Aklımızı ve ruhumuzu donduran bir 28 ŞUBAT soğuğunda, Anadolu'nun mütevazi, samimi ve dindar insanlarına eşsiz acılar ve zulümler yaşatan ve bağımsızlığımızı prangalamak isteyen postmodern darbeyi,

UNUTMAYACAĞIZ!

UNUTTURMAYACAĞIZ!

Türkiye’nin yakın tarihinde siyasal ve sosyo-ekonomik bakımdan en acımasız sonuçlar doğuran 28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden 22 yıl geçti. 
 

28 Şubat 1997 yılında 9.5 saat süren Milli Güvenlik Kurulu toplantısıyla başlayan post modern darbe süreci, Dönemin Başbakanı Prof Dr. Sayın Necmettin Erbakan’ın istifasıyla sonuçlanmıştı.


28 Şubat, asıl operasyon merkezi dışarıda olan odakların, hainlik ve alçaklıkta sınır tanımayan ahlaksız, acımasız, duygusuz yerli iş birlikçileri aracılığıyla millet iradesine yaptıkları iğrenç bir darbe idi. 

Çünkü millete kurulan tuzak, yapılan komplo ve kuşatma doğrudan maddi-manevi varlığımızı, ilim ve irfanımızı, ahlâk ve maneviyatımızı, yaşama tarzımızı hedef almıştı. 

Devleti ve milletiyle ülkemiz, tüm hatlardan uçuruma itilmişti. Halk iradesiyle iktidar olamayanlar, 1960, 1971 ve 1980 darbelerinde olduğu gibi, kirli planlarını uygulamak için yönetimi silah zoruyla gasp etme yolunu denemiş, emellerine ulaşmada bir ölçüde başarılı da olmuştu. 

Atatürkçülük, ilericilik, çağdaşlık yalanı ve perdesi arkasından sürdürdükleri planlarıyla bir şekilde halkını susturdukları, siyasetçisini sindirdikleri ülkeyi yağmalamışlardı.

Denk bütçe, havuz sistemi, değişen pozisyonlara göre emekçi ve emeklilere yüzde 100’lerden yüzde 300’lere varan zam, yatırım programları gibi konularda hızlı atılımlar yapılıyorken önü kesilen Türkiye, hızla siyasi, ekonomik kriz ortamına sokulmuş, kısa zamanda bankaların içi boşaltılmış, çalışanların maaşını bile ödeyemeyecek duruma gelmesi gibi sebeplerle IMF’den borç ve kredi istemek durumunda bırakılmıştı.

Kimi yüksek rütbeli paşalar, batırılan ya da hortumlanan bankaların, holdinglerin yönetim kurullarında yüklü maaşlarla istihdam edilmiş, yerli sermaye hızla yurt dışına çıkmaya başlamış; ekonomi, para, faiz, döviz, enflasyon ve zam sarmalında savrulmuş, reel anlamda yüzde 100’leri aşan devalüasyonla ülke zenginliği, bir gecede yarıya inmişti. 

Gecelik % 7.500 lere varan faiz oranları, hızla artan borç stokları, milleti bunaltan zamlar, üretimde ve piyasalarda durgunluk, iflaslar, esnaf yürüyüşleri, Türkiye’nin  ortalama yüzde 10 seviyelerinde küçülmesi, tamtakır bırakılan hazine... 

Bütün bu olanlar ‘Çağdaş Türkiye’ göz boyamasıyla yapılan 28 Şubat askeri vesayet rejiminin sonuçlarından sadece birkaçıydı.

Siyasi, sosyal, kültürel alanda yapılan tahribat ise, daha derin ve yıkıcı olmuştu. 


Hükümet düşürülmüş, siyasi partiler kapatılmış, dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan başta olmak üzere, birçok siyasetçinin siyaset yapması yasaklanmış, hakim ve savcılar hizaya sokulmuş, andıçlarla gazeteciler, yazarlar fişlenmiş, gazetelerin haber ve manşetleri darbe karargahında üretilmişti. 

‘Batı Çalışma Grubu’ adıyla oluşturulan militer gayriresmi odak ile gerçek bir toplum mühendisliği yapılmış, oluşturulan algılarla toplum yönetilmek ve yönlendirilmek istenmişti. 

