Bir çeşit sosyal terör halini alan eş cinsel sapkınlık LGBT'nin dayatmalarına ve propagandalarına karşı aileler Saraçhane’de bulunan Fatih Anıt Parkı’nda toplanacak. Büyük Aile Platformu’nun, “Dursun bu hayasızca akın” sloganıyla düzenlediği ‘Büyük Aile Buluşması’ bu yıl üçüncü kez yapılacak. Bugün saat 14.00’teki buluşma için Fatih Anıt Parkı’na sahne kuruldu. Kürsüye alanında uzman akademisyenler, hukukçular, kanaat önderleri, oyuncular, sosyal medyanın etkin ve etkili isimleri çıkacak. Meclis’e sunulacak yasa önerisi de kürsüden dile getirilecek.
Buluşmaya dair Büyük Aile Platformu bileşenlerinden; TÜGVA Kadın ve Aile Koordinatörü Başkanı Av. Tuba Arslan, İstanbul Aile Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Üner Karabıyık, Dünya Çakop Derneği Başkanı Zuhal Öztürk ve CKD GYK Üyesi Zeynep Ses Aydınlık’a konuştu. Aile kurumunun LGBT gibi çok teşkilatlı bir örgütle karşı karşıya olduğunu ve örgütlü tehditle ancak örgütlü bir şekilde mücadele edilebileceğini belirttiler. İnsan ayırmaksızın herkesi Saraçhane’ye davet ettiler.
‘AİLE KURUMU TEHDİT ATINDA’
Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Genel Merkez Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın ve Aile Koordinatörü Av. Tuba Arslan:
“Saraçhane’de insanlık için toplanıyoruz. Aslında bu büyük aile buluşması ve LGBT propagandasına karşı yapılan bu çalışma sadece Türk aile yapısının korunması ya da asla rücu etmesi için değil, tüm insanlık adına, insanlığımızı korumak için çok önemli bir buluşma. Çünkü küresel bir sistemle dünyada tüm insanlığa dayatılan bir cinsiyetsizleştirme algısı ve propagandası yapılıyor. Ve bu çok teşkilatlı, çok organize, çok örgütlü bir şekilde yapılıyor. Yayın organları YouTube, Netflix gibi pek çok yayın organından. Aynı zamanda dev süpermarket zincirlerinde satılan ürünlere kadar, sizin kullandığınız kozmetik ürünlere kadar hepsinde büyük bir LGBT propagandası yapılmakta. Tabii böyle bir örgütlü çalışmaya da sadece bireysel farkındalıkla veya bireysel çalışmalarla karşılık vermek anlamsız olacaktır. Böyle örgütlü bir çalışmaya yine teşkilatlı ve örgütlü bir şekilde cevap vermek lazım.
Tuba Arslan
HER GÖRÜŞTEN İNSAN SARAÇHANE’DE OLACAK
“Buluşmanın içerisinde çok farklı siyasal görüşlerden, çok farklı temellerden pek çok sivil toplum kuruluşunun gönüllüleri var. Düzenleme platformunda, düzenleyiciler arasında farklı görüşlerden, siyasi oluşumlardan ya da farklı sosyal gruplardan insanlar var. Ama mesele insanlık olunca siyasi görüşün neresinde olduğumuzun, ne olduğumuzun hiçbir önemi kalmadan, mesela aile olunca nerede durduğumuzun hiçbir önemi kalmadan, bu tarz aile yapısını bozan ve insanlığımızı fesada uğratmaya çalışan oluşumların karşısına durmak çok önemli. Ve bu arada bütünleştirici bir şekilde birleşerek bütünleşerek buna da hayır demek çok önemli diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu mesajı insanlığımızı yok etmeye çalışanlara yarın Fatih'ten, İstanbul'dan, dünyanın merkezinden vereceğimiz için de çok mutluyum.”
‘TOPLUMUN YÜZDE 75’İ BU BİR DAYATMA DİYOR’
İstanbul Aile Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Üner Karabıyık:
“Siyasi görüş, inanç gözetmeksizin anne, baba, amca, hala, dayı, teyze olarak milletimiz bir araya geliyor. Orada bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıkıyor. Ve biz Türk milletinin bu küresel cinsiyetsizleştirme projelerinin farkında olduğunu ve bununla mücadele kararlılığını ortaya koyuyoruz. Biz bu konuda saha çalışmaları yaptık. Milletimize sorduk, size LGBT propagandası bir dayatma mıdır? diye sporduk. Toplumun %75'e yakın bir kesimi LGBT propagandası bir dayatma halini almıştır dedi. Yine toplumun %75'e yakın bir kesimi LGBT Türk aile yapısına hedef almaktadır dedi.
Üner Karabıyık
“Aile bizim son kalemiz, toplumsal yapının çekirdeği ve aileyi çözdüğünüz zaman toplumu çözmüş oluyorsunuz. Toplumu çözüp aile fertlerini birey haline getirdiğiniz zaman korunaksız hale getiriyorsunuz. Ve bu da emperyalizmin en arzu ettiği şey.
“Paris 2024 olimpiyatlarından önce orada çıkan o sefil görüntülerden önce biz meseleye dair tehlikeyi anlatırken karşımızdaki muhataplarımızda konunun tam aktarılamadığını gözlemliyorduk. Paris 2024'te tüm çıplaklığıyla bu tehlikenin boyutları sergilenmiş oldu. Ve durum böyle olunca muhataplarımız bizim de çoluğumuz çocuğumuz var, biz de anneyiz biz de babayız buna karşı ne yapılması gerekiyorsa yapılması lazım, bu konuda gerekli adımların atılması lazım o adımların başında da LGBT örgütlenmesinin ve propagandasının yasaklanması geliyor demeye başladılar. Çünkü bu bir sosyokültürel terör faaliyeti olarak yürütülüyor. Bakıyorsunuz yurt dışından fonlanan yapılar bunlar.
