İşte, “Abdullah bin Üneys kimdir? Abdullah bin Üneys nerede doğmuştur? Abdullah bin Üneys ne zaman doğmuştur? Abdullah bin Üneys nasıl Müslüman olmuştur? Abdullah bin Üneys nasıl hicret etmiştir? Abdullah bin Üneys nasıl evlenmiştir? Abdullah bin Üneys’in cesareti, Abdullah bin Üneys ‘in hayatı, Abdullah bin Üneys’in vefatı…” sorularının cevapları…

Suffe medresesinin talebelerinden bir kısmı evlendikten sonra da bu nur mektebine devam ediyordu. Bunlardan biri de Abdullah bin Üneys el-Cühenîydi. Resulullaha canını feda edercesine bağlıydı. Bedir, Uhud muharebelerinde İslâm düşmanlarına göz açtırmayan Abdullah bin Üneys, Medine'ye biraz uzakta, çölde yaşayan bir bedevîydi.' Resulullahtan aldığı hakikat dersi sayesinde insanlara doğruyu, güzeli gösteren bir üstad derecesine yükseldi. Yolun uzaklığı onu korkutmuyordu. Sıkıntılara aldırmadan Suffe Medresesine gelir, ilim tahsil eder, ibadet ve taatle meşgul olurdu. Çoluk çocuk sahibi olmasına rağmen, bunlar Resulullahı görmesine ve İslâmiyeti öğrenip yaymasına engel olamıyordu.

0, Beni Seleme Kabilesi arasında İslamiyeti yayıyordu. Tevhid inancını bütün kalplere hâkim kılmak için canla başla çalışıyordu. Beni Seleme putlarını kıranlar arasında o da vardı. Her Sahabe gibi o da putçuluğa şiddetle düşmandı, nefret ediyordu.

Onun İslâm düşmanlarına karşı bir de seriyyesi vardı. Süfyan bin Halid'in Resulullaha karşı halkı kışkırttığı haberi ulaşınca, Efendimiz, Abdullah bin Üneys gereken cevabı vermekle vazifelendirdi. Fakat Abdullah onu tanımıyordu. Resulullahtan hususiyetlerini tarif etmesini istedi. Resulullah şöyle buyurdu:

"Onu gördüğün zaman korkacaksın. Biraz çekineceksin. Şeytanı hatırlayacaksın." Abdullah, Resul-i Ekreme, "Ben insanlardan korkmam, yâ Resulallah" dedi.

Daha sonra Resulullahtan izin aldı ve kılıcını kuşanarak yola çıktı. Urne Vadisine vardığında aradığı adamı peşinde kalabalık bir toplulukla yürürken gördü. Dikkat etti. Resulullahın tarif ettiği adamdı. Hadisenin devamın kendisi şöyle anlatır:

Onunla karşılaşınca biraz korktum. Harbe hazırlanır gibi oldum. "Resulullah gerçekten doğru söyledi" dedim. Beni görünce "Kimsiniz?" dedi. Ben de "Huzaa'dan biri" dedim. "Senin Muhammed'e karşı adam topladığını duydum. Seninle birlikte hareket etmek için geldim" deyince bu sözlerimden çok memnun oldu. "Evet, ben Muhammed'e karşı kuvvet hazırlıyorum" dedi. Onunla yola devam ettik. Konuşmaya başladık. Sohbeti iyice koyulaştırdık. Konuşmalarımdan çok hoşlanıyordu. Benden artık hiç şüphe etmez olmuştu. Evinin yanına kadar vardık. Arkadaşları teker teker ayrıldılar. Çevre oldukça sakinleşti. Herkes uykuya dalmıştı. Bir fırsatı yakalayarak kılıcı çektim, onu öldürdüm. Başını yanıma alarak dağdaki bir mağaraya girdim. Örümcekler bana yardım edercesine mağaranın kapısını sardılar. Sonradan hadise duyuldu. Benim yaptığımı anladılar peşime düştüler. Defalarca mağara kapısına geldikleri halde beni bulamadılar. Sonra geri döndüler. Ümitlerini kesmişlerdi. Bir gece çıktım. Yola devam ettim. Gündüzleri saklanarak dinleniyor, geceleri yürüyordum. Nihayet Medine'ye vardım. Resulullaha gittim. Beni görünce, "Gözün aydın" dedi. Ben. "Asıl sizin gözünüz aydın, yâ Resulallah," dedim. Adamın kellesini Resulullahın önüne koydum. Hâdiseyi olduğu gibi anlattım. Resulullah bana, asâsını verdi. "Bunu Cennette eline alıp gezeceksin" buyurdu.

Bu sözler Abdullah için bir Cennet müjdesiydi. Hz. Abdullah bu asânın kefeninin içine konulmasını vasiyet etti. Ölünce de vasiyetini yerine getirdiler.

Abdullah bin Üneys böylece Kâinatin Efendisini öldürmek isteyen bir din düşmanını öldürdü. Onun Resulullahın aleyhinde çevirdiği hile ve desiselerini aleyhine döndürdü. Abdullah bu hadisede 18 gün evinden uzak kalmıştı.

Abdullah bin Üneys ömrünün sonlarına doğru zayıf düşmüştü. Medine'den biraz uzakta yaşıyordu. Her zaman camiye gelemiyordu. Resulullahtan Kadir Gecesinin Ramazan'ın hangi gecesine rastladığını öğrenmek istiyordu. O gün ne olursa olsun mutlaka camiye gelmeyi arzu ediyordu. Resulullah ona Kadir Gecesini Ramazan'ın yirmi üçüncü gecesinde aramasını söyledi. Râvi, Abdulallah bin Üneys'in oğluna, babasının o gün camiye geldiğinde neler yaptığını sorduğunda, oğlu şöyle cevap veriyordu: "Babam ikindiyi kılmak üzere mescide gelir, sabah namazını kılıncaya kadar da hiç bir ihtiyaç için dışarı çıkmazdı. Sabah namazını kılınca bineğini camiin kapısında hazır bulur, biner ve çöldeki evine giderdi."

Hz. Abdullahın hangi tarihte vefat ettiği kesin olarak bilinmemektedir. Bazı rivayetler Hicri 54, bazıları Hicri 74, diğer bir kısım rivayetler de Hicri 80 tarihini göstermektedir. Uzun ve bereketli ömrünü böylece sonuna kadar İslâm’ın yayılması ve gelişmesi için harcayan Hz. Abdullah bin Üneys'den Allah razı olsun.