"Haklı bir siyasi davaya, muhalefetin acımasız saldırıları değil, taraftarlarının aptalca savunması zarar verir."

En son Covid19 krizinden dolayı yaşanan tartışmalara şöyle bir göz attım. Sosyal medyadan ‘’AK Partili gazetecilerin’’ neden olduğu tartışmalara. Sn. Erdoğan ve  Sn. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başta olmak üzere tüm bakanlar,  günlerdir toplumsal dayanışma çağrısı yapıyor,  gayretle-fedakarlıkla çalışarak bu sorunun hiç bir ayırım yapmadan (hayvanlar, bitkiler ve maddeler) hariç sadece insanları ilgilendirdiğini ve bir olmamız gerektiğini adeta yalvarıyorlar!

‘’AK Parti ve Erdoğan’ın ‘’Bölücü Medya Virüsüne’’ karşı Bağışıklığı! Var mıdır?’’ diye sorarken; sokakta ki riskten, virüsün bulaşıcı etkisinden doğacak tehtidlerden söz etmiyorum.

Sözünü ettiğim şey sosyal medya üzerinden yayılmaya çalışan bakteri ve virüsler! Oradan üstü örtülü ve alenen yapılan bölücülük, ötekileştirme, siyasal iktidarı itibarsızlaştırma ve vıcık vıcık ele avuca yapışan ‘’övgüsel’’ tapınma ayinleri ve daha bir çoğu! Ve böylece oluşturulmak ideolojik ayrıştırma yanında iktidara yönelik oluşması istenen ikrah!

Bunlar, virüsten daha hızlı yayılıyor.

AK Parti ve Sn. Erdoğan’ın bu yeni tip ‘’bölücü medya virüsüne’’ karşı bağışıklığı var mıdır?

Örneğin bir gazeteci (amacı ne olursa olsun) bir tweet atıyor. Kendi hayatını riske atan, günlerce hiç duraksamadan virüsün tam da ortasında çalışan kahraman doktorlarımızı alkışlayan vatandaşlarımıza "Pislikler" diyebiliyor.

Bu cesareti nereden alıyor?

Elbette bana göre aymazlığından ve bulunduğu çevrenin verdiği güçten.

Fakat onu yine aynı çevreden gazeteciler savunuyor. Bu adam edebiyatçı-yazar ve gazeteci değil mi? Kendini savunamaz mı?

Bu onların kendi sorunu.

Biz olaya farklı bir yönden bakacağız.

Sn Erdoğan ve Eşi ve Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca çıkıp alkışları ile bu destek eylemine katılmasaydı ne olacaktı?

Alkış tutan halk şunu diyecekti: "Biz iktidar tarafından pislikler olarak görülüyoruz!"

Neyse ki bölücülük kokan bu sonuçla karşılaşmadık.

O gazeteci tası tarağı toplayıp tweet hesabını kapatıp kaçmayı tercih etti. Ama ortalık sakinleşince hesabını tekrar açtı.

Bu örnek bize bir kez daha şunu gösterdi ki.

Sn Erdoğan kesinlikle bu bir grup gazeteci ile aynı düşünmüyor. Ancak bu bölücülük virüsünden de hem AK Partiyi hem de halkı korumaya çalışıyor.

Evet, bir grup gazeteci ve bir grup sosyal medya yazarı ve hesapları, sözde ‘’hükümeti savunmak adına’’ başta muhalefet partisi ve taraftarları olmak üzere kendileri gibi düşünmeyen herkese saldırıyor.

Ben de hemen hiç bir konuda onlarla aynı düşünmüyorum.

Zaten geçmişte 16 Aralık 2013 akşamına kadar Fetulah’a "Hocaefendi" diyenlerin, kazananın Sn Erdoğan olduğunu gördüklerinde  17 aralık 2013 te (sadece 12 saat farkla) FETÖ diyen, Tuleka ve ulufeci gazetecilerle herhangi bir konuda aynı noktada durmam imkansız.

Aynı sokakta bile durmak bana ihanet gelir.

