"Şarkın en sevgili sultanı" Selahaddin Eyyubi 4 Mart 1193 Çarşamba günü daha 55 yaşındayken Şam'da fani hayata veda etmişti. Onun Kudüs fatihi olmasının yanı sıra en önemli misyonu, Küdus'ü Üçüncü Haçlı Seferi'ne karşı başarıyla korumasıdır. Çoğunlukla Kudüs fethinden sonraki beş yıllık ömrünü rahat içinde geçirdiğini düşünürüz. Halbuki bu dönem, fetih öncesinden daha zorlu ve meşakkatli geçmiştir. Diyebiliriz ki, onun siyasi ve askeri dehası olmasaydı belki Kudüs bir kaç sene sonra yeniden Haçlıların eline geçebilirdi.

SELAHADDİN YUSUF'UN NİNNİSİ BİLE KUDÜS'TÜ

Onun bir adı da Yusuf'tu. Selahaddin Yusuf bir şehzade değildi. Babası Necmeddin Eyyub bir hükümdar değil, Tikrit valisiydi. 1138 yılında Tikrit'te dünyaya geldiği zaman, Kudüs işgal edileli 39 yıl olmuştu. Doğduğu gün babası onu kucağına alıp sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okuduktan sonra şöyle dua etmişti:

"Oğlumun adını Selahaddin Yusuf koydum. Cenabı Allah’tan niyazım, onu Müslümanların salahına vesile kılsın, Hz. Yusuf (a.s.) gibi bahtını açık edip Mısır’a sultan etsin ve işgal altındaki Kudüsü Şerif’in fethini ona nasip eylesin."

Selahaddin Yusuf'un bebekliğinde ninnisi, çocukluğunda masalı, Kudüs hasreti ve Mescidi Aksa üzerineydi. Daha doğrusu bütün Müslümanların derdi tasası Haçlı işgali altında bulunan Kudüs ve boynu bükük duran Mescidi Aksa idi.

Amcası Şirkuh bir ordu kumandanıydı. Kendisi de gençlik yıllarında ilimle askerlik arasında bir tercih yapmak zorunda kalmıştı. Askerliği seçmiş ama gönlü ilim dünyasından hiç kopmamıştı. Kumandanlığı ve idareciliği amcasından öğrenmişti. Kudüs sevdası ise Nureddin Zengi'den ona miras kalmıştı.

12 YILINI İSLAM BİRLİĞİ İÇİN HARCADI

Selahaddin Eyyubi Kudüs'ün fethi idealini, hayatının gayesi yapmıştı. Kudüs fethedilinceye kadar gülmeyi kendine haram kılmış, az yemiş, az uyumuş, rahatı ve dinlenmeyi unutmuştu. Kıl çadırlar sarayı, atının eyeri tahtı olmuştu. Müslümanlar şuurlu olmasına rağmen, küçük şehir devletçiklerine hükmeden kukla Emirler, kendi menfaatleri ve rahatları için birbiriyle savaşıyor, gerektiğinde Haçlılardan yardım istiyorlardı. Kaderin garip bir cilvesiyle Mısır'a Sultan olan Selahaddin Eyyubi, İslam Birliği sağlanmadan Kudüs'ün kurtarılamayacağını çok iyi anlamıştı. Askeri gücünün zirvesindeyken Haçlılarla savaşmak yerine Dımaşk, Halep, Musul, Harran ve Amid gibi şehirleri ve Emirlerini tek bir bayrak altında toplamak için on iki sene gayret etti. Gönülsüz de olsa Bağdat'taki Abbasi Halifesinin desteğiyle kurulan Eyyubi Devleti, İslam birliğini sağladı.

O, Müslümanlara karşı daima yumuşak davrandı. Fitnecilerin oyunuyla karşısına geçip kılıç çekenlere bile düşman gözüyle bakmadı, mümkün olduğu kadar sulh yolunu tercih etti. Sonunda bütün emirler ona boyun eğdi. Ama Selahaddin Eyyubi hiçbir zaman kibirlenmedi. Çünkü maksadı dünya saltanatı değil, Müslümanların birleşmesiydi.

