İşte, “Abdullah bin Zülbicadeyn kimdir? Abdullah bin Zülbicadeyn nerede doğmuştur? Abdullah bin Zülbicadeyn ne zaman doğmuştur? Abdullah bin Zülbicadeyn nasıl Müslüman olmuştur? Abdullah bin Zülbicadeyn nasıl hicret etmiştir? Abdullah bin Zülbicadeyn nasıl evlenmiştir? Abdullah bin Zülbicadeyn’in cesareti, Abdullah bin Zülbicadeyn‘in hayatı Abdullah bin Zülbicadeyn’in vefatı…” sorularının cevapları…

Saadet asrinin mimarı, iki cihan güneşi Resulullah Efendimiz (a.s.m.), Kur'ân hakikatlerini cihanşümül bir sesle ilân ederken, Cahiliye Devrinin kökleşmiş bâtıl âdet ve itikadlarını da temizliyordu. İnsanlık tarihi içinde böylesine muazzam bir inkılâbın eşine rastlanmamıştı. Adet ve inançlarına, gelenek ve itikadlarına taassup ölçüsünü dahi aşan bir inatçılıkla bağlı olan Cahiliye Devri insanlarının dem ve damarlarına, yepyeni bir iman aşısını yaparken, o Yüce Peygamber (a.s.m.) hep kendisine emredilen "Istikamet üzere ol" lâhî hitabına bağlı kalmıştı.

Kendilerini tabiatin dışına çıkarmış, ferdi ve içtimai hayatı insani özlerinden ziyade, hayvanî hususiyetlerine bina etmiş müşrik ve münkirler, Hz. Peygamberin (a.s.m.) getirdiği habere karşı isyan ve şiddet içinde bulunduklarında, onu defalarca öldürmeye, yok etmeye, ona işkence ve azap vermeye kalktıklarında, o, Kur'ânî düsturların dışına çıkmamıştı. Hz. Peygamberin (a.s.m.) putperestliğe karşı tavrı, bütün bâtıl inançları olduğu gibi, inkâr ve şirkin sembolik ifadesi olan putları da ortadan kaldırmayı gerektiriyordu. Cahiliye Devri insanları, içlerindeki bâtıl inançların dışa taşan işareti olarak putları kudsi görüyor ve ibadet ediyorlardı.

Hattâ bir coğunun ismi "Lât'ın kulu," "Uzzâ'nın kulu" mânâsına geliyordu. Peygamberimiz (a.s.m.), Cahiliye Devrinin kötü bir âdeti olarak konulan; küfrü ve şirki ihsas eden bu isimlerin hepsini değiştirdi. işte, Cahiliye döneminin inançlarını hatırlattığı ve putlara kul olmak mânâsını taşıdığı için Peygamberimizin (a.s.m.) ismini değiştirdiği şahıslardan biri de, Abdullah Zülbicadeyn idi (r.a.). Suffe medresesinin bu muhterem talebesinin ismi İslâma girmeden önce, "Uzza" isimli putun kulu mânâsına gelen Abduluzza idi. Müslüman olduğunda Resulullah Efendimiz, "Hayır, sen Abdüluzza değil, Abdullah'sın" buyurarak onun ismini değiştirdi.

Abdullah Zülbicadeyn (r.a.) yetimdi. Amcasının yanında kalıyordu. Amcası ona çeşitli ikramlarda bulunurdu. Bir gün Abdullah'ın Müslüman olduğunu öğrenince çok kızdı. Abdullah'ı yanına çağırdı ve "Duyduğuma göre, sen Muhammed'e tâbi olmuşsun. Eğer bundan vaz geçmezsen, sana verdiğim elbiseler dahil, bütün ikramlarımı, hediyelerimi geri alırım" dedi. Hz. Abdullah onun bu tehditine aldırış etmedi. Pervasız bir şekilde, "Evet amca, ben Müslümanım" cevabını verdi.

Bunun üzerine amcası, üzerindeki elbiselere varıncaya kadar ona verdiği her şeyi geri alarak annesine gönderdi. Annesi de kalın bir elbise verdi. Abdullah üzerindeki bu elbiseyle Resulullaha giderken yolda elbisesi ikiye ayrıldı. O da, elbisenin bir kısmını belinden alt tarafına, diğer kısmını sırtına aldı. Öylece Resulullahın huzuruna gitti. Başından geçenleri Peygamberimize anlattı. Onun bu fedakârlığı Resulullahı çok duygulandırdı. Ona iltifatta bulundu. Ayrıca, "İki elbise sahibi" mânâsına gelen "Zülbicadeyn" lâkabını verdi. Bundan böyle Hz. Abdullah bu lakabıyla birlikte anılacaktı.

Hz. Abdullah Müslüman olduktan sonra, devamlı Resulullah ile beraber kalmayı arzu etti ve ondan bir dakika olsun ayrılmak istemedi. Resulullah ile beraber kaldıktan sonra gece gündüz Kur'ân okur, duâ ve ibadetle meşgul olurdu. Bazı günler Resulullahın kapısına gider, oturur, tesbih ve tekbirle vakit geçirirdi. Hz. Ömer (r.a.) Resulullaha giderek, bu hareketin riyâ olup olmadığını sorduğunda. Hz. Peygamber, "Ey Ömer, bırak onu. O, Allah'a duâ eden, yalvaran kalbi yanıklardandır" buyurdu.

Hz. Abdullah, Resulullah ile birlikte Tebük Seferine katıldı. Çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Sonunda şehid oldu. Kabir kazma ve defin işiyle Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer meşgul oldu. Peygamberimiz onun nâşını kabre koyduktan sonra, "Ey Allah'ım, ben ondan razıyım, Sen de ondan razı ol" diye duâ etti.

Peygamberimiz onun vefatından müteessir olmuştu. Bunu gören Sahabiler, "Ya Resulallah, Abdullah'ın vefatına üzüldünüz" dediler. Peygamberimiz, "Evet çünkü o Allah ve Resulünü seviyordu" buyurdu.

Orada hazır bulunan Sahabelerden Ibni Mesud (r.a) der ki: "Ben ondan beş yıl önce Müslüman oldum. Yemin ederim ki, onun yerinde olmayı çok arzu ederdim"

Allah onlardan razı olsun.