Bunlar benim için sadece kazananın yanında yer alan, Mekke’nin Fethi’nde salt teslimiyetle ve can-ı gönülden inandıkları için değil, kazanamayacaklarını anladıkları için İslam’ı kabul eden, Peygamberimiz (S.A.V) tanımıyla "Tuleka" sınıfındadır. Bunlardan az da olsa vardır! Gücün karşısında eğilmek zorunda olanlar! Bu anlamda Siyer-i nebi’de ki ‘’Tuleka’’ lara bir kez daha bakmanızı tavsiye ederim! Ve Kerbela’ya giden süreçte ki etkilerine…

Ve bunlar! Yani Tuleka ‘lar!

İktidara yakın medyada çalışmanın ve iktidara yakın dostuklarının sayesinde Başkanlık, Emniyet, TSK, MİT sözcüleri gibi cüretle ortalıkta dolaşmaktalar! Yer yer vatandaşa hakaret etmekte ve hatta kendi muarızlarını yargılatıp hapse attırmakla tehdit edebilmektedirler! Ve bunu yaparken de en tehlikeli olan şeyi, yani ‘’iktidara yakınlıklarını’’ ön plana çıkartmaktadırlar! Vatandaş ta bunları iktidarın medya askerleri zannetmektedir!

Ne acı vericidir ki; eski tv programcısı şimdi avukatlık yapan Armağan Çağlayan bir tweet atarak soruyor.

"Neden sn Fahrettin Koca diğer ülkeler gibi canlı yayında her akşam açıklama yapmak yerine sosyal medya kullanıyor?" soru bu.

Ancak benim sorum şu;

Twetinin başına şunu ekliyor.

"Linç edilme riskini göze alarak soruyorum!"

Bir vatandaş, bir hukukçu olarak ona bu cümleyi kurdurtan, yukarıda saydığımız kişiler değil mi?

Yazdığı bir tweet yüzünden bir kaç saat sonra hakkında soruşturma açılmasından ve evinin basılmasıdan mı korkuyor acaba?

Sosyal medya trolleri, tuleka ve ulufeci gazeteciler. Savcıları, Emniyeti göreve davet ediyor ve talimat veriyorlar.

İnsanlar yargılanıyor, insanlar tutuklanıyor, insanlar devletine küsüyor. Korkuyu yayıyorlar.

Çok değil ‘’Fetulah iktidarı dönemlerinde’’ aynı taktikler ve kesinlikle aynı kişiler tarafından aynı taktikler kullanılarak korkuyu yaydılar! Halkı devletinden korkuttular. Soğuttular. Bütün bunları sümüklü bir ajanın iktidarından paylarını kapabilmek için yaptılar.

Tükettikleri ve yok ettikleri bu ülkeydi, bu ülkenin gençliğiydi, bu ülkenin geleceğiydi.

Ve yine aynı isimler bu defa zaman kaybetmeden değiştirdikleri cephede yine bu ülkeye, bu ülkenin geleceğine saldırıyorlar.

Verdikleri hasar umurlarında değil. Bu gün ‘’Sn. Erdoğan’’ diyorlar tıpkı dün ‘’Hocaefendi’’ dedikleri gibi! Peki yarın? Göreceksiniz güç merkezi neredeyse bunlar orada olacaklar!

Hangi parti ve ideolojide olursanız olun. Bu adamlar ne devleti, ne iktidarı ne de SnErdoğan'ı temsil etmiyor bunu bilesiniz.

Bunlar kendinden olmayan herkesten korkar. Ayet ve hadisleri kullanarak sığlıklarına derinlik katmaya çalışırlar!

Şahsen ben bunları 7 Şubat 2012 MİT darbe girişiminde Fetulahçı örgütle olan ilişkilerinden tanırım.

Sn Erdoğan bunları okumaz, hatta bir çoğunu tanımaz bile.

Sosyal medya hesaplarının hiç birinden haberi bile yoktur.  Onca işinin arasında bunlara ayıracak zamanının olması zaten imkansız.

Bir de hükümete uzak gazeteciler ve troller var ki bunlarıda 1990'lardan tanırız.

Durup dururken, aniden, nerden çıktığı belli olmayan ‘’ülkeyi kaosa sokmayı amaçlayan’’ bir plan adım adım yürürlüğe konuldu.

