Bismillahirrahmanirrahîm

Asırlardır İslam medeniyetiyle hak ve özgürlüğüne kavuşan kadın, yüz yıldır tekrar döndürüldüğü cahiliye döneminde sömürülen, ezilen, horlanan dövülen, hatta kocası tarafından öldürülen ve düşmanlarca köleleştirilen ve çığlıkları Arş-ı Âla’ya ulaşan mazlum kadın durumuna düşürüldü!

Asr-ı Saadet’te; kadının huzurunu kendi yuvasında, eşinin yanı başında ve yavrularının kollarında gören dinimiz İslam’a, erkeklerden önce kadınlar koşmuştur!

İlk Müslüman kadın Hz. Hatice’dir! (r.a)

Mescid-i Nebevi’de nikâhı kıyılırken mihrinde ümmetin affını talep eden ilk kadın Hz. Fatıma’dır! (r.a)

Sahabe-i Kiram’a ilim öğreten ilk muallime kadın Hz. Aişe’dir! (r.a) 

İlk şehid kadın Hz. Sümeyye’dir! (r.a)

İlk hicret eden kadın Hz. Hacer’dir (r.a)

Mabede ilk adanan kadın Hz. Meryem’dir! (r.a)

Kur’an-ı Kerim’de ikinci uzun sure olan Ennisa Kadınlar Suresinde anlatılan kadın!

Ayrıca Meryem, Nur, Mümtehine (imtihan olunan kadın) Tahrim ve Talak sureleri gibi birçok suredeki ayet-i kerimelerle hukuku ve onuru korunan kadın!

Ve mücadeleci kişilikleri ve kimlikleri Allah tarafından Kur’an-ı Kerim’de hediye edilen ‘’Mücadeleci Kadın’’ manasına gelen Mücadile Suresinde problemlerini bizzat Allah’a şikâyet eden kadın! 

Ve cennet, ayağı altında kadın!

Daha nikâh masasında mihr (nafaka) ile hakkı korunan kadın!

İlimde, mirasta, ticarette özgürlüğüne İslam ile kavuşmuş kadın!

Erkeklerin takınmaları yasaklanırken, altın ile ziynetlendirilen kadın!

Allah ve Resulünün sevgisinden sonra, sevgide analık makamında erkekten önce anılan kadın!

İşte bu şerefli, onurlu makamından düşürülerek bugün ise tekerlek, çiklet vs. reklam aracı ve moda kurbanı haline getirilen zavallı, mazlum ve biçare kadın!

Dünden daha çok İslami hayata ve İslam ile özgürlüğüne muhtaç hale getirilen kadın!

İslam’ın koruma alanından alındığı için, huzur ve sığınma evlerinde korunmaya muhtaç hale getirilen kadın!

Öğretmen, doktor, hemşire vs. kendi mesleğinde şefkatli elleriyle hizmet etmesi gerekirken erkeklerin bile kaldıramayacağı işlerde yorgun ve bitkin hale getirilen kadın!

Erkeklerin, aile ve toplumdaki egemen ataerkil doğu krallığı baskısı karşısında, kurtuluşu batı ‘’kraliçeliği’’ feminizm yalanı ve tuzağıyla yuvaları yıkılmaya devam eden kadın!

Bu tuzakla, analık makamından uzaklaştırılan, zor şartlar altında doğurduğu evladlarına merhamet kucağını istese de açamayan, kreş-iş ve ev arasında ağır sorumluluk altında ezilerek, psikolojik ve ruhsal zaafiyete uğrayarak ufak bir kavgada kocasını cezaevine kovan zavallı kadın!

Artık uyanmalı. Avrupa kanunlarına değil Allah kanunlarına sığınmalı! 

Sadece Rabbimiz Allah’a, önderimiz ve örneğimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize güvenmeli!

İman, haya, edep, merhamet şefkat, af, sabır ve namaz ile dua yolunu tercih etmelidir!

Hanımları isyan ettirmek adına; moda haline getirtilen feminizm tuzaklarını bilerek yayan Siyonistlerin taşeronları Masonik kadın derneklerine, seküler yapılara, sözde ‘’çağdaş’’ kadın derneklerine alternatif dernekler bir an evvel hayata geçirilmelidir! 

Her ne kadar hali hazırda çeşitli milli-manevi değerleri önceleyen kadın derneklerimiz olsa da yeterli gelmemektedir! Sömürülen, ezilen ve meta görülen kadınlarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır! Bu sadece ülkemizin meselesi değil, tüm dünyanın meselesidir!

Tarihimizde yer alan ve kadını hayatın tam merkezine alarak, evde, mahallede, cemiyette ve devlette hakettiği konuma yükselten ecdadımızın uygulamaları bize örnek olmalıdır!

Havva anamızdan Asiye anamıza, Hacer anamızdan Meryem anamıza, Hatice anamızdan Hayme anamıza, Nene hatuna birçok örnekten feyz alınmalıdır!

Ecdadımızın kurduğu Bâciyan Teşkilatı, Devlet-i Âli’nin varoluşsal değerlerinin sancaktarlığını yapmıştır! 

Sulh zamanında ip eğirmiş, halı dokumuş, toprak sürmüş, ekmek ve aş pişirmiş, çocuk doğurmuş, Erenler, Alperenler ve Kalperenler yetiştirmiş olan Bâciyan Teşkilatımızda vazifeli analarımız, cenk zamanında ise; ok atmış, kılıç kuşanmış, istihbaratta hizmet vermiş, özel korumalık yapmış ve hatta suikast timlerine seçilmişlerdir!

Hayme Anamız Bâciyan Teşkilatı’nın bizzat başı olmuştur!  Bâciyan’ın kurucu liderlerinden Fatma anamız Devlet-i Âli’nin bekası için Moğol işgalinde direnişin sembolü olmuştur!

Abbasi Halifesi’nin gelini Türkmen Çiçek Hatun, 750’li yıllarda Kudüs’teki depremde zarar gören Kubbet’us Sahra’yı bizzat gidip kendi altınlarıyla onarmıştır!

Nene Hatun istiklal ruhunu nereden almıştır?  15 Temmuz gecesi kamyona binerek mahalleliyi köprüye götüren çarşaflı anamız o ruhun bugünkü tecellisi değil midir?  

Keza o gece köprüde elinde Türk Bayrağı’nı alçaklara karşı sallayan başı açık bacılarımızın DNA’larında haçlıyı korkutan bu ruh vardır!

Afrin’de seferdeki Mehmetçik’e yün çorap ören, kınalı koçları kesip ikram eden Yörük analarımız değil midir? 

Analarımızın etnik kimliği yoktur! Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Türk vs. değillerdir onlar! Onlar anadır! Analarımızdır! Hu Hu Hu diye beşik sallayan analarımıza bin selam olsun.

Dün, düşmanların muhtemel olası saldırılarına karşı namuslarını, canlarını ve devletlerini koruma adına her türlü donanıma sahip olan analarımız bugün de her türlü savunma silahlarının kullanılmasını acilen öğrenmelidir! Yazarken dahi utancımdan yerin dibine girdiğim; alçak Haçlı-Siyon terör örgütü, Irak’ta, Suriye’de, dün Bosna’da, Afganistan’da namuslarımıza el uzatmadılar mı? Kızlarımıza tecavüz etmediler mi? 

Bu işin şakası yoktur! 

Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Baciyan-ı Rum dün olduğu gibi bugün de sulh için cenge hazır olmalıdır!

Nasıl mı?

Salı akşamı 20:45’te Akit TV’de MİLLİ DİRİLİŞ programında buluşalım ve konuşalım inşallah!