5G VirusNews Platformu sözcülerinden  Abdurrahman Dilipakve Muammer Karabulut bugün pandemi sürecinde patlayan ani kalp sebepli ölümler ile ilgili olarak basın açıklamasında bulundu.

dilipak-1İşte söz konusu açıklamanın tamamı:  

Öncelikle, bizim ardımızdan kurucu ortağı olduğumuz WHC-Dünya Sağlık Konseyi Twitter hesabı da aynı sebeble kapatılmıştır. Twitter ve benzer yasakları uygulayan diğer ağları protesto ediyoruz. Onlar bu davranışı ile bu süreçte taraflarını seçmiş oldular. Biz HAK ve HALK tarafını seçtik. Bütün ülkelerin halkları ile, erdem temelli, ahlak temelli, bilgi, adalet, barış ve özgürlük temelli bir dayanışma içinde olduğumuzu ve olmaya devam edeceğimizi bu vesile ile bir kez daha açıklıyoruz. Sloganımızı bu vesile ile tekrarlıyoruz. Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışanlara HAYIR diyoruz. Biz Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamayı seçtik. Ve biz biliyoruz ki, bir birimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, birlikte kazanacağımız bir zaferimiz var. Biz doğduğumuz ana babayı biz seçmedik, toprağı, zamanı, derimizin rengi ve cinsiyetimizi de biz seçmedik. Biz insanız. Bütün insanlar ya dinde kardeş, ya tende bir eştir.

muammer karabulut-1  

İNSANLAR ARASINDAKİ AYRIM KAVGA DEĞİL ZENGİNLİĞİMİZDİR!

Dini, etnik, ideolojik, politik, felsefi, vijdani kanaat farklılıklarımız düşmanlık sebebi değil, zenginliğimizdir.

Kederler paylaşıldıkça azalır ve mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır. Biz bugün imkanlarımızı, aklımızı, vijdanımızıPaylaşmak için insanlığı AH-İ EVRAN sofrasına, MÜDAFA-YI HUKUK namına EvrenselKardeşlik için buluşmaya çağırıyoruz.

Bu ülkemizi ve halkımızı da içine alan,  insanlığı karşı işlenilmeye çalışılan bir Ciyanet ihbarıdır!

Starlinklerle uzay işgal edili. 5G’lerle ve WiFi, GSM’lerle ülkemizin her noktası adeta, sanal olarak bilfiil işgal edilmekle kalmadı, artık damarlarımızda kanda, midemizde, BioHackerler, Subliminal mesajları ile heryerdeler.

Ülkemiz, bölgemiz ve dünya, “tarihin kavşak noktalarından birinde” bulunuyor. Ve bizler bu tarihin en önemli olaylarından birinin yaşayan tanıklarıyız. Ve hiç kimse bu gün dünyada olup bitenleri görmezden, duymazdan bilmezden gelme hakkına sahip değildir.

Dünya bir “GlobalReset” tehdidi ile karşı karşıya. Birileri din, ahlak ve gelenekten, hatta biyolojik cinsiyetinden bağımsız ki erik bir GENDER’den söz ediyor, TransHumanizmden söz ediyor. Bu “İnsana karşı” kurulmuş bir tuzaktır! İnsanlık bu anlamda, Maddi ve Manevi olarak tarihin en büyük tehditlerinden biri ile karşı karşıyadır.

5GVİRUS YALNIZCA İNSAN SAĞLIĞINA TARAF OLDU!

Bugüne kadar 5gvirus-platformu olarak açtığımız davalarda, yaptığımız açıklamalarda ve yayınlanan yazılımızın hiçbirinde haksız çıkmaktı. Ama bu sefer ki uyarımız çok daha büyük. O da mRNA ile insanları öldürüyorlar!

mRNA teknolojisini yanlış kullandılar!

Özetle; mRNA, Lipidnanoparçacıkları(LNP), nükleik asitleri güvenli ve etkili bir şekilde ileten, “Gen terapisi” için kullanılabilecek genetik ilaç olarak tanımlandı. Şuanda bu teknolojiyi uygulayan Pfizer-BioNTech ve Moderna’da RNA’nın başındaki(m) mesajlarını yazdı. Yani bu ilaç şirketleri mRNA sıvıları için gerekli olan, Nano Tıp ile ortaya çıkan Lipid nanoparçacıkların dağıtım teknolojisinin sahibi değildir. LNP teknolojisi ilk kez salgın bir hastalıkla da ilk kez denenmek istedi. Aslında salgın hastalıkta aslında başından itibaren gribal enfeksiyondu! Hiçbir zaman, CoVID-19 ya da, yeni adı ile, nam-ı diğer SARS-CoV-2 olmadı!

