5Gvirusnews'ün kamuoyuyla paylaştığı duyurunun tamamı:

Ülkemiz üç seneyi geçen, ve hala devam eden planlı bir salgının yaralarını sarmadan, bu sefer de dünyanın en büyük deprem felaketi ile karşı karşıya geldik. Her iki süreci, bugün 44 ülke ile birlikte aynı faaliyetleri gösteren platformumuz, içinde bulunduğumuz dönemi aynı duyarlılık ve hassasiyetle devam ettirecektir.

Biz tarihin yaşayan tanıklarıyız. Tarih biz yaşarken şekilleniyor. Herkesi bu süreçte aklını, yüreğini, vicdanını, merhametini kuşanmaya, ülkemizi ve milletimizi savunmaya bunun için yardımlaşmaya çağırıyoruz.

Türkiye’nin bugünkü şartlarda, içinde bulunduğumuz hassas bölgede ve dünyadaki genel durum dikkate alındığında ülkemizde yaşadığımız süreç daha fazla SEÇİM TARTIŞMASLARI ile zaman kaybına sebep olmaması gerekir. Seçimler genel seçim olarak, Cumhurbaşkanlığı, Milletvekili ve yerel seçimler birlikte en uygun zamanda yapılmalıdır.

Biz siyasi bir topluluk değiliz. Her birimiz bir seçmeniz, ülkemizi ilgilendiren her konuda bizim de söyleyeceklerimiz var. Bu gün ülke olarak bir saniye kaybedecek zamanımız, bir kuruş boşa harcayacak paramız ve feda edecek tek bir insanımız yok. Kıt kaynaklarımızın israf edilmesine, israfına, gaspına ve yıkımına da elbette sabrımız ve tahammülümüz yoktur. Ödenen ağır bedel bunun faturasıdır.

Bir yılda 2 seçim olmaz. Bugünkü şartlarda buna ne ülke ekonomisi, ne toplum psikolojisi dayanır. Mevcut şartlarda daha artçı depremler önümüzdeki aylarda da devam edecek. Felaketin yaşandığı 10 il, ölüm ve göçler sebebi ile nüfusu yapısı bozuldu.  

TBMM seçim konusunda en kısa zamanda el koymalı, gerekli mevzuat değişikliği yapılarak, gerekirse seçim ve siyasi partiler yasasında yeni düzenlemeler yaparak seçime gidilmeli ve ülke toplumsal gerilimi artıran seçim atmosferinden bir an evvel çıkmalıdır.

Kamu yararı olmayan bir işlem hukuka uygun değildir. Hiçbir yasa ve yönetmelik, Hukuka aykırı olamaz. Yani kamu yararına aykırı olamaz. Hukuka aykırı yorumlanamaz da. Öyle bir yasa varsa, o yasanın değiştirilmesi gerekir.

16 Eylül 2016 tarihli Milletvekili Seçimi Kanunu'na göre ara seçim diye “2 genel seçim arasında, türlü nedenlerle boşalan milletvekilliği, belediye başkanlığı ve bunun gibi seçimle gelinen yerler için yasalar uyarınca yapılması gereken seçime” denir.

Türkiye'de ara seçim Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 7. Madde’sinde düzenlenir. Buna göre “ara seçim, TBMM üyeliklerinde boşalma olması halinde yapılır. Anayasa gereği, ara seçim her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden 30 ay geçmedikçe ve genel seçimlere 1 yıl kala ara seçime gidilemez. Ancak, bir ilin veya seçim çevresinin TBMM’de üyesi kalmaması halinde boşalmayı takip eden 90 günden sonraki ilk Pazar günü o seçim çevresinde ara seçime gidilir.

Burada iki düzenleme dikkat çekmektedir. Yeni bir seçim, lokalde olsa bile 90 günlük bir süre ön görülmektedir. 90 günlük süre, adaylık başvurusu, ön seçimler, adayların belirlenmesi, seçmen listelerinin asılması, oy pusulalarının basımı ve dağılması, seçmen kurullarının teşkili, itiraz süreleri ve seçim kampanyası için gerekli süre için gerekli görülmektedir.

14 Mayıs kararı için son süre buna göre 14 Şubat’ta sona ermiştir. Geriye 18 Haziran kaldı.

18 Haziran seçiminden sonra yerel yönetim seçimleri 31 Martta yapılacağına göre 9 ay 18 ay kalıyor. Yani bir yıldan daha az bir zamanda ülke tekrar seçime gitmek durumunda kalacak.

Dahası var. 18 Haziran seçimlerinde, itirazlar da hesaba katıldığında sonuçlar ancak Temmuz başına açıklanır. Varsayalım, açıklanan sonuçlara yapılan itirazlar kabul edilir ve seçimin yenilenmesine karar verilecek olursa ne olacak.

Ya da bir de Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. Tura kaldığını düşünün. Seçimlerin yenilenmesi gerekecek. Siirt’ten Erdoğan’ın seçilmesi ile sonuçlanan, Baykal’ın da destek verdiği süreci hatırlayın, hele deprem bölgelerindeki seçmen ve aday sayıları değiştikten sonra benzer bir durum ortaya çıktığında ne olacak?

Varsayalım yeni bir deprem daha oldu ve seçilen kişiler küçük bir ilde hayatlarını kaybettiler. Yine bir seçim gerekecek.