Sonunda akın akın gelen on binlerce asker, öyle muazzam bir İslam ordusu meydana getirdi ki, Haçlıların bu kuvvet karşısında durmaları imkânsızdı. Yıllardır birbirine karşı kullandığı kılıçlarını artık kâfire çeviren Müslüman Emirler, Sultan Selahaddin'in bayrağı altına girip 30 bin kişilik Haçlı ordusunu tarümar ettiler. Hıttin'de büyük bir bozguna uğrayan Haçlıların yarısı ölmüş, kalan yarısı esir olmuştu. Artık bundan sonra tek hedef Müslümanların rüyalarını ve hayallerini süsleyen Kudüsü Şerif idi. 88 yıllık hasret son bulacak, mukaddes belde Müslümanlara, Mescidi Aksa ise ezanlarına kavuşacaktı.

27 RECEB 583 MİRAÇ YILDÖNÜMÜ (2 EKİM 1187)

Selahaddin Eyyubi, Miraç yıldönümünde (27 Receb 583) 2 Ekim 1187 Cuma günü Kudüs'ü fethettiği zaman, aynen ilk fatih Hz. Ömer (r.a.) gibi bütün gayrı müslimlere eman verdi. Mescidi Aksa'yı bütün şirk ve pislikten temizleyerek, Halepli neccarın yıllar önce sedir ağacından yaptığı musanna' minberi getirtip Kıble Mescidine yerleştirdi. 9 Ekim günü de Mescidi Aksa'da ilk Cuma namazı kılındı.

Halepli neccarın hikayesi bize Kudüs fethinin şifrelerini vermektedir. Niye bir marangoz durup dururken işgal altındaki Mescidi Aksa için bir minber yapar? Cevaptaki inceliğe dikkat edelim:

"Kudüs elbet bir gün mutlaka yeniden fethedilecek. Ben asker değilim, savaşa gidemem. Ben bir sanatkârım. O halde Kudüs için ne yapabilirim, diye düşündüm. Haçlılar tarafından yok edilen minberin yerine, Mescidi Aksa'ya konulmak üzere bir minber yapmaya karar verdim. Benim elimden gelen budur. Kudüs'ü fetheden kumandan da minberi götürüp Mescidi Aksa'ya yerleştirsin."

KUDÜS'Ü KORUMAK İÇİN AKKÂ'YI FEDA ETTİ

Acaba Selahaddin Eyyubi, Kudüs'ü fethettikten sonra rahat etmiş, sarayına çekilmiş ve ömrünün kalan altı yılını dinlenerek mi geçirmişti?

Eğer böyle yapsaydı, Kudüs üç sene sonra tekrar Haçlıların eline geçerdi. Tarihin en büyük saldırısı olan 3. Haçlı Seferine karşı, askeri ve siyasi dehasıyla karşı koyması, en az Kudüs fethi kadar önemliydi. Avrupa'nın üç kralına, karadan ve denizden gelen 600 bin kişilik Haçlı sürüsüne büyük bir azim ve feragatla direnmesi sayesinde, Kudüs yeni bir işgalden kurtuldu. Aslan Yürekli Richard bir kedi gibi, Kudüs'ten vaz geçip ülkesine geri dönmek zorunda kaldı.

Selahaddin Eyyubi, 4 Temmuz'daki Hittin Zaferinin ardından Kudüs'e gitmeden önce 9 Temmuz 1187'de Akka'yı fethetmişti. Ardından 2 Ekim'de Kudüs İslam orduları tarafından fethedilince, tarihin en büyük Haçlı Seferi başlatıldı.

Üçüncü Haçlı Seferi ile Filistin'e gelen binlerce gemi ve yüz binlerce asker Sur şehrinde toplanarak Akkâ'yı kuşattı. Selahaddin Eyyubi, Akkâ'nın Filistin'in anahtarı olduğunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden burada iki yıl süren zorlu bir savunma yaptı. Fransa Kralı II. Philippe Auguste ile İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard da bu kuşatmaya katıldılar. Haçlı orduları Akkâ önünde o kadar yıprandı ki, Kudüs'e gidecek takatları kalmadı. Sonunda Selahaddin Eyyubi, 1191 yılında mecbur kalarak Akkâ'yı feda etti ama Kudüs'ü kurtardı. Haçlılar, 100 bin kişi zayiat vererek elleri boş Avrupa'ya geri döndüler.