  

 Resim, Türkiye’de bir açıklama veya haber ile ilk kez yayınlanıyor (dünyada da fazla bilinmiyor!) : mRNA dağıtım teknolojisi olan Lipid Nanopartiküller. Lipid nanoparçacıkları (LNP'ler), klinik olarak en gelişmiş viral olmayan gen dağıtım sistemidir. Kim biliyor içindeki mesajı?

mRNA teknolojisini kullanma gerekçesi ise insan vücuduna hakim olmaktı. Milyarlarca gene hakim olarak, zayıflayan bağışıklık sisteminin yerine geçeceklerdi. Bilim insanları defalarca uyardı. Fakat yaygın medya bilim insanlarının o sesini hiçbir zaman duyurmadı. Tam tersi en ağır suçlamalarla sindirdiler!. Çalıştıkları hastanelerden, okullardan ve kurumlardan atıldılar.

Şimdi ise doğal bağışıklığa en çok ihtiyaç duyduğumuz bir mevsimin önünde, mRNA sıvıları ile zarar verdikleri genlerimiz görünür olarak başta kalp krizi olmak üzere çeşitli yan etkilerle ilerliyor. Uzmanlar zamana ve kişiye duyarlı, 11 risk alanından daha söz ediyorlar. RNA’ya mesaj yazanlar bu durumu fark ettikleri için geçen seneden itibaren “varyant çıktı” yalanı ile mesaj değişikliği yapıyorlar! Kaldı ki, insanlığı kendi maceracı planları için denek olarak kullanan bu lobi, (m)lerde zaman içinde ve ülkelere yönelik sürekli değişiklikler yaparak dünyanın gen haritası çıkartarak biyolojik reaksiyonları test ettiler. Şuanda denedikleri bundan ibarettir ve ısrarla “TURKOVAC olmaz” demelerinin nedeni de budur. Zaten mRNA sıvıları kullanmadan çok daha önce etkilerinin ne olacağını “merak” ediyorlardı.

Evet merak etsinler ama milyarlarca insanı denek olarak kullanmasınlar! Bu insan haklarına, hasta haklarına aykırı bir tutum olmasının ötesinde bir de Milli Güvenlik açısından risk oluşturmaktadır.

Bu merak dünyanın en büyük kitle imhasına fırsat veriyor, zemin oluşturuyor.! Bu konuda Japonya Okamura Memorial Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Bölümünden Dr. Kenji Yamamoto’da bir makale yazarak uyarı da bulundu. Bir çok ülkeden bir çok bilim adamı da aynı yönde uyarıda bulunuyorlar.

Ve yakın zamanda TheLancet(1),CoVID-19 aşılarının etkinliği ve zamanla bağışıklığın azalması üzerine bir çalışma yayınladı. Çalışma, “iki doz CoVID-19 aşısının uygulanmasından 8 ay sonra aşılanmış kişiler arasında bağışıklık fonksiyonunun aşılanmamış kişilerden daha düşük olduğunu gösterdi.”

Avrupa İlaç Ajansı tavsiyelerine göre, sık sık CoVID-19 güçlendirici aşılarının bağışıklık tepkisini olumsuz etkileyebileceği belirtildi. Bağışıklıktaki azalmaya, N1-metilpseudouridin (mRNA aşılarında var), spike protein, lipidnanopartiküller, antikora bağlı güçlendirme ve orijinal antijenik uyaran gibi çeşitli faktörlere neden olacağı belirtiliyor.

Bu klinik değişiklikler, CoVID-19 aşısı ile “Zona” arasında bildirilen ilişkiyle açıklandı. Güvenlik önlemi olarakta, daha fazla güçlendirici aşının kesilmesi yönünde oldu.

En önemlisi de bağışıklıktaki azalmaya çeşitli faktörler neden olurken, mRNA’da ilk olarak, N1 metilpsödouridin, genetik kodda urasil yerine kullanıldı. Ve modifiye edilmiş protein, düzenleyici T hücrelerinin aktivasyonunu indükleyerek hücresel bağışıklığın azalmasına neden(2) oldu.

Spike protein ise yeni üretilen antikorları, spike proteinleri(3) üretmek için hazırlanan hücrelere ve dokulara zarar veriyor ve vaskülerendotelyal hücreler, kan dolaşımındaki spike proteinler tarafından hasar(4) görüyor. B da adrenal bez gibi bağışıklık sistemi organlarına zarar veriyor.

