TUZ ATMA YARIŞI
Eve misafir gelmiş. Eskiden ocaklar evin girişindeki “hayat” denilen salonda olurmuş. Evin kadını gelip ocağı yakmış, kuşganayı koymuş, pilav pişiriyormuş. Eliyle davlumbazın yanında asılı olan “tuz çantası”ndan bir koşam (tutam) tuz alıp, yemeğe atmış. Kadın dışarı çıkmış. Ardından evin erkeği gelip bir koşam tuz atmış, o gitmiş, evin kızı gelip bir koşam tuz atmış. Misafir bunlara bir anlam verememiş “oldu olacak bir koşam tuz da ben atayım” deyip, o da yemeğe tuz atmış.
Yemek pişip, sofraya geldiğinde evin keyvenisi kadın yemekten bir kaşık alınca çok tuzlu olduğunu anlamış. “Elimin kararı kaçtı bugünlerde, yemek hep tuzlu oluyor” demiş. Diğerleri birbirinin yüzüne bakmışlar, “benim de, benim de” demiş kız ile baba. Misafir dayanamamış “benim de” demiş.
"İnsan, aklını kullanmak gibi, başka canlılarda olmayan çok önemli bir özelliğe sahiptir ama çoğu işini ilkel beynine devrederek bir sürü psikolojisi içinde yaşamayı tercih eder."
SÜRÜ PSİKOLOJİSİ:
Sürü psikolojisi, bir inanca, fikre veya trende bağlı kişi sayısının çokluğuna bağlı olarak bahsi geçen şeye olan ilginin arttığı fenomendir.
Çoğu insan kendisini, çevresindeki insanlardan daha mantıklı, daha akıllı olduğunu zanneder. İnsan kendisini, ortalama insandan daha zeki olarak değerlendirir. İnsan kendi kararlarını, kendi seçimlerini beğenir.
Fakat, Harvard Üniversitesi’nden Benjamin Libet’in yaptığı deneyler, çoğu zaman insanın mantığıyla karar almadığını kanıtladı. Bu deneylerde Libet, bir durum karşısında, genellikle önce insanın bilinçaltının onun ne yapacağına karar verdiğini, sonra da mantığının devreye girip bu kararı doğruladığını saptadı. Aklıyla karar aldığını zannetse de, çoğu durumda insanı yönlendiren onun sezgileriydi. Libet’in bulgularına göre, insanın aldığı kararlarda genellikle akıl sonradan devreye giriyordu. (Bu çalışmalarıyla Libet, 2003 yılında psikoloji Nobel ödülünü aldı.)
Sürü psikolojisinde bir şeye inanan kişi sayısı arttıkça, diğer insanlar da ilginin artma sebebinden bağımsız bir şekilde akıma dahil olur.
Amerika MIT üniversitesinden Daniel Wegner, Libet deneylerini bir adım ileriye götürdü: Karar alırken insanın çevresinden ne kadar çok etkilendiğini kanıtladı. Wegner’e göre insan birçok kararını kendi iradesiyle almaz, çoğu durumda gerçekten istediğini yapamaz, çevresine boyun eğer. Wegner bu çalışmalarıyla, insanın aldığı kararları, onun çevresindeki insanların etkilediğini bilimsel olarak kanıtladı. ( Sosyal sütünün gücüyle denetim altına alma, reklamlar ile hafızayı yönlendirme veya mahalle baskısı denen şey gerçekti.)
20’Lİ YAŞ CHALLENGE VE BÜYÜK OYUN!!
“20’li yaş challenge” akımından yüz tanıma sistemi üzerine çalışanlar yararlanabilir...
Bu konuda çok net görüş bildiren kişilerden biride;
Syntonym’in kurucusu Batuhan Özcan.
Milliyet gazetesinden Hanife Baş'ın haberinde görüşlerine yer verilen,
Syntonym’in kurucusu Batuhan Özcan , “Yüz bir insanın genetik verilerini barındırıyor. Sosyal medyada bu yöndeki uygulamaları kullanmayın” dedi.
“Çünkü çözmeye çalıştıkları sorunlardan biri de yaşlanmanın oluşturduğu yüzdeki değişikliklere karşı algoritmaya direnç kazandırmak.
Sürü psikolojisi tamda bu. Sorgulamadan atlamak ve malesef millet vekilinden ,iş adamına, sanatçısına...
