşitlik desen ne yazar, adalet desen ne yazar. Bunlar anlaşılan Varoluşculuk (Egzistansiyalizm)inin ne demek olduğunu da bilmiyorlar. Varoluşçuluk felsefesi Yaratılış inancına karşı bir kavramdır. Bilmediklerini de bilmiyorlar. “Toplumsal cinsiyet”i, toplumun cinsiyet kimliklerine yüklediği anlamla ilişkilendirip meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Tabii “babası Cumhurbaşkanı olan bir kişinin kurucusu , yönetim kurulu üyesi olduğu bir dernek” (Bu tanım, sözkonusu dava ile ilgili Müşteki dilekçelerindeki genel bir jargon olarak not edilmiştir), Diyanetten, Üniversitelerden birini çağırdığında, kim “hayır ben gelmiyorum“ diyebilir ki! Bunların Adaleti de, Demokratlığı da bu kadarmış. Ah “Demos” Ah, kimlerin eline düştün.

Onlara kalırsa, bu kavramın LGBT ile hiç alakası yok ve tabii bu anlamda kimlik kartlarına yazılan GENDER’in ne anlama geldiği de bunlar için bir anlam taşımıyor. Ben MS 2023’de, kadin medeniyetlerin beşiği, aynı zamanda bir kısmı vahye şahidlik eden ve isyankarların yere batırıldığı Darusselam’ın mik’ad alanı içinde olan bir  ülkede, adında adalet olan bir partinin 80 il örgütünün suç duyurusu ile, söylemediğim bir sözden dolayı, ortalama sokaktaki (cahil, aklı kıt halk) tarafından yanlış da olsa öyle anlaşıldı ve bu da bizim itibarımıza zarar verdi onun için bizden özür dileyeceksin diyen, güç, iktidar ve servet sahibi çevrelerin organize ettiği bir kumpasla sanık sandalyesine oturtuldum! Ne gam! Bu bir imtihan, gömleği önden değil arkadan yırtıldı. Yusuf aleyhisselama selam olsun! Kim bilir bunda ne hikmetler gizlidir. Bugün birileri başarı gibi gelen şeyde nice felaketler gizli olabilir ve benim dostlarım için şer gibi gelen şeylerde kim bilir, ne hayırlar gizlidir!

Bu arada yazımda adı geçen Fatma Şahin, Türkiye Belediyeler Birliği başkanı olarak, Belediyelere, LGBT+’a pozitif ayırımcılık ve destek, danışma hizmeti vermek üzere Toplumsal cinsiyet müdürlükleri ve meclislerde komisyonlar kurulması ile ilgili gönderdiği genelgeleri ne yapacak. ETCEP’i, GREVİO’yu ne yapacaksınız.

AK Partinin açılımı “Adalet ve kalkınma partisi”.. Kalkınmayı bir kenara bırakalım da, Adaleti, yolu mahkemeye düşenlere bir sorun bakalım.  Biliyorsunuz değil mi, kitapta, zulüm “adaletin yokluğu” olarak tanımlanır. Karanlık da aydınlığın yokluğudur aynı şekilde. Ve o kitap bize “zulm ile abad olunmayacağını” söyler. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” der. “Adaletin mülkün temeli olduğunu” söyler kitap. Ve ben de derim ki, “zalimler için yaşasın cehennem.. Evet, evet, birileri benden özür bekliyormuş. Allaha yemin olsun ki, sizden özür dilemeyeceğim. Siz özür dileyeceksiniz. Bu gün değil, devran döner, yarın, yarın değilse, öbür gün İlahi adalet divanında ben bunun hesabını sorarım size, Vallahi de, billahi de.

Bu süreçte kim kimden yana ise onlarla haşrolsun. Şikayet dilekçesine imza atanlar da., tevbe edip özür dilemedikçe!  Allah (cc) gördü, duydu, biliyor. O kapalı kapılar arkasında konuşulanları, şifreli konuşmaları da biliyor. Hüküm Allah’ındır. La Galibe İllallah.!

Allah rızası için, hakkımda konuşanlar önce yazdığımı okusunlar. Sonra suçlamaya baksınlar ve savunmama baksınlar. Sonra da karar versinler. Biri size bir şey söyledi diye onun üzerinde düşünüp araştırmadan, kendilerine söylenen şekilde hareket ediyor ve yaptığı işi savunuyorsa, o kişi o sözün sahibini İlah ve Rab edinmiş demektir. Din ve devlet büyüklerinizi, hatta peygamberinizi İlah ve Rab edinmeyin, sonra helaka uğrar, gazaba düçar olursunuz.

Tabii, AK Partililerin arasında AKP’li diye bir topluluk yoktur, olamaz. Hz. Lut’un, Hz. Nuh’un evinde, Hz. İshak’ın elinde olabilir. Hz. Yakub’un 13 çocuğundan 11’i Hz. Yusuf’u kuyuya atabilir, ama AK Partide haşa sümme haşa, adaletsizlik yapan, rüşvet alan, torpil yapan, ihaleye fesat karıştıran olamaz. AK Parti peygamber evinden daha mahfuz bir yerdir. KADEM de öyle. Nuh’un gemisi gibi yani.

Bunlar öyle mübarek insanlardır ki, Kur’an’ı kerimde edep dışı kelime olabilir, ama onlar mesela Kur’an’da, İncil’de ve Tevrat’ta olan bir kelimeyi ağızlarına almaktan haya ederler. Oysa benim bildiğim o kelimeyi ağza almak değil, o işi yapmak lanetlenmiştir. Ama bunu kime anlatacaksınız ki, 80 il başkanının dilekçesi de kopyala yapıştır, benzer ifadelerle dolu.

Sahi, AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler ve AKP’nin papatyaları sözünden kendinize nasıl böyle bir pay çıkarttınız. 3 Holding, İK’ların, İstanbul sözleşmesi, Lanzarote’nin açtığı kapıdan yola çıkarak  LGBT’lilere pozitif ayırımcılık uygulama kararından sonra, onlarca STK’nın bunu kınayan açıklaması üzerine, Hudai vakfındaki istişare toplantısında, LGBT yerine Kur’ani kavramlarla konuyu halka anlatma konusundaki karar üzerine, 2 gün sonra benim bu yazımda, bu Hoildingler LGBT’ye destek verirken, Bizim “Yeşil Sermaye” diye MÜSİAD’ı bunlara karşı harekete geçmeye çağırdığım, “Bu fahişeler ve türevlerine karşı mesajımı, nasıl kendi üzerine alabilir.

Bu mütalaadan bugün en çok mutluluk duyanlar, İstanbul sözleşmesi , CEDAW, Lanzarote lobisi ile Chabat ve Agarta lobisi olmuştur herhalde.

Bu sürecin sonucu 13 Ekim'de göreceğiz. Ya Rab! “Ahir zaman”da âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Hz. Muhammedin ümmeti olarak, bizlerin elleri ile cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara, bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl! Benim ömrüm boyunca katlanmak zorunda kaldığım güçlükler, benden sonrakiler için baht kaynağı olsun. Selam ve dua ile..

Not: Son savunmaları, konu ile ilgili avukatların beyanları, basın bülteni ve mahkeme zabtını habervakti.com, İttifak.com ve dilipak.com sitesinden görebilirsiniz.