Kalp yetmezliği ölümle sonuçlanacak ölçüde çoğaldı. Bir başka önde gelen kalp uzmanı, “mRNAsıvılarının olağandışı enfeksiyonlara neden olduğunu ve kritik hastalarda ölümleri artırdığını” da ortaya koydu.Yine “açık kalp ameliyatından sonra, birkaç hafta birden fazla antibiyotik kullanımından sonra bile kontrol edilemeyen, iltihaplanma nedeniyle şüpheli enfeksiyon vakalara” da dikkat çekildi.

Dr. Yamamoto’da “aşının sivri proteinlerinin özellikle kalp krizi ve felç olmak üzere kardiyovasküler hastalık oranını artıracağından korktuğunu” söyledi.

Bilim insanlarının özellikle savcıları hareket geçirecek bir ihbarda bulunuyor: “Wuhankoronavirüsüne (Covid-19) karşı enjekte edilen kişilerin büyük çoğunluğu birkaç yıl içinde kalp yetmezliğinden ölecek… Dr. Hoffe, Pfizer-BioNTech veya Moderna'dan bir mRNA (haberci RNA) "aşısı" alan hastalarının, kılcal damarlarının artık tıkandığını ve bunun sonunda ciddi kardiyovasküler hastalığa yol açacağına inandığını”(5)açıkladı.

Dr. Hoffe, “Artık birinin koluna enjekte edilen 'aşı'nın sadece %25'inin aslında kolunda kaldığını biliyoruz. Diğer %75, lenfatik sistem tarafından yakalanıyor ve kelimenin tam anlamıyla dolaşımınıza konuyor”, yani bu küçük haberci RNA paketleri (LNP) ve bu arada, tek doz mRNA sıvısı kelimenin tam anlamıyla 40 trilyonm RNA molekülüdür. Bu mRNA sıvıları da  kan damarlarına 'dikenli bitler' vererek kalp yetmezliğine neden  olduğunu vurguladılar.

mRNA’ların kalp yetmezliğine ilişkin başka bir çalışmada buradan (6)  takip edilebilir. Bu, kanınızın düzgün bir şekilde akması için pürüzsüz olması gereken atardamarlarınızı kaplayan bu hücrelerin artık bu küçük incecik parçaların dışarı çıktığı anlamına geliyor!

Dr. Hoffe, enjekte edilenlerin kan pıhtıları geliştirmesinin kaçınılmaz olduğunu, çünkü aşıya eklenen spike proteinlerin kan damarlarına ve kılcal damarlara yerleştiğini, trombositlerin giderek daha fazla pıhtı oluşturarak sorunu çözme girişiminde bulunduğunu söylüyor.

Bu kan pıhtılarının medyada konuşulan, BT taramalarında ve MRI'larda görülen, "nadir görülenlerden" farklı olduğu ortaya çıktı. Bunlar mikroskobiktir ve sadece D-Dimer olarak bilinen bir kan testi ile tespit edilmekte olup, testlerde görülemezler. Dr. Hoffe, mRNA 'aşılanmış' hastalarında D-Dimer testleri yaptı ve bu, bu AŞILARIN en az %62'sinin bu mikroskobik kan pıhtılarına sahip olduğunu keşfetmesine yol açtı!...

Vücudumuzda yaşatılan bu durumun en rahatsız edici yanı, beyin, omurilik, kalp ve akciğerler gibi vücudun bazı bölümlerinin yenilenemiyor olmasıdır. Bu dokular kan pıhtılarından zarar gördüğünde kalıcı olarak hasar görmesidir.

Artık mRNA sıvıları ile ısrarla yaşatılmaya devam eden bu durum karşısında insanlar patır patır evlerinde ölüyorlar?

NEDEN ÖLÜYORLAR?

Sahada olan, kendisine gelen bilgileri değerlendiren bir doktor arkadaşımız ise “En kötüsü her gün bir gencimizin aniden evde gerçekleşen  ölümünden haberdar oluyoruz. Peki ne oluyor da bu insanlar patır patır ölüyor…” sorusunu soruyor. Ve tarafımıza yolladığı açıklamasında; “Nitekim  geçtiğimiz günlerde Amerika’da  evinde aniden kaybedilen  iki gence  otopsi yapılmış; Otopsi raporunda aynen şunlar yazıyor: 2.pfizer-biontechCoVID aşısı uygulamasından kısa bir süre sonra  ölen iki  erkek gencin klinik ve otopsi araştırma sonucu: Mikroskopik inceleme tipik miyokardit patolojisine değil, katekolamin kaynaklı yaralanmaya benzeyen özellikler saptanmıştır. Demek ki bu aniden kaybedilen kişilerin kalbi yüzde yüz aşıdan olumsuz etkilenmiştir.