Sürü psikolojisini daha hızlı yönlendirmek adına para ile tuttukları sözde ünlü tiplerin birer maşa olduğunu unutmamak gerekir.
1841 de basılan Extraordinary Popüler Delusions and Madness of Crowds ( Olağanüstü Kitlesel Yanılgılar ve Kalabalıkların Çılgınlığı) kitabının yazarı Charles Mackay şöyle diyor. "İnsanlar hep söylendiği gibi sürü halinde düşünür, sürü halinde çıldırırlar, ancak akıllanmaları tek tek ve yavaş yavaş olur!"
ÖNEMLİ!
Facebook ve Instagram daha önce ‘10 yıl challenge’ yapmışlardı. İnsanın her yaş dönümünü kayıt altına alıyorlar. Farklı algoritmalar oluşturuyorlar.
Bu tarz uygulamalarda dikkatli olmak veri paylaşmamak gerekir. Çünkü ileri teknolojilerde banka hesabımıza ya da evimize yüz tanımayla girebiliriz. O zaman bu veriler kullanılabilir. Bunun, şifrenizi paylaşmaktan farkı kalmıyor.”
Bu akım ile ilgili duyarlı birden çok kişiden sesler yükselmeye ve haberler yapılmaya başlandı.
Milliyet gazetesinden Hanife Baş'ın haberinde
konuyla ilgili görüşlerine yer verilen Bitdefender Türkiye Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu ise:
"Kişinin şimdiki haliyle 20 yaşlarındaki halinin değişiminden, yapay zeka algoritmalarını besleyecek istatistiki veriler oluşturulabilir.
İstihbarat servisleri, son fotoğrafı 20 yaşında çekilmiş birinin 40-50 yaşında nasıl gözükeceğini görebilir"
NEDEN KOLAYCA KULLANILIR İNSAN?
Peki bu kadar açık ve net bir şekilde tehlikeli olan bu veya buna benzer birden çok oyuna insan nasıl- neden alet olur?
İnsanın bir şeyi görmesi, o şeyi yapmış olması gibi algılamasına neden olur. Bunu gerçekleşmesini sağlayan insanın beynindeki ayna nöronlardır.
Ayna Nöronları:
İnsanın birisini bir şey yaparken seyretmesi, o işi kendisinin yapması gibi bir etki yaratır.
Sürü psikolojisinin temel nedenlerinden biri hatta en önemlisi, ayna nöronlarıdır!
Bir gruba ait olup onay almak insana güven verir. Bir çevreye yeni giren hemen herkes, çok kısa sürede o çevrenin giyim tarzını hemen çözer ve hızla gruba benzemeye başlar. Hemen herkes, önem verdiği insanların ne düşündüğünü öğrenmek için çaba gösterir ve kendi düşüncelerini gözden geçirerek şekiller. İstese de istemese de insan, ait olduğu -ya da ait olmak istediği- gruba uyum sağlamak için fikirlerini, görüşlerini, düşüncelerini, davranışlarını değiştirir.
Bireylerin kendi akılları, iradeleri, yetenekleri ve kişilikleri gruba girdiği zaman diliminden itibaren geri planda kalır. Gustave Le Bon'a göre: Kitleyle birlikte hareket eden bireyler kolektif ruha teslim olurlar; diğerleri gibi düşünürler, hissederler, davranırlar. Bu kolektif ruh kitlenin bireylerine öyle bir güç verir ki, kitlenin kontrol edilmesi zorlaşır hatta zaman zaman tehlikeli bir hal alır.
KISACA KİTLE PSİKOLOJİSİ:
1841 de basılan Extraordinary Popüler Delusions and Madness of Crowds ( Olağanüstü Kitlesel Yanılgılar ve Kalabalıkların Çılgınlığı) kitabının yazarı Charles Mackay şöyle diyor. "İnsanlar hep söylendiği gibi sürü halinde düşünür, sürü halinde çıldırırlar, ancak akıllanmaları tek tek ve yavaş yavaş olur!"
Sakın Unutmayalım!
Kitle duyguları basit ve abartılı olur. Kitleler, hipnotize olmuş gibi mantık ve sorgulama yeteneklerini yitirir. Kitleler liderlerinin kendilerine sunduğu “hazır düşünceler” doğrultusunda -hiç düşünmeden- hareket ederler. Kitleye yöneltilen telkinler hızla bulaşır ve kitlenin yönünü belirler.