SEVETİ 1 DİNAR 37 DİRHEM İDİ

Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi vefat ettiğinde elbiselerinin yanında bulunan 1 Mısır dinarı ile 37 Nasıri dirhemi, onun dünyaya hiç değer vermediğini ve gayesinin sadece Allah'ın rızası olduğunu çok açık şekilde göstermekteydi.

Kadı el-Fazıl, Sultan'ın vefatı üzerine şöyle konuşmuştu:

"Mısır’ın, Yemen’in, Hicaz’ın, Filistin’in, Suriye’nin, Dımaşk’ın, Haleb’in, Musul’un Sultanı Selahaddin Rabbine kavuştu. Allah rahmet eylesin. Emrindeki büyük ordular ondan eceli def edemedi. 17 oğlu onu son yolculuğundan geri döndüremedi. Size tavsiyem şudur. İttifak ederseniz, Sultanın şahsından başka bir kaybınız olmaz. İhtilafa düşerseniz, başınıza gelecek felaketlerin en hafifi Sultanın kaybı olur."

Selahaddin Eyyubi hayatı boyunca, sadece sözüyle değil fiiliyle bütün ümmete örnek olmuştu. Onun sayısız kahramanlıklarını ve fedâkarlıklarını anlatmaya kitaplar yetmez. Öyleyse bize miras bıraktığı ümmet şuuru ve Özgür Kudüs'ün Şifrelerini anlamaya çalışalım. Çünkü onun yaşadığı dönemle, şu anda içinde bulunduğumuz şartlar arasında, aradan geçen sekiz yüzyıla rağmen çok büyük benzerlikler bulunuyor.

ONA LAYIK OLABİLMEK İÇİN NE YAPMALIYIZ?

Hepimiz Halepli marangozun şuuruna erdiğimiz zaman sadece Kudüs değil, işgal altında bulunan ve zulüm altında inleyen bütün Müslümanların kurtuluşu mümkün olacaktır.  Yani fert olarak herkes ümmetin derdiyle dertlenir ve elinden gelen küçük veya büyük her imkanı Müslümanların felahı ve necatı için kullanırsa, bütün meseleler kökünden çözülür. Bizim en büyük hatamız, gayreti ve himmeti başkalarından beklemektir. "Yeniden bir Selahaddin Eyyubi çıksın ve Kudüs'ü kurtarsın" diye düşünenler, acaba onun ordusunda bir nefer olmayı göze alıyor mu?

Herkes Mescidi Aksa için kendi minberini yapsın! İmkân bulanlar mutlaka Kudüs'e gitsin, Mescidi Aksa'da namaz kılsın! Gidemeyenler kandillerinde yakılmak üzere zeytinyağı göndersin! Yani, maddi ve ekonomik yardımda bulunsun! Ecdadımızın 400 sene canı ve kanı pahasına bu mukaddes toprakları koruduğunu bilelim! Kudüs işgalini, Haçlı ve Siyonist zulmünü hiçbir zaman unutmayalım! Zulüm devam etmez! Kudüs bir gün mutlaka özgür olacaktır! Gayret edelim de bu mübarek fetihte bizim de bir küçük katkımız bulunsun!

Öyleyse Özgür Kudüs'ün şifrelerini tekrar hatırlayalım:

Kudüs'ün özgürlüğü için mümkün olan her türlü fedakârlığı yapmak.

Bütün Müslümanlarda ve toplumun her kesiminde Kudüs şuuru oluşturmak.

Müslümanların ittifakını ve devletler arasında İslam Birliğini sağlamak.

İslam düşmanlarını çok iyi tanıyarak, buna göre hazırlanmak.

Bu yapıldığı takdirde sadece Kudüs değil, İslam dünyasındaki bütün zulümler bitebilir, dünyada huzur ve barış sağlanabilir.