Bunu biz de kendi çevremizde gözlemledik; benim hastam ilk Sinovac aşısını olduktan  ilk 24 saat içinde Miyokardit geçiren 2. aşıyı BionTech yaptıktan sonra da yine bu  gencimiz bu sefer Perikardit (kalp zarının iltihaplanması) geçirmiştir. Bu yıl Korona hastalığı atlatan bu gencimiz yine geçtiğimiz hafta göğüs ağrısı ile hastaneye başvurmuştur. Aynı şekilde çevremizde özellikle 2. aşıdan sonra kalp problemi ve damar tıkanıklığına bağlı çok sayıda genç ve orta yaşta insanın rahatsızlanmasına tanık olduk. Yüz felcinden aort damar diseksiyonuna, beyin basıncı artışından çift görme ve körlüğe kadar varan vakalar da oldu.  

Peki böyle bir durumda neden bu aşıların yapılmasına göz yumuluyor? ABD’de eski salgınlarda bir aşı piyasaya sürüldüğü zaman 50 kişide küçük bir yan etki saptandığı an o aşı piyasadan çekilirdi, bizim adamızda aniden evde ölüm sayısı 300’ü geçti fakat aşılar yapılmaya devam ediliyor. En azından bu ani ölümler araştırma konusu olmaz mı?

Cevaplarını arayan sorular var. Ama yetkili kimse cevap vermek şöyle dursun, bu soruları bile duymak istemiyor. Media sermaye ve siyasete bağlı. Yargı olayları soruşturma gereği duymuyor, Yasama aynı şekilde duymazdan geliyor. Oysa herkes yaptıklarından ve yapmaları gerekirken yapmadıklarından sorumludurlar. Haksızlıklar karşısında susanlar bizim geleneğimizde, “dilsiz şeytanlar” olarak tanımlanır. “Sorularının yanıtlanmasını isteyen” insanların zihninde bu vebalin kararların altında imzası olanlar ve icrasında sorumluluk üslenenler büyük bir vebal yükleniyorlar. Bir gün gerçeklerin ortaya çıkması sonucu bu kişiler Hitler döneminin yargılandığı gibi sanık sandalyesine oturtulabilirler. Eğer bu gerçekleşirse bu komployu tertipleyenler ve bunların her ülkede, Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, İş dünyası, Bürokrasi, Sanat, Akademi ve cemaat yapıları içinde varolan işbirlikçileri, bu komploya yardım ve yataklık edenler, iltisaklı olanlar, bu cinayetin sorumlusu olarak sanık sandalyesine oturtulabilirler.

Doktorlar her gün artan sayıda aşıyla ilgili vaka görürken, medya bu vakaları haber yapmıyor. Ama bazen bir gazeteci yaşanan bu durumu, “BİR ‘KALP KRİZİ’ AÇIKLAMASIDIR GİDER. İNSANLAR ÖLÜYOR... ÖLÜYOR...YETER....”şeklinde köşesine taşıyabiliyor.  Ve yazısında, “İki gün içerisinde yaşları 17, 28, 35, 33, 39, 45 ve 52. Bu insanların hepsi bu yaşlarda kalp krizi sonucu yaşamlarını yitirmişler. Artık gün değil, saatler içerisinde ardıardına ölüm haberleri ve de hemen otopsi sonuçları geliyor. Hangi otopsi ya?... Kalp krizi diyerek oldu bitti mi şimdi yani?.. Hiç bir insan, hiç bir doktor, hiç bir yetkili çıkıp bu otopsileri derdinden araştırdı mı?... Bu kalp krizler’nin derinlere  inildi mi? Sebep araştırıldı mı?”...(7) diye sorabiliyor.

Hayır, araştırılmıyor, sorulmuyor ve yazanlarda yok gibi.  Ama yarın bunların sayısı artabilir. Artmaya başladı da. CoVID yalanlarını NAS gibi kabul eden %10’luk bir kitle karşısında, “Ne oluyor” diye soran, %15’lik “kime inanacağını bilmeyen” ve “Hayır” demeye başlayan %20’lik bir kitle var. Gelecek günlerde en gür seda onların sadası olacaktır. Ve sandık kurulduğunda Bu MASKE, AŞI ve ŞIRINGANIN gölgesi, bir damla kan ve bir damla gözyaşı olarak sandığa yansıyacaktır.