Bununla bitmiyor olay. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura kalırsa, yenilecek seçimlerin sonucunun açıklanması, milletvekillerinin yemin etmeleri, en erken Ağustosun sonunu bulur. Meclis Eylülde çalışmaya başlasa, önündeki Eylül, Ekim, Kasım var, Aralıkta bütçenin kabul edilmesi gerek.

Tabii ki Millet ittifakında, Cumhurbaşkanlığı Cumhurda olursa ne olur bilmiyorum.

Ben ille de seçim Mart’a erteleyin demiyorum, İsterseniz Mart seçimlerini 18 Haziran’a alın. Ya da yeni bir tarih belirleyin.

Bu seçim ekonomisi, seçim adaleti, seçim psikoloji, seçim sosyolojisi açısından daha doğru olacaktır. Yazı, milleti bu kadar uzun süre seçim polemiklerine boğmayın. Yazıktır milletin kesesinden partilere, seçim vesilesi ile hovardaca bol keseden para dağıtmayın. Yazıktır, günahtır. Hele millet can derdinde iken, ekonomik sıkıntılar sebebi ile burnundan solurken, insaf edin. Arada büyük bir deprem yaşadık. Artçı depremler devam ediyor. GAP ve İstanbul için deprem uyarıları yapılıyor. Seçmenler başka şehirlere gittiler. Enkaz altında kalanlar hayatını kaybetti. Bunların kimlik tesbiti ile mevcut durumda zaman alacak. O bölgelerde sağlıklı bir kampanya yürütülmesi zor. Takvim böyle olunca, aslında deprem olmasa da seçim tarihlerinin yeniden gözden geçirilmesi daha doğru olurdu.

Bakın yasaya göre, “genel seçimlere 1 yıl kala ara seçime gidilemez”. Yeni durumda genel seçim yok. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi ayrı, yerel yönetim seçimleri ayrı. Bu hükümle gözetilen maslahat aslında kanunun ruhunu işaret etmektedir. Bu durumda, 2. Tur’a kalacak seçimlerden sonra 9 ay değil, geriye 6 aylık bir süre kalmaktadır. 6 ay ara ile iki seçim mantıklı bir iş olmaz. Bu konuda bir an evvel karar verilmesi ve herkesin işine bakması gerekir. Sonunda yasal kamu yararına aykırı ise değiştirilir. Yasa NAS değildir.

Biliyorum, bu konuda kimse ilk hareket eden taraf olmak istemeyecek. Çünkü karşı taraf, ne kadar haklı olursanız olun, bir bahane bulup saldıracak. Seçimsen kaçıyorlar diyecek, erteleyerek uzatmaları oynuyor diyecekler, bir şey bulacaklar işte. Ya hu, bir araya gelmeniz için ille NATO, AB, ABD’nin sopa göstermesi ya da adamlarını göndermesi, pazarlık yapması mı gerekiyor.

Kesinlikle adaylar genel başkanların iki dudakları arasına ya da beli parti kurullarına bırakılmamalı, madem parti üyeleri var, onlara bu anlamda sorumluluk yüklenmeli ve adaylar ön seçimle gelmelidir. Bu durum parti üyelerinin de Pazar yerinde üyelik çalışması gibi gayri ciddi üye yarışlarına da son verecek ve üye sayısı yerine üye ehliyet ve liyakati öne çıkacaktır. Aynı şekilde, liste sıralamasına göre oyların hesaplanması gerine, seçmen ciddiye alınmalı ve dileyen kişi tercihli oy ile tercihte bulunabilmeli, Cumhurbaşkanlığı, Milletvekilliği ve yerel yönetimde parti listelerinden bağımsız aday olma imkanı sağlanmalıdır. Böyle partiler arası ittifaka ferdi katılım sağlanarak bu konuya hukuki bir çerçeve oluşturulmalıdır.

Bu ülke hepimizin. Bütün olarak milletimizin refah ve mutluluğuna güvenliğine, mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyetine hizmet etmeyen bir çözüm önerisi bir önerimiz olmayacaktır.

Bir an önce deprem yaralarının sarılıp, seçimlerin yapılması, yeni Cumhurbaşkanı, yeni milletvekilleri, yeni yerel yöneticilerin, ülkemize ve milletimize dayatılan politikalara, “Hayır” demeye, bu anlamda 5G, TransHumanizm, gıda, ilaç, aşı, iklim ve benzeri tehdit ve dayatmalara karşı dürüst, bilgili, cesur, adaletten, barıştan, hürriyetten yana ülkeler ve halklarla ortak bir erdemliler olarak yeni bir medeniyetin inşası için, Evrensel barış için evrensel kardeşlik (Ah-i Evran) hedefine ulaşmak adına, İstiklal harbine anlam ve ruh veren Hak ve Hakikat namına Kuvva-i Milliye’nin yükselen sesi olan Müdafaayı Hukuk anlayışı ile bir insanlık cephesi oluşturmaya çağırıyoruz.

Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Hiç kimse dünyada olup bitenleri, görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Yeter artık, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretmek isteyenlerin ve onların yerli işbirlikçilerini ve zihniyet ikizleri dahili ve harici bedhahlarının tuzaklarına düşmeyelim.

Biz katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı bir hukuk devleti istiyoruz. Yaşasın adalet, yaşasın barış, yaşasın özgürlük! Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. Satıh bütün insanlık için adalet barış, özgürlük. Bütün insanların hak ve hukuku korumayan bir çözüm teklifi, bizim teklifimiz olmayacaktır.