İşte, “Abdullah bin Amr bin As  kimdir? Abdullah bin Amr bin As nerede doğmuştur? Abdullah bin Amr bin As ne zaman doğmuştur? Abdullah bin Amr bin As nasıl Müslüman olmuştur? Abdullah bin Amr bin As nasıl hicret etmiştir? Abdullah bin Amr bin As nasıl evlenmiştir? Abdullah bin Amr bin As’ın cesareti, Abdullah bin Amr bin As 'ın halifeliği, Abdullah bin Amr bin As’ın hayatı…” sorularının cevapları…

Amr bin As'ın oğlu Hz. Abdullah yaşının küçüklüğüne rağmen Sahabîlerin ileri gelenleri arasındaydı. Resulullahi (a.s.m.) bir gölge gibi takip ederdi. Onun bütün söylediklerinin hak ve hakikat olduğunu bildiği için bunların mutlaka kaydedilmesi gerektiğine inanıyordu. Bundan dolayı ilk defa hadisleri yazmaya teteşebbüs etti. Resulullah’tan izin istedi. Efendimiz daha önce böyle bir şeye müsaade etmemişti. Çünkü, hadis-i şerifler Kur'ân'la karıştırılabilirdi. Bunun için Peygamberimiz, Sahabilerin bütün himmet ve gayretlerini Kur'an'ı muhafazaya, ezberlemeye ve toplamaya harcamalarını istiyordu. Fakat, Kur'ân'ı Kerimin nüzulü tamamlandıktan sonra bu ihtimal ortadan kalktı. Böylece Hz. Abdullah'ın bu isteğini kabul etti. Hadisleri toplamaya, kaydetmeye izin verdi.

Hadisleri toplamak için en uygun zât, şüphesiz, Abdullah bin Amr'dı. Dinamik ve kuvvetli zekâya sahip bu genç Sahabi aynı zamanda son derece müttaki bir zâttı. Resulullahtan duyduğu hadisleri toplamaya başladı. Zaman zaman Peygamber Efendimizin bir insan olarak kızdığı anlar da olurdu. Hz. Abdullah, Resulullah Efendimize sordu: "Ya Resulallah, sizin kızgınlık ve sevinç anlarında söylediklerinizin hepsini kaydedeyim mi?" Resulullahın bu soruya (a.s.m.) cevabı şöyle oldu: "Evet, ben haktan başka bir şey konuşmam." Resulullahın bu beyânı üzerine Hazreti Abdullah, Peygamberimizin bütün söylediklerini kaydetmek için azami gayret gösterdi. Artık tatmin olmuştu. Zirâ, Cenab-ı Hak yüce Resulünün haktan başka birşey konuşmadığını Kur'ân'ı Kerimde beyan buyurmuştu.

Hz. Abdullah Resul-i Ekremden duyduğu hadisleri Sadıka ismini verdiği eserinde topladı. Kendisine bu eserle ilgili soru soranlara şu cevabı verirdi: "Sâdıka adını verdiğim eserim, aramızda hiçbir vasıta olmaksızın doğrudan doğruya Resulullahtan (a.s.m.) duyduklarımdır." Hz. Abdullah bu eseri için, "Onu bütün dünyaya değişmem" dedi. Sâdıka isimli bu eser bütün hadis alimlerine kaynak oldu.

Hz. Abdullah'ın fazileti ve hadis ilmine yaptığı hizmeti takdirle karşılandı. Bir hadis deryası olan Ebû Hureyre Hazretleri, Hz. Abdullah'ın bu üstünlüğünü şöyle dile getirmektedir: "Hadis-i Şerifleri benden daha çok ezberleyen ve rivayet eden olmamıştır. Fakat, Abdullah bin Amr bin As bundan müstesnadır. O, benden daha çok ezberlemiştir. Çünkü, o hadisleri yazıyordu, ben ise yazmazdım. Binlerce meseleyi Resulullahtan duyan ve kaydeden Hz. Abdullah gerçek mânâda bir hadis hocası idi.

Hz. Abdullah, ibâdeti ile de temâyüz etmişti. Çoğu zaman geceleri ibâdetle, gündüzleri de oruçla geçirirdi. Babası Amr bin As (r.a.), "Ya Resulallah, Abdullah devamlı olarak gündüzleri oruç tutup, geceleri namaz kılıyor" diye şikâyet etmek zorunda kalmıştı. Peygamberimiz de ona şu tavsiyede bulunmuştu: "Bazen oruç tut, bazen tutma. Gecenin bir kısmında ibâdet et, bir kısmında uyu. Babana da itaat et."

