Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verme konumunda bulunduğunuz vakit adaletle hükmetmenizi emreder” (Nisa 58) ilahi mesajında iki husus bizlere önemli ilkeler vazeder. Birincisi; Rabbimiz makamları birer hak değil emanet olarak görmemizi istemektedir. İkinci önemli husus ise bu makamlara getirilecek insanların görevlerinde ehil ve adalet sahibi kimseler olmalarıdır. Bu iki kavram; ehliyet (liyakat) ve adalet beraber zikredilmiştir ki; ehliyetsiz insanların adil olmaları, adil olmayan insanların da göreve ehil olmaları düşünülemez. Ehliyete riayet yoksa adalet yerini zulme bırakır. Adalet yoksa dalkavuk tipli beceriksiz ve liyakatsiz kişiler iktidarların başına bela örmek için nöbetleri devralırlar.
Halkı Müslüman ülkelerin yöneticileri ve halkları olarak hepimiz önemli ve çok riskli bir süreçten geçiyoruz. Siyasi sahada ehil kanaat önderlerine, ufku geniş siyaset adamlarına danışmayan, çevresini ehil ve emin kadrolardan oluşturmayan iktidar ve muhalefetlerin nasıl zelil ve rezil olduklarını siyasi tarihimizden biliyoruz. Bugün Libya ve diğer Arap ülkelerinde yaşananlar da bizler için birer ibretlik olaylardır. İstişarelerle çözülecek ve sağlanacak barış ve kardeşliğin dalkavuk yöneticiler eliyle nasıl ülke halklarını iç savaşa sürükleyip dış güçlerin işgaline hazırladığını üzülerek izlemiyor muyuz? Afganistan, Irak, Mısır, Tunus ve en son Suriye ve Libya ülkeleri bunun en yakın örnekleri değil mi?
“İşler ehliyetsiz (liyakatsız) kişilere verildiğinde kıyameti bekleyiniz” Hadis-i Şerifinde belirtilen nefret, kin, kavga, anarşi, açlık, sefalet ve sefahat kıyametlerini asırlardır yaşamıyor muyuz? Koskoca cihan devleti Osmanlı’nın “Gururlanma padişahım senden büyük Allah var” uyarısını çekinmeden yapabilen emanetlere sadık, emin, cesur ve ehil kadrolarla yükselirken, “Padişahım çok yaşa” diye amigoluk yapan şakşakçı, dalkavuk ve ehliyetsiz kadrolar eliyle de çok yaşamayıp çöktüğünü unutmamalıyız. Liderlerin karşısında el pençe durup soru sormaktan korkan kadrolar aslında o liderlerin en büyük kuyu kazıcılarıdır. Tek değişmez ve tartışılamaz liderimiz Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimizin “Mümin müminin aynasıdır” sözünün gereği günümüz Alim ve Liderlerinin İmam Hüseyin ve İmam Azam gibi uyarıcı, ikaz edici gerçek dost ve kardeşlerine o kadar ihtiyaçları var ki!
Emperyalist, işgalci ve vahşi devletlerden kurtulmak için çare arayan tüm ezilen, sömürülen mazlumların umudu Türkiye’mizde emanet, ehliyet ve adalet ilkeleri daha da önem kazanmaktadır.
Halkımızın; akıl, mal (vatan), can, namus ve inanç hürriyetini koruma nöbetini teslim edeceğimiz vekillerimizi tespit ederken, tüm siyasi partiler için ölçü olarak gördüğüm, aşağıda özetleyerek takdim edeceğimiz prensiplere mutlaka uymalıyız: 

1- Adaylarımız mutlaka mü’min olmalıdır. Yani “Herkesin kendisinin elinden ve dilinden emin olduğu” bir şahsiyet olmalıdır. Unutmayalım ki mü’min; Allah’a güvenen, Allah ve kullarının da kendisine güvendiği kul demektir.
2- Adaylarımız fetanet, feraset ve hikmet sahibi olmalıdır. Gerekirse lideriyle beraber bedel ödemeye hazır ve yanlışları çekinmeden söyleyebilen cesur adaylar iktidarları adil, merhametli ve uzun ömürlü kılarlar.