İnsanlar hedef gösterilmiş, faili meçhuller artmış, kılık ve kıyafete yönelik yasaklarla genç kızların eğitim umudu, üniversitelerin önüne kurulan turnikelere sıkıştırılmış, namaz ve oruç gibi doğrudan İslami hayatın asıl ritüellerine izin verilmemişti.

Bu gerekçelerle insanlar, işlerinden, okullarından sorgusuz sualsiz atılmış, kazanılmış hakları gasp edilmişti. 

Kur’an kursları kapatılmış, yaş sınırlamasıyla hafızlık çalışmaları fiilen imkânsız hale getirilmiş, daha da önemlisi, kesintisiz sekiz yıllık zorunlu eğitime ve korkunç haksızlıklara yol açacak katsayı uygulamasına geçilerek, imam hatipler neredeyse bütünüyle kapanacak duruma getirilmişti. 
 

28 Şubat postmodern darbesi, oluşturduğu maddi ve manevi tahribat bakımından milletimizi onlarca yıl geriye götüren bir etki ortaya koydu. 

Milletin, servetinden de önce umudu, hayali, amacı çalınmıştı..
 

Sözüm ona bu “Çağdaş Türkiye”(!) tablosunun, postmodern darbe ile zamanın kudretli bir generali tarafından 1000 yıl süreceği söylenmişti. 

Yaşanan bunca kabus ve kaos, yapanlar için sevinç ve mutluluk kaynağı olmuştu. Onun için, söz konusu süreçte zulüm yapanları, bedel ödetenleri, insanların umutlarını çalanları, haklarını gasp edenleri hiçbir zaman unutmayacak ve unutturmayacağız!!!

İnanç ve özgürlüğü temel karakter edinmiş Türk milletinin, sabır ve kararlılıkla gösterdiği direnç sonrasında, bin yıl sürmesi planlanan bu kuşatma, daha on yıl bile geçmeden paramparça oldu ve planları, yapanların başına geçirildi. 
 

28 Şubat darbesine ilişkin 103 sanık hakkında, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak” suçlaması ile Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ve yaklaşık 5 yıl süren davanın sonunda Çevik Bir, İsmail Hakkı Karadayı, Halil Kemal Gürüz, Çetin Doğan’ın da arasında bulunduğu 21 sanık hakkında geçtiğimiz yıl ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme, indirime giderek cezayı müebbet hapis cezasına çevirdi. Hükümlüler adli kontrol şartı ile tutuklanmadılar. 

Böylece 1000 yıl sürecek denilen süreç sonuçlanmış oldu.
 

Milletimizin ve ülkemizin gelişmesini ve kalkınmasını geciktiren, her alanda mağduriyetlere ve travmalara neden olan 28 Şubat sürecinde rol alanları kınıyor, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenleri, masum insanlara zulmedenleri lanetliyor, her konuda evrensel standartların üzerinde model olacak bir ülke ve gelecek diliyorum!
 

28 Şubat postmodern darbesinin soğuk ve puslu günlerinde, binbir zulüme uğrayan masumların ödedikleri bedellerin acılarını ve zamanın zâlimlerini,
 

U N U T M A D I K !
 

U N U T M A Y A C A Ğ I Z !
 

U N U T T U R M A Y A C A Ğ I Z !
 

Şimdi nimetler içerisinde, kerameti kendinden bilen birtakım zevat, o günlerde acıyla kıvrananların ruhlarında kalan darbe izlerini görmezden gelmemeli!
 

O günkü ödenen bedellerin üzerine kurulu kazanımları, bugün hiç kimse hoyratça harcamaya kalkmamalı!
 

O günkü direnişçi ruhu, bugün radikalizmle suçlayarak dışlamaya kalkmamalı!
 

O gün, başımıza dikilip, bize 'irticacı' diye çemkirenleri, bugün baş tacı edenlere de hesabını sormalıyız! 

Biz soramazsak, Allah cc muhakkak sorar!

O gün o kirli postmodern darbeye maruz kalanlar, bugün rehavete kapılmasın sakın!
 

Savrulmayın!
 

Dağılmayın! 
 

Nimetler içerisinde bozulmayın! 
 

Dirilin!
 

Dirilin!
 

Yeniden dirilin!...