AK Parti ile Abdurrahman Dilipak arasındaki davaya bakan hakimenin verdiği kararı değerlendiren Karahasanoğlu, ''O hakim, AK Parti ile Dilipak’ın arasını daha da açmak için.. Öyle bir karar imza attı ki..'' ifadelerini kullandı.

İşte Karahasanoğlu'nun söz konusu yazısının tamamı:

14 Temmuz 2021 tarihli yazımda, hakimin niyetinin kötü olduğunu, 35 yıllık hukuk tecrübeme dayanarak yazmıştım..

Yazımın başlığı, “Dilipak ile AK Parti arasındaki davaya Atatürkçü hakim girerse!” idi..

Tam da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” sözleri.. Devamında AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı hakkında bile açtığı davalardan eski tarihte vazgeçtiğini hatırlattığı günlerde..

O hakim, AK Parti ile Dilipak’ın arasını daha da açmak için..

Öyle bir karar imza attı ki..

Neresinden tutmaya çalışsanız, elinizde kalır.

Olayı biliyorsunuz..

Abdurrahman Abi’nin, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olduğu dönemde, eşcinselliği meşrulaştıracak bazı ifadeler içeren o düzenlemeyi eleştirdiği yazısında..

Sözleşmeye ölümüne sahip çıkan.. 

Eşcinselliğin, İstanbul Sözleşmesi ile meşrulaştırılmasını gözlerden kaçırmak isteyen bazı kişilerin, AK parti içine de sızmış olabileceğini, bir uyarı mahiyetinde kaleme aldığı yazısını, sanki tüm AK Partililere söylenmiş gibi gösteren..

Her partide olabileceği gibi..

AK Parti içine de sızmış olabilecek az da olsa akepelilere eleştiriler vardı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan..

Sırtında yumurta küfesi var iken..

Benim “Sadece birkaç maddeye şerh konularak da, amaç hasıl olabilir.. Tümü ile sözleşmeden geri çıkmamız biraz aşırı bir talep olabilir” diye düşünüyor olmama rağmen.. 

Elini taşın altına koydu..

Saadet Partisi’nin sabahtan akşama kadar istismar ettiği, sanki AK Parti bilerek o sözleşmeye imza atmış gibi göstermeye çalıştığı İstanbul Sözleşmesi’nden geri çıktığımızı belirten imzasını attı..

Benim için, Abdurrahman Abi’nin birileri tarafından eleştirilen yazısındaki amacı, Erdoğan’ın “Sözleşmeden çıkıyoruz” imzası ile gerçekleşmiş oldu.

O dakikadan sonra, artık Dilipak Abi’nin eleştirileri sakıt olduğu gibi, AK Parti’de siyaset yapan bazı kişilerin “Dilipak’ın yazısı, çok ağır eleştiri içeriyor” nitelemeleri de, boşa çıkmış oluyordu.

Hele hele..

Daha bu ayın başında..

Lütfü Türkkan’ın bir şehidin bacısına ettiği küfüre, İyi Parti Genel Başkanı, kendisi de bir hanım olan Meral Akşener’in bile eleştiri getirmemesini kınayarak..

Kadınlara yapılan küfürü bile, kendi mahallelerinden geldiği için eleştiremeyenlerin varlığına dikkat çekerek..

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Her kim bu ülkede bir daha İstanbul Sözleşmesi ile başlayan bir cümle kurarsa, ona en başta ve en çok kendi adlarını sapkın ideolojik ajandaları uğruna istismar ettiği için kadınlarımız tepki göstermelidir” sözlerinden sonra..

Abdurrahman Dilipak ile AK Parti arasında hiçbir ihtilaf kalmadığı kesinleşmiş oluyordu..

Ama..

Araya Atatürkçü hakimler girince..

Muhafazakar camianın yakından tanıyıp saygı gösterdiği Abdurrahman Dilipak ile AK Parti arasındaki karşılıklı sevgi ve hürmet ilişkisi bozulmak istenince..