TOPLUM SAĞLIĞI DA TEHLİKEDE
“LGBT bireylerin haklarını savunmaktan çok bunun propagandasıyla meşguller. Bakın maymunçiçeği salgınında Amerika'da, İngiltere'de, Kanada'da ve pek çok ülkede yapılan araştırmalarda risk grubu olarak eşcinsel erkekler tespit edilmiştir. Ama LGBT dayatması sebebiyle bu ülkemizde ve diğer bazı ülkelerde zikredilemiyor bile. Çünkü hemen başlıyorlar yaygaraya. Bizi hedef gösteriyorsunuz diyorlar. Halbuki kimsenin onlara hedef göstermek gibi bir derdi yok. Kovid'te ne yaşadık? Risk grubu olarak 65 yaş üstü tespit edildi. İlk aşılar onlara tahsis edildi ve onların aşılanmasına öncelik verildi. Şimdi maymunçiçeğinde de risk grubu eğer eşcinsel erkeklerse hem onların sağlığı için hem toplum sağlığı için ilk başta onlarla başlanması gerekiyor. Ama kimse bunu konuşamıyor bile. Bakanlık bunu dokümanlarına geçiremiyor bile.”
‘İNSANLIK YENİDEN YAPILANDIRILMAK İSTENİYOR’
Dünya Çocuk Aile Koruma Derneği Başkanı Zuhal Öztürk:
“Dünyada bir cinsiyetsizleştirme çalışması var. Bu hareketin temelinde ne var? İnsanlık yeniden yapılandırılmak isteniyor. Tek düzey insanlar oluşturmaya çalışılabiliyor. İnsanlar istiyorlar ki cinsiyetsiz olsunlar, nüfus planlaması yapılsın, üreme dursun ve yönetilebilir insanlardan oluşan topluluklar olsun. Çünkü ne yazık ki cinsel kimlik karmaşası yaşayan bireylerde bir travma oluşuyor. Bunlar daha sonraki dönemde biliyorsunuz uyuşturucu madde kullanıyorlar. Zaten yoğun hormon baskılayıcı ilaçlar kullanıyorlar. Daha sonra çoğu bunların hastalıklara kapılıyor, 20 sene önce vefat ediyor. Bu emperyalistlerini şöyle işine yarıyor, hem nüfusu kontrol ediyorlar hem nüfusu azaltıyorlar.
Zuhal Öztürk
‘İŞİN İÇİNDE RAND VAR’
“Ve de bunlardan rant sağlayan birçok ticari kuruluş var. Bundan bir ilaç sanayi, iki moda sanayi rant sağlıyor. Yani bizim görmediğimiz çok ciddi bir ilaç dünyası var. Çünkü bunlara öyle bir hormon ilacı veriyorlar ki bunlar ölene kadar hormon ilacı kullanmak zorundalar.
‘BU NASIL ÖZGÜRLÜK?’
“Bir de özgürlük adı altında bu insanlara cinsel kimlik karmaşasını bir tercih olarak göstermeye çalışırken en büyük özgürlüksüzlüğü veriyorlar gençlere. Çünkü diyorlar ki sen bu yola girersen sana her türlü desteği veririm, senin trans ameliyatını devlet üzerinden yaptırırım. Ama sen vazgeçersen sana hiçbir terapi hakkı vermem. Sana terapi veren terapistin belgesini iptal ederim diyorlar. Bu nasıl bir özgürlüktür? Ama onlar öyle bir dayatma, öyle bir politika kurmuşlar ki, Dünya Sağlık Örgütü'nü de kendi elleri altına almışlar.
‘9 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU NASIL AMELİYAT EDEBİLİRSİNİZ?’
“Ama görüyorsunuz ki 18 yaşın altında, hatta 9 yaşındaki bir çocuğa bile trans ameliyatları yapıyorlar. 9 yaşındaki bir çocuk nasıl ben transım gelin beni ameliyat edin der ve bunu dediği zaman siz nasıl onu ameliyat edebilirsiniz? Bugün 18 yaşındaki bir çocuk bile bazen farklı karmaşalar yaşayabiliyor. Bizim bu çocukları sağlıklı ve biyolojik kimliklerini yönelik kontrol etmemiz, yönlendirmemiz gerekir. Aslında biz bunların elinden tutup, ya sen bir geçiş konfüzyon dönemindesin veya bir travman var, bu travmayı gel çözelim ve senin sağlıklı biyolojik hayatını yaşaman için yönlendirelim dememiz lazım. Ama onlar gel sen bu tercihle yaşa, gel senin cinsiyetini iptal edeyim diyor. Çünkü bu trans olduğunuz zaman hiçbir zaman erkekten kadın olamıyorsunuz. Kadından da erkek olamıyorsunuz.
‘YASA ÇIKARTILMASI ŞART’
“Yani gençlerimiz ve çocuklarımız gerçekten büyük tehdit altında. Şimdi biz ne yapmalıyız? Bunun için mevzuat ve yasaların Türkiye'de yapılmasını, hayata geçmesini sağlamamız gerekiyor. O yüzden bu yürüyüşte olursak, toplumun buna tepkisidir bu. Toplum eğer bu oluşumlara, dayatmalara tepki verirse, hükümetin de toplumun dediğini yapması gerekir.”