Yorgun düşüncelerin ruhumu kuşattığı akşamlardan biri. Gündemi özetleyen heyecanlı haber bültenlerinden odaya yansıyan manşetler daha da karartıyor içimi. Yarına dair planlarımı düşünüyorum sonra endişe ile. Bitmeyen işlerin peşinden koşmak, modern insana kendini unutturan bir alışkanlık belki de..

Ekrandan gelen o ses, kendi hayatıma dair düşündüğüm olasılıkları unutturup cemre gibi düştü dünyevî kaygıların ortasına. Suriyeli Ali’nin utangaç bakışları ve mahcubiyeti karşısında teselli olacak kelime arıyorum. Henüz 10 yaşında, Kobani’den gelmiş ve yüze yakın ailenin yaşadığı Süleymaniye’nin barakalarında çocukluğunu yaşayamıyor. Mendil ve su satarak kazandığı günlük beş lira ile ekmek alıyor. İnsanların nasıl davrandığı sorulduğunda ise ‘davranmıyorlar, azarlıyorlar’ cevabını veriyor. Ve arka planında derin bir hüznü taşıyan, yarına dair umutları alt üst eden bir cümle ile hiçbir beklentisi kalmıyor hayattan: “Hayalim yok..”

Sekiz milyon yardıma muhtaç Suriyeli çocuktan sadece biri Ali.. Onlar ümmetin kayıp çocukları. Onlar petrol ve güç uğruna hayalleri çalınan çocuklar, Ortadoğu’nun yarım kalmış umutları onlar..

Tarih boyunca ülkeler arası göç hareketleri olmuş, farklı ırklar aynı topraklarda yüce bir misafirperverlik anlayışıyla hep birlikte yaşamışlardır. Coğrafyalar değişse de insan ve inandığı değerler günümüze kadar taşınmıştır. Seküler toplumla birlikte başkalarının hayatını düşünmeyen, yeryüzünde neredeyse kendi ırkından, ideolojisinden başkasına yaşam hakkı tanımayan insanlarla karşılaştık. Yaşanan derin bir merhametsizlikti belki ama bunu kabullenmek ve değişmek narsist modern insan için hiç de kolay değildi. Sonuç olarak mülteci ırkçılığı, mezhep kavgaları ve İslamofobi ortaya çıktı. Yeni terör örgütleri, kendi halkına zulmeden diktatörler yaşanmaz hale getirdi kültür şehirlerini. Bizler de şahidiz ki Türkmen kardeşlerimiz, esaslı bir direnişle güce ya da paraya değil yalnızca Allah’a güveniyorlar. Kahrolası dengeler, kanlı bir ameliyathaneye dönüştürdükleri ülkelerde paylaşamazken dünyayı, ölen hep çocuklar oluyor. Ege sahillerinde her gün yeni Aylanların son fotoğrafları kalıyor geride. Savaş nedir bilmeyen yetimler, bomba sesiyle yükselen ağıtlar ve yarınlar için biriken fakat kaybolan hayaller..

Gözlerinde umut göremediğiniz çocuğun ellerinden tutun. İçinde biriken acıyı teselli edecek cümleler bulamayabilirsiniz belki ama ellerini bırakmayacağınızı hissetsin. Güven duygusuna en çok ihtiyaçları olduğu çağlarda yalnızca biyolojik bir yetimlik değil onlarınki. Zira eksikliğini hissettiği her şeyin yetimidir insan.. Ev sıcaklığına, korkusuz uykulara ve gülen yüzlere hasret kalıyorlar. “İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar” diye bitirir Yahya Kemal, Deniz Türküsü ’nü. Çocukların dünyasında ütopik hayallerin ayrı bir yeri vardır. En azından uzak kaldığı memleketine kavuşma hayaliyle yaşarlar fakat ne acı ki geri dönme umudunu kaybeden mülteci çocukların hiçbir beklentileri yok yaşamın geri kalan yıllarından. Çok sevdiği markalı ayakkabısı alınmadığı için ağlayan, yeni çıkan bilgisayar oyununu oynamak için heyecanlanan çocuklarımız var değil mi? Dünyadan habersizce aklını, ruhunu verdiği oyunda son anda kaybedince hayata küsen, günlerdir bakışları değişen çocuklarımız da var. İradelerini pasifleştiren, bağımlı oldukları bir şeyler var çoğunun. Kimi futbol, kimi televizyon, kimi de internet bağımlısı. Yarına dair bir öngörüleri, gündem hakkında fikirleri yok. Henüz okul çağında ulaşabilecekleri her şeyi elde etmiş, tatminsiz ve tahammülsüzler.. Onlara hayallerini sorsak oyunu başarıyla bitirmek, falanca telefonu almak, falan marka arabaya binmek gibi listeler oluştururlar. Gelecek kaygıları ve kendinden başkası için bir şeyler yapma gibi bir dertleri yok çoğunun. Karamsar bir tablo çizmek istemiyorum fakat mülteci çocukların güç savaşıyla, bizim çocuklarımızın teknoloji, zenginlik gibi dünyevî projelerle çalınıyor hayalleri. Başarıyı hayal etsinler, hedefe odaklansın iyi kariyerler elde etsinler ama kendilerinden başkalarının da yaşadığını, paranın mutluluk getirmediğini unutmasınlar. Merhameti, iyiliği ve başkasına infak etmeyi öğrensinler..

Milyonlarca mülteciye kapılarını açan bu topraklar, infak bilinciyle imtihan oluyor. Duâ edebiliriz onlar için ama üşüyen kardeşi ile ekmeğini paylaşabilen nesiller de yetiştirirsek iyiliği halka halka büyütebiliriz.

Kendime not: Hayalleri çalınmış çocukları uzaktan izleyebilirsin ey kalbim. Onlar için somut bir eylemde değilsen yazma hiçbir şey. Zira yazmak daha derin yaşamaktır..