İşte, “Abdullah bin Ebu Evfa kimdir? Abdullah bin Ebu Evfa nerede doğmuştur? Abdullah bin Ebu Evfa ne zaman doğmuştur? Abdullah bin Ebu Evfa nasıl Müslüman olmuştur? Abdullah bin Ebu Evfa nasıl hicret etmiştir? Abdullah bin Ebu Evfa nasıl evlenmiştir? Abdullah bin Ebu Evfa’nın cesareti, Abdullah bin Ebu Evfa’nın hayatı, Abdullah bin Ebu Evfa’nın vefatı…” sorularının cevapları…

Cihad meydanlarında kılıcıyla, normal zamanlarda ilim ve zekâsıyla Hakkın davasını dünyanın dört bir tarafına duyurmaya çalışan Sahabelerden biri de Abbdullah bin Ebi Evfa'dır. Hz. Abdullah, "Abâdile-i Seb'a [yedi Abdullah]" olarak meşhur olan âlim Sahabiler arasında yer alıyordu.

Babası Ebu Evfa ile birlikte Resulullah’ın feyizli sohbetine mazhar olan Hz. Abdullah, bir gün mallarının zekâtını teslim etmek üzere Resulullahın huzuruna vardılar. Bu fedakâr âilenin ihlâs, samimiyet ve Islâma bağlılıklarından dolayı Peygamber Efendimiz, baba oğula takdir ve duasını eksik etmezdi. Zekâtlarını getiren diğer Sahabilere yalnız kendileri için dua ettiği halde, Abdullah için, "Ya Rab, Ebu Evfa ailesine rahmet ve keremini bol eyle" buyurdu.

Bu dua, Hz. Abdullah için dünyalara bedeldi. Bu anı ve sözleri hayatının en tatlı ve mes'ut hatırası olarak yâd ederdi. Sonunda Resulullahın duası Ebu Evfa ailesi hakkında kabul olmuş, Hz. Abdullah, Resulullahın yüce dâvâsını cihana yayma bahtiyarlığına ermişti.

Hz. Abdullah bir taraftan ilimle uğraşırken, diğer taraftan savaşlara da katılırdı. Resulullah ile birlikte yedi gazaya katıldı. Huneyn ve Hayber savaşlarında üstün kahramanlıklar gösterdi. Huneyn'de bir çok kimsenin sıkışıp kaçtığı, Müslümanların mağlubiyet ihtimalinin ortaya çıktığı bir sırada Hz. Abdullah sarsılmadan canını Resulullaha siper eden Sahabiler içinde bulunuyordu. Savaşın dehşeti ve şiddeti onu korkutmuyordu. Resulullaha gelecek tehlikelere karşı göğsünü geriyordu. Nihâyet Huneyn'de yaralandı. Bu yaraların izleri, hayatının sonuna kadar bir alamet ve işaret olarak kaldı.

Umretü'l-Kaza'da Resulullah Efendimiz Kâbe-i Muazzama'yı tavaf ederken Hz. Abdullah Peygamberimize muhafızlık ediyordu. Kendisinden nakledilen bir rivayette, "Peygamber Efendimiz umre için Kâbe'yi tavaf ve Safa ile Merve arasında sa'y ederken biz de onu müşriklere karşı koruyorduk" der. Bir bakıma Hz. Abdullah, Resulullahın muhafızı idi. Gerçi Resulullah daima Allah'ın inayeti altındaydı. Onun koruyucusu Hz. Allah'tı. Fakat, sebepler dünyasında yaşadığı için ümmetine örnek olsun diye esbaba tevessül ediyordu.

Hadis ilminde mühim isimlerden olan Abdullah bin Ebu Evfa, Resulullahtan 95 tane hadis rivayet etmiştir. Bunların çoğu cihad hakkındadır. Mesela "Cennet kılıçların gölgesi altındadır" mealindeki hadisi Hz. Abdullah rivayet etmiştir.

Abdullah bin Ebu Evfa son derece sabırlı bir insandı. Vuku bulan musibetler karşısında ailesine, çevresine daima sabır telkin ederdi. Bir defasında çok sevdiği küçük kızı vefat etmişti. Hanımı yana yakıla ağlıyordu. Hz. Abdullah hanımının bu şekilde sesli ağlamasını hoş görmedi, ikaz etti: "Kalben üzülebilirsin, gözyaşı dökebilirsin; fakat seslice ağlama!"

O, Resulullahın yaptığını aynen tatbik ediyordu. Zira, Resulullah Efendimizde oğlu İbrahim vefat ettiğinde aynı şekilde hareket etmişti.

Hz. Abdullah Resul-i Ekrem’in vefatına kadar Medine'de kaldı. Resulullahın nübüvvet nurundan feyiz aldı. Vefatından sonra Kûfe'ye gitti. Oraya yerleşti.

Hz. Abdullah Kûfe'de Hicrî 86 senesinde vefat eden son Sahabidir. İmam-ı Azam Ebû Hanife, Hz. Abdullah'ın devrine yetişti. Hz. Abdullah vefat ettiğinde Ebu Hanife altı yaşındaydı.

Allah ondan razı olsun.