Açılmış o dava, dünkü karar ile, hukuk kuralları paspas edilerek, sebebi ortadan kalkmış bir ihtilaf olmaktan, bir kardeş kavgasının kıvılcımı haline getirilmek istendi..

AK Parti’nin bir yıl önce açtığı davada, Atatürkçü hakime hanım, Abdurrahman Dilipak ve Akit gazetesinin, AK Parti Genel Başkanlığı’na 100 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verdi..

Tartışma nereden çıkmıştı?

İstanbul Sözleşmesi’nden..

Şu an İstanbul Sözleşmesi var mı?

Yok..

O zaman biz neyin davasını devam ettirdik?

Neyin davasını, Atatürkçü hakime hanıma, karara bağlattırdık?

Bu bir yana..

Atatürkçü hakime hanımın AK Parti ile Abdurrahman Dilipak arasında, kapanmış olan bir ihtilafı tekrar alevlendirmek için verdiği kararın arka planını vereyim ki..

Gerçeği, siz de bilesiniz..

Gazetemizin avukatı Ali Paccı’nın, dün İstanbul’da da ayrı bir duruşması olduğu için..

Ankara’daki, AK Parti’nin açtığı davaya, mazeret dilekçesini, duruşmadan önce yolladı..

Küçükçekmece’deki ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini hatırlattı.

Ki bu hatırlatma, takdire dayalı bir husus değil..

Yargıtay içtihatları ile kesinkes uyulması gereken bir husus..

Öyle ki..

Biz o içtihat ile, 312 generalin aleyhimize açtığı ve karara bağlanan manevi tazminat kararının iptalini, 28 Şubat’çı üyelerin çoğunlukta bulunduğu Yargıtay üyelerine kabul ettirmiştik..

Ama şimdi..

Yargıtay üyelerini boşverin..

Ankara’daki bir asliye hukuk hakimesi..

Önüne koyduğumuz Yargıtay içtihatlarını kenara itekleyip..

Mazeret dilekçesi dosyaya girdiği halde..

Duruşmada okumadan..

O dilekçe yokmuş gibi..

Bildiğini okudu..

Kararı, yüksek bir tazminat belirleyerek verdi..

Mazeret dilekçesini alır, okur, sonra reddedebilirsiniz..

“Mazeretinizi yeterli bulmadım” diyebilirsiniz..

“Dilipak’ın zaten kendisi burada. Ayrıca iki de avukatı var. Sizin gelmenize zaten gerek yoktu” diyebilirsiniz..

Ama..

Akit gazetesi hakkında da tazminata hükmettiğinize göre..

Akit gazetesini de sadece Av. Ali Paccı dosyada temsil ettiğine göre..

O tarafın mazeretini, “Boşveer.. Duruşma zaptına bile geçirmeye gerek yok” diyerek, çöpe atılmış muamelesine tabi tutarsanız..

O karar, istinaftan döner..

İstinaftan dönmezse, Yargıtay’dan döner..

Ha; bu arada, Atatürkçü hakime hanım, bu karar üzerinden bizim AK Parti ile kavga etmemezi bekliyorsa..

Duruşmadan önce verdiğimiz kapı gibi dilekçeyi, mazeretimizi, toplanmasını istediğimiz delilimizi.. Ve tahkikat bitirilirse, sözlü duruşma için süre verilmesi talebimizi “Görmezden geliyorum” diyerek.. Es geçerse..

Biz o oyuna düşmeyiz..

İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını geri çeken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik, bizden, özellikle de benden, tek olumsuz bir kelime işitemez..

O cumhurbaşkanı ki.. 

Muhalefetteki tüm partiler, birlik olup, onu indirmek için geceli gündüzlü çalışırlarken..

Kadınları da, bin bir yalan ile istismar ederek, İstanbul Sözleşmesi üzerinden, Cumhurbaşkanı’na karşı kışkırtırlarken..

O sözleşmeden imzasını geri çekmiştir.

Bizim için olay kapanmıştır.

Nokta.