Sokaklarda sarıklı vatandaşı toplattılar. Kimseden ses çıkmadı. Ardından ‘’üniversitede sakallı öğrenci olmayacak’’ dediler. O gün oradaydım ve çok iyi hatırlarım Sağlı-sollu 20 bin öğrenci Beyazıt Meydanında toplanıp bu yasağı engelledi. Sol kesiminde karşı durduğu, bu karardan vazgeçildi. Çünkü Laiklikle paralel yürüyen Sol'un da dahil olduğu bu birliktelik karşısında hiç bir varlık gösteremeyeceğini anlayan Üst akıl bu kararından vazgeçti. Ama kaos ve bölücülük ısrarından vazgeçmedi.  Sıra türban'a geldi, türban yasağıda  FETÖ yani CIA'nın katkılarıyla yürürlüğe girdi.

O dönemin baskın sesleride Laik kesimdi.

Ancak iş Laiklikten çıkıp, artık İslam düşmanlığına dönüşmüştü. İslami kesim her yerde dışlanmaya ve ezilmeye başladı. Baskı o kadar şiddetliydi ki, bu ülkenin gelmiş geçmiş en Milli Başakanı Rahmetli Erbakan'a "Beceremedin! Bırak Git!" manşeti ile çıkabiliyordu  gazeteler. Ve sonu 28 Şubat'a kadar uzandı. Sonuçta ne oldu?

Ezilen kesim AK Parti ile cevabını verdi. Tek başına iktidara taşıdı.

Bu gün ne görüyoruz? O dönemler Laik kesimin yaptığının aynısını sözde ‘’iktidarı savunuyormuş’’ gibi bazı gazeteciler ve kim olduğu belli olmayan sosyal medya trolleri yapıyor. Yaşadıklarından ders almamış olarak hareket edip iktidarı "Toplumun Laik ve muhalif" kesimine düşmanmış gibi gösteriyorlar.

Hiç bir yaptırım olmadığı için, bunu bazı parti üyeleri yerel yönetimlerde görev alanlarda  daha tehlikeli bir şekilde parti kimliği ile yapıyor.

FETÖ ise bu fırsatı kullanıp sayısız trol hesaplarla her iki tarafıda körüklüyor.

Oysa iki kesimde düşünmüyor! Mermileri namluda ters dönmüş, kendi kendilerini vuruyorlar.

Sonuçta birileri bizi bölmek için aşama aşama yol alıyor!

‘’Silahsız Bölücü Terör Örgütü’’ buymuş demek!

Hepimizi ilgilendiren bir dehşeti yaşıyoruz. Derdimiz, bu beladan kurtulmak. Ancak bakıyorum, inanılmaz sinsi bir bölücülük, virüsten çok daha hızlı yayılıyor.

Covid-19 karşısında kimse AK Partili, CHP'li, MHP'li, İYİ Partili veya sağcı, solcu-inanan veya inanmayan değil. Eşit! Hemde hiç olmadığı kadar eşit.

Covid-19 bomba gibi, yakınındaysan zarar görürsün!

Bir de bu ‘’Tuleka’’ ve ‘’ulufeci’’ virüsler var. Seçime mi hazırlanıyoruz yoksa virüsle mi mücadele ediyoruz?

Yakın gelecekte Sn. Erdoğan’ın sorunu bunlar olacak gibi.

Fırsat bulduklarında, hedefe koydukları insanlara diledikleri gibi hakaret ediyorlar, tehdit ediyorlar, hedef gösteriyorlar ve gerçekten de sonuca ulaşabiliyorlar!

İşin, bizim açımızdan kötü tarafı ise yine yaptıkları bu faaliyetler FETÖ'nün işine yarıyor. İktidarı ve devleti her türlü karalama kampanyasına açık hale getiriyorlar.

Bu virüslere yakından mikroskopla baktığınızda şu nu görürsünüz! Bunların hiçbirinin FETÖ aleyhine hiç bir mahkemede ne tanıklığı ne de mağdurluğu vardır. Hiç biri gidipde ‘’biz şurada şununla maklube yedik tadına doyamadık hatta tweet attık üstüne’’ dememiştir. E demezlerde zaten!

Ancak onları deşifre eden ve hatta bırakın deşifreyi ima eden herkesi FETÖ’cü yada PKK lı ilan ederler.

Bu korkunç eylemlerinin sonucunda ise ihale "AK Parti İktidarına" kalıyor.

Linç edilme riskini seve seve  alarak soruyorum: AK Parti ve Sn. Erdoğan'nın bu bölücü medya virüslerine karşı bağışıklığı veya aşısı var mıdır?