3- Mezhepçilik, ırkçılık tarikatçılık ve meşrepçilik olan at gözlüklerini atıp olaylara ferasetle yani geniş açıyla bakabilen ufku geniş adaylar, ülkemizin beklenen kardeşlik, açılım, barış, kalkınma ve özgürlük hedeflerine ulaşmaya yardımcı olurlar. Hele Milli (yerli) bir anayasanın yapılacağı ve tam başkanlık sistemine geçilmesinin Türkiye’miz için elzem olduğu bir dönemde, bu sistemin ülkemiz ve halkımız için faydalarını kavrayabilen feraset ve fetanet sahibi adaylara özen gösterilmelidir.
4- Adaylarımız sadece liderlerine değil her yönüyle emanetlere sadık olmalıdırlar. Hayat yasamız Kur’an-ı Kerim’in “Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin; (sonra) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz.”(Enfal suresi 27) ilahi mesajında Rabbimiz; dinimiz, aklımız, vatanımız, can ve mallarımız (beytülmal) gibi emanetlere ihaneti Allah ve Resulüne ihanet kabul ettiğini haber vermektedir. Aday adayları içindeki bu tiplere fırsat ve yol verilmemelidir. Aday adayı iken saçıp savuran yüz binlerce lirayı reklam için harcadığını rahatlıkla söyleyebilen müsrif aday adayları derhal tespit edilerek bu koltukperestlere adaylık kapıları mutlaka kapatılmalıdır.
5- Bulundukları makamları kullanarak Allah’tan da korkmadan, belediye ve resmi devlet dairelerinde oluşturdukları ihale tekelleşmesi ile kamu vicdanını yaralayan şaibeli kişilerden aday adayı olanlara milletvekilliği fırsatı asla verilmemelidir. Davasını cebine, servet ve makam sevgisini kalbine koyanlar yerine, davasını kalbine dünyayı cebine koyan ve kul haklarından korkan şuurlu adaylar tercih edilmelidir.
6- Adayların siyasete girdiği tarihteki mal varlıklarıyla şu anki mal varlıkları arasındaki fark mutlaka resmi mal beyannameleri istenerek sorgulanmalı, milletvekilliği ve diğer makam koltukları rant sağlama aracı olmaktan mutlaka kurtarılmalıdır.
7- Geçmiş tecrübeler dikkate alınarak, dara düşülünce gemiyi ilk terk edenlerin paraşüt ekibi olduğu unutulmamalıdır. Konjonktür ve strateji gereği bazı popüler kişiler aday yapılacaksa bunlar aday listelerinde ilk sıralara konulmamalıdır. Onlarsız kazanılacak sayının sonuna yerleştirilerek onların da yatmadan, çalışarak kazanmaları sağlanmalıdır.
8- Taş yerinde ağırdır. Sahnelerdeki popülerliğine aldanıp, toplum vicdanında yaşantısı ve tercihleriyle kabul görmemiş kişiler meclise taşınmamalı, bu konuda oy kaygısı ilkelerin önüne geçmemelidir. Bu tiplerin getirisinden çok daha fazla götürüsü olacağı unutulmamalıdır.
9- Adaylar tespit edilirken sadece temayüller ve geçmiş yıllarda ve hâlâ bazı anketörlere verilen rüşvetle değiştirildiği duyumları alınan halk anketleriyle yetinilmemelidir. Mutlaka başta çalışan cefakâr ve fedakâr hasbi tabanın ve vilayetlerdeki muhlis kanaat önderlerinin, sivil toplum liderlerinin fikirlerine danışılmalı, adaylar üzerinde derin araştırmalar yapılmalıdır.
Ülkemizdeki her siyasi partinin adaylarını tespit ederken bu hassasiyetlere dikkat etmeleri, ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Yoğun istişarelerle adayların güzel ahlaklı, merhametli, ehliyetli, adaletli ve liyakatli insanlardan isabetle tespit edilmesi, milletimizin idaresinin ve geleceğinin bu üstün özellikleri taşıyan vekillere emanet edilmesi demektir.
Rabbim, tüm emanetleri koruyacak, adil, cesur, ehil ve şuur sahibi, milletin iradesine sahip çıkacak bir meclisin oluşmasını nasip eylesin...