Faziletli, milleti için gayretli, mücadeleci zatların ortak özelliğidir: Dostlarıyla büyürler, dostlarını büyütürler ve dostlarınca büyütülürler.

Bu manada, Mehmet Akif’in adı zikredildiğinde, Said Halim Paşa, Babanzâde Ahmed Naim, Süleyman Nazif, Elmalılı M. Hamdi Yazır, Ömer Ferid Kam, Hasan Basri Çantay, Hüseyin Avni Ulaş, şehit Ali Şükrü, Tahirü’l-Mevlevi, Ahmet Hamdi Aksekili, Mithat Cemal Kuntay, Eşref Edib ve Mahir İz’in...; bu adlar zikredildiğinde de Mehmet Akif’in hatırlanması tesadüf değildir.

Adlarından hareketle yakın tarihin yazılabileceği; mesleklerinden hareketle bir devrin ilim, irfan, edebiyat, siyaset ve matbuat... fotoğrafının çekilebileceği zatlar... Şair, devlet adamı, Felsefeci, Kur’an müfessiri ve mütercimi, siyasetçi, münevver, alim ve muallim, edebiyatçı, gazeteci...

Birlikte yetişmiş ve birbirlerini yetiştirmiş, birlikte yürümüş, birlikte düşünmüş, birlikte gülmüş ve ağlamış bir kuşağın bayraklaşan adları... İstiklalin bayraktarları, istikbalin mimarları...

Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın, Mısır’da vatan hasreti çeken Akif’e olan hasretini özetleyen “Mektubunuzu aldım, öpe öpe okudum” hitabından misal, Akif konulu yazıların, kitapların, albümlerin her biri ayrı bir hasret mektubudur; Akif’i çoğaltan, Akif’le çoğalan hissiyatın, bilginin, hassasiyetin, bağlanmanın, sevmenin ve inanmanın, zaferin ve kaybetmenin, dışlanmanın ve sürgünlüğün, ülkesini düşmandan kurtarmış Müslüman halka reva görülen zulümlere karşı şerefli direnişin... anıtları...

Kendisi, kitap haline yayımlandığı göremese de, bunların en iyilerinden birisi, Mehmet Akif’in dostu, Milli Mücadele’den ve Millet Meclisi’nin fırtınalı günlerinden arkadaşı Hasan Basri Çantay tarafından yazılan Akifnâme’dir.

Edebî yetkinliği ve ilmî gayretiyle tanınan Necmettin Turinay’ın yayına hazırladığı Akifnâme, geçtiğimiz yılın son ayında, yeniden gözden geçirilmiş, eksiklikleri giderilmiş olarak Erguvan Yayınevi’nce –ki, Erguvan Yayınevi demek Mekki Yassıkaya demektir- üçüncü kez basıldı.

Turinay, “Mehmet Akif’ten Akifnâmeye Doğru Toplu Bir Dönem Değerlendirmesi” başlıklı Giriş yazısında, yeni sistemin, Akif’in de içinde yer aldığı fikri ve toplumsal devinimi bastırmaya, kontrol altına almaya, yıldrımaya ve yasaklamaya çalışmasından hareketle, bu nafile denemenin hem Mehmet Akif’in hem de onu seven kesimlerin önünü kapatamadığını belirtip, Mithat Cemal Kuntay ile Eşref Edib’in ilgili çalışmalarından övgüyle söz ettikten sonra, Çantay ve Akifnâmesi özelindeki hikâyeyi şöyle anlatıyor:

“Akif olmadan, Akif gibi bir dostu kaybettikten sonra, bu tür şeylerin –hakkında yazmanın, eser hazırlamanın- ne kıymeti olabilir cinsinden bir hüzün yığılması!”na maruz kalan Mithat Cemal ile Eşref Edib “...Karşısında, Akifnâme yazarı Hasan Basri Çantay’ın psikolojisi de bundan farksızdır. Çünkü büyük Akif, Çantay için sırf Safahat şairi, İstiklal Marşı’mızın yazarı değil, neredeyse onun bütün dünyası mesabesindedir. Çünkü o gitmiş, geride kalan her şey manasını yitirmiş gibidir. Yani üstadın vefatı ile, yakın dostlarının ruh dengelerinin sarsıldığı, kolay kolay da yerine gelemediği ortadadır. Nitekim vefat hadisesinin ardından Çantay’ın yazdıkları da bunu ortaya koymaktadır:

‘Üstad Akif’in ölüm haberini alınca hislerim dondu. Sani cansız bir cisim hâline geldim. O hâl ile ne yazacağımı değil, ne yapacağımı bile bilmiyordum. Akif başlı başına bir cihandı. Onu anlatabilmek, yazabilmek benim haddim mi? Ben Akif’i gene yazamayacağım, çünkü yazamayacağım. Yalnız ona ait ufak tefek hatıralarımla kendimi belki avutabileceğim. İşte bu kadar!”

Fakat bu cümlelerine rağmen Çantay, Eşref Edib’e göre biraz daha erken kendine geliyor. Balıkesir’de çıkan Türk Dili gazetesi, Akif acısının Türkiye’yi kapladığı sıralarda, Safahat şairini yakından tanıyan biri olarak Çantay’dan konu ile ilgili yazı istiyor. O da ister istemez yazmak mecburiyetinde kalıyor. Yukarıdaki ruh hâlini ifade eden cümlelerini, işte o yazıda kullanıyor. Gazete bu yazıların devamından yana olduğu için, Çantay’ı ister istemez zorluyor, teşvik ediyor. Dolayısıyla Eşref Edib(i gayrete getirmek) için Mithat Cemal’in oynadığı tarihi rol ne ise, Çantay için de aynı rolü Türk Dili gazetesinin oynadığı anlaşılabiliyor. Böylece Çantay’ın Mehmet Akif’le