Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, 24.12.2018 tarihinde Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi (TÜRKAD) tarafından İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörlük Binası Doktora Salonu'nda düzenlenen "17-25 Aralık FETÖ'nün Yargı Darbesi" sempozyumuna katıldı.

Akbaşoğlu,sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, FETÖ'nün, dini görünümlü siyasi bir küresel organizasyon olduğunu söyledi.

“ İşin dini boyutu olduğu gibi siyasi ve iktisadi boyutlarının da bulunduğunu ifade eden Akbaşoğlu, yaşanan süreçlerin bunları gösterdiğini aktardı.

"Bu, birtakım oluşturulmuş yapıların, İslam dünyasında Müslümanları ve o coğrafyada yaşayan etnik ve dini kökenlere mensup insanları atomize etmek suretiyle kendi planlarını uygulamak isteyen emperyal güçlerin, dünyanın gidişatına, sonucuna ilişkin çeşitli plan ve projelerin uygulanması olarak karşımıza çıktı.

17-25 Aralık, 28 Şubat, 15 Temmuz ve şu an yaşadığımız bölgesel süreçler, hep birbiriyle bağlantılı olarak bugünlere geldi. 100 yıl önce 1. Dünya Savaşı hedeflerini bugüne yeniden formatlayanların, Sevr'i gündeme getirenlerin, güneyimizde bir terör koridoru oluşturmak suretiyle aslında Nil'den Fırat'a arz-ı mevudu gerçekleştirmek, büyük İsrail'i gerçekleştirmek, küresel bir dünya imparatorluğu kurmakisteyenlerin hedeflerini ıskaladığımızda, sadece 17-25 Aralık sürecini kendi çerçevesi içinde değerlendirerek sonuçlar çıkarmaya çalıştığımızda fotoğrafın bütününü görmek söz konusu olmayabilir."

"17-25 Aralık'ı bir jüristokrasi eylemi olarak görmek gerekir" diyor.

Aynen katılıyorum bu görüşe ve 15 Temmuz sonrası için de geçerli olabilecek bu görüşü önemsiyorum.

FETÖ ve Elebaşı Fetullah, PDY'ye sadece bir örnek. Bilinen bir örnek diyelim…

Yargı(ç) Devleti yaratmak yani Jüristokrasi emrindeki Jüristokratlar  ve hukuk devletine paralel jüristokratik kararlar almak da  “PDY” kapsamındadır.

Miladı suçun işlendiği tarih olmak üzere, zaman aşımına bakılmaksızın, Hukuk Devleti yolu ile Yargıla(n)ma kapsamındadır.

“Hukuk devletine yönelik ve Ulus devlet karşıtı eylem ve işlemlerin tamamı istisnasız "PARALEL DEVLET YAPILANMASI” dır.

Korona ile mücadelenin Fetö virüsü ile mücadeleye benzememesi için; Korona hastaları ile teması olup, olası olarak bağışıklık kazanan kişilere de test yapılması gerekir.

Bu kişilerin maske ile sokağa çıkması gerekirken, 17- 25 Aralık öncesi ve sonrasından gün alan Kripto/korunaklı Fetöcülerin ise maskelerinin düşürülmesi ve gereken yasal önlemlerin alınması gerekir.

Maalesef Yargımız, "Kripto Fetö" tanımlaması ile ilgili ile ilgili bir içtihat ve kriter geliştirememiştir.

FETÖ'cülerin mağdurlar üzerine yaptıkları hukuksuz idari eylemlerine yönelik işlemleri ilave ceza kapsamı dışı bırakılarak, salt örgüt üyeliği ve iltisaklığı üzerinden kararlar verilmektedir.

Kripto Fetöcülerin, TAM YARGILAMA ile yargılanacağı yerin Ceza mahkemeleri olması gerekirken; elekten kaçmış kriptoların kendilerinden şikâyetçi olan mağdurlarını yıldırmaya yönelik Asliye hukuk mahkemelerinde tazminat davaları açarak hukuk akrobasileri içine girmeleri ise manidardır.

Öte yandan, YÖK Kanunu madde 53 c / 7 ye göre FETÖ ve benzeri oluşum ve iltisaklılar hakkında yapılan şikâyetleri, savcılıklar kanunen re’sen karara bağlamak zorunda olmasına rağmen; neden bu şikayet dilekçeleri halen daha Savcılıklar tarafından (FETÖ kapsamında tek bir kişinin bile ihracı yapılmamış) YÖK kurumuna gönderilip, dipsiz bir dipfrizde bekletilmektedir!. YÖK bir Yargı makamımı dır? Yargı makamı ise, kime paraleldir ?

PARALEL YAPILARA AFFIN LAFI BİLE OLMAZ

FETÖ'nün siyasi kanadı nerede? Yargılanmalıdır diyen YCHP; büyük bir samimiyetsizlik içinde şimdi de Silahlı askeri kanat dışındaki, Sivil FETÖ ve İltisaklılarına dolaylı bir koruma arayışı içine girmişler.

Anayasanın, ilk 3 maddesini değiştirmeye yönelik FETÖ ve benzeri her türden Paralel Devlet yapılanması faaliyetleri, Anayasamıza eklenecek bir hüküm ile AF kapsamı dışında bırakılarak, mücadelenin sürekliliği Anayasal teminat altına alınmalıdır.