Anne deyince ilk aklıma gelen kelime merhamettir. Hüznü en çok yakıştırdığım o yüzün ilk bakışıyla, ellerimden tutan ilk elin şefkatiyle hayata merhaba diyebilmek ve yaşamın kıyısına tutunmaktır ömür dediğin..

Annesinin parmağını tutunca susuyorsa bebekler, anne kokusunu almadan uyuyamıyorsa bir çocuk, işte bu yüzden en çok annelere yakışır merhamet..

Her şey bir anne duâsıyla başlamıştı. Evlatsızlıkla sınanan ama hiçbir zaman ‘neden’ diye sormayan Hanne, “Rabbim, karnımdaki çocuğu özgür olarak Sana adadım, benden kabul buyur” dedi. (3:35) En kıymetlisini Rabbine adayan, dünyayı geride bırakıp daha gerçek ve daha ölümsüz bir kapıya sığınan Hanne’nin üstün kılınan Meryem’i adayışı, çaresizlikle teselli arayan anneler için müthiş bir modeldir. Aslında bütün sır o kelimede: adamak..

Hacer’in İsmail’i gibi, Amine’nin Muhammed’i gibi adanmış olmak ne mühim.. İsa ile müjdelenen Meryem’in dünya gibi bir derdi olmadı hiç. O neye sahip olduğunun ve neye şâhid olduğunun bilincindeydi. Meryem susuyordu fakat ona eşlik eden kâinatın sesiyle koruyordu Rabbi onu. Sezai Karakoç ne güzel ifade eder Köpük şiirinde:
"Akşam kente bir Meryem gibi girer / Bir çocuk kutsal bir çocuk doğurur.."
Bu sessizlik bize çok şey anlatmalı. Zira paranın, makamın, kibirli yüzlerin, beşeri ideolojilerin, politik hesaplaşmaların çağında susmak da bir direniştir..

Evladına hükmetmekte zorlanan, onların dünyasına giremeyen annelerin unuttuğu gerçek, evladı bir emanet bilinciyle yetiştirmektir. Nasıl ki Allah her anneye bir merhamet potansiyeli vermişse evladı doğru yere koymayı da emretmiştir. “Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihandır ve bilin ki katında en büyük ecir bulunan Allah’tır..” (8/28) ayetinde evladın kölesi olmakla evladı köle görmek arasındaki nüansı fark ettiriyor bize. Peki nedir bu fark?

“Test ve tost çağı” olarak ifade edilen modern zamanlarda anne olmak, zor bir yolculuğa çıkmaktır. İnsana verilen değerin kariyerle, parayla ölçülebildiği bir dünyada bütün bunları yönetebilmek, ahlâksızlık okyanusunda ahlâk adasını koruyabilmek esaslı bir mücadeleyi gerektiriyor. Çocuğunuzun sınavlarda derece yapması, iyi test çözebilmesi onun iyi bir insan olması anlamına gelmiyor. Kariyer planını Allah için yapmamak ve tükenen ömrümüzde kendi hayatımızdan başkasını görememekle sonuçlanıyor diploma kölesi çocuklar yetiştirmek. Parantez açalım; peşinden tabakla koştuğunuz çocuklar da daha sağlıklı olmayacak. Evlatlarını Rabbine adayan anne için umutsuzluk yoktur, cevap bulamadığı 'acaba'lar yoktur, acıyı ve ölümü iyi okuyabilirler. Fakat anne-babalar evlat sevgisinin sınırını koruyamadığı an, evladıyla sınanmaya başlarlar. Bazen bir hastalıkla, kimi zaman tanıyamadığı bambaşka bir kişilikle karşılaşırlar. İşte adanmışlık; zaten senin olmayan evladını mutlak merhametin sahibine kurban edebilmektir..

Evladı köle görmek ise baskıcı, şiddet eğilimli bir anne-baba modelinin kendi çocukluklarında yaşadıkları ‘çocuk şablonunu’ günümüz çocuklarına aktarmalarıdır. İnsan ve toplum sürekli değişiyor. Bugün hiçbir hediye ile tatmin olmayan, sınırsız, bağımlı ve dijital gençliği yıllar öncesinin yetiştirme yöntemleriyle nasıl büyütebiliriz? Dünün tecrübelerini bugüne taşımak gereklidir fakat artık onlarla aynı gönül diliyle konuşmalı, aynı yöne bakmalıyız. Onların da iradesi, tercihleri, akleden kalpleri var ve anlaşılmak istiyorlar hepsi bu..

Aile içi şiddetin, istismarın arttığı zamanlarda “Allah’ın ayetleri” olarak görülmesi gereken çocukların yaşadığı her an karakterini oluşturan zincirin halkaları gibidir. Yarınların değişiminden bahsediyorsak, ‘evden başla’ emri gereği önce kendimizden ve evlatlarımızdan başlamalıyız..

Modern hayatın kadını bir meta olarak gördüğü zamanlarda eş olmayı, anneliği ve giderek değersizleşen ev medeniyetini diri tutmalıyız. "Kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı / Günlere geldim bunu bana öğretmediniz.." diyen Karakoç'a bu derin mutsuzluğu nasıl anlatırız bilmiyorum. Ama direnmeli anneler. Kapitalist çağın tüketen, ruhsuzlaştıran, anneyi evinden uzaklaştıran her eylemine karşı direnmeli.. Ve yalnızca Rabbine adayan, adananlardan olmalı..

Annesizlik, hayatın geri kalanını eksik yaşamaktır ve hiç bitmeyen yalnızlığın ortasında kanadı kırık bir serçe gibi kalakalmaktır.. Onları incitmemek adına daha duyarlı olalım. Nefes nefes ölüme yürüyen evladına şehâdeti hatırlatan Suriyeli annelere, bu topraklara sevdası olan, anne duâsıyla teselli bulan şehitlerin annelerine ve anneliği en iyi meslek, merhameti en güzel duygu gören tüm annelere selam olsun..