Abdullah (r.a.) Kur'ân-ı Kerimi de çok okurdu. Birgün Peygamberimize gelerek, "Ya Resulallah, ne kadar zamanda Kur'an'ı hatmedeyim?" diye sordu. Peygamberimiz, "Ayda bir hatim indir" buyurdu. Abdullah (r.a.), "Ya Resulallah, bundan daha kısa bir sürede hatim yapabilirim" dedi. Peygamberimiz, "Yirmi günde bir hatim indir" buyurdu. Abdullah (r.a.), "Ya Resulallah, ben bundan da kısa bir sürede hatim yapabilirim" demesi üzerine de on günde bir hatim indirmesi tavsiyesinde bulundu. Hz. Abdullah daha kısa sürede hatim yapabileceğini söylemesine rağmen Resulullah Efendimiz buna izin vermedi. Peygamberimiz, bu kahraman Sahabînin güç ve kuvvetten düşeceğinden endişe ediyor, istikbaldeki hizmetlerini aksatmasından korkuyordu. Onun için itidal üzere hareket etmesini tavsiye etti.

Hz. Abdullah ömrünün sonlarına doğru Peygamberimizin bu tavsiyesinin hikmetini ve isabetliliğini gördü. Şöyle itirafta bulunuyordu: "Keşke Resulullahın tavsiyesini tutsaydım, o bana sahralar dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıydı.

Hz. Abdullah'ın prensip haline getirdiği hususlardan birisi de, sabah namazlarından sonra uyumamasıydı. Uyuyanları da uyandırdı. Bir gün sabah namazızından sonra birisini uyurken gördü ve hemen uyandırdı, şöyle dedi: "Bu vaktin ilâhî tecelliler vakti olduğunu bilmiyor musun? Allah, mahlukatindan bir kısmını bu vakitte Cennetle mükafatlandırılır." Hz. Abdullah bu sözleriyle sabahın erken saatlerini uyanık geçirmenin ve yapılan çalışmaların bereketliliğini ve verimliliğini nazara veriyordu.

Hz. Abdullah bin Amr bin As, yabancı dil bilen sayılı Sahabilerden birisiydi. Süryaniceyi biliyordu. İbranice olan Tevrát'i rahatlıkla okuyup anlayabiliyordu.

Hz. Abdullah, Resulullahın (a.s.m.) hakiki bir talebesiydi. Aklına gelen soruları tereddüt göstermeden Efendimize sorardı. Bütün sorularının cevabını doğrudan doğruya ondan alırdı. Bir gün Resulullah Efendimize şöyle bir soru sordu: "Üç hayır ve üç şer nedir?" Resulullah Efendimiz şöyle cevap verdi: "Doğru söyleyen dil, Allah'tan korkan kalp, dindar kadın. Üç şer ise, yalan söyleyen dil, Allah'tan korkmayan kalp, kütü kadındır." Abdullah bin Amr (r.a.) yaşının küçük olması sebebiyle Bedir ve Uhud Savaşına katılamadı. Fakat daha sonraki bütün savaşlara Peygamberimizle birlikte katıldı.

Abdullah bin Amr (r.a.) vefâtina kadar etrafına ilim ve irfan nurları saçmaya devam etti. Ondan hadis öğrenmek için çok uzaktan gelirlerdi. Talebeleri kendisini çok severdi. Ondan ders dinledikleri zamanlarda kimsenin kendilerini rahatsız etmesini istemezlerdi. Bu büyük Sahabi 700'den fazla hadis rivayet etti. Bunlardan bazıları şunlardır:

"Büyük günahlardan bir tanesi de, bir kimsenin anne babasına lanet etmesi, sövmesidir." Sahabiler, "Ya Resulallah, bir adam kendi anne ve babasına nasıl lanet eder ki?" diye sordular. Resulullah (a.s.m.), "Bir kimse başka birisinin babasına söver, o da ona karşılık verirse, kendi anne ve babasına sövmüş olur" buyurdu.

"Allah indinde arkadaşların en hayırlısı arkadaşlarına; komşularına en hayırlısı da komşularına iyilik yapandır."

"Israf ve gurur karışmadığı müddetçe yiyiniz, içiniz, bol bol sadaka veriniz ve giyininiz.

"Allah ilmi, insanların kafalarından ve kalplerinden çekip çıkarmak suretiyle değil, aralarından âlimleri almak suretiyle kaldırır. Neticede hiçbir âlim kalmayınca insanlar, cahilleri başa geçirerek, meseleleri onlara sorarlar. Onlar da bilmeden fetva verdikleri için, kendileri sapıttıkları gibi, başkalarını da sapıklığa düşürürler."

Hz. Abdullah bir defasında, "Benim bildiklerimi bilseydiniz beliniz bükülüp ölünceye kadar secdeden kalkmazdınız" demişti.

Hz. Abdullah'ın hikmetli sözlerinden bir tanesi de şöyledir: "Bir kadının varlıklı zamanında kocasının yüzüne gülmesi, fakirliği zamanında da yüz çevirmesi Cehennemlik olduğunun alametidir."

Hz. Abdullah, Hicretin 65. yılında Şam'da vefât etti.

Allah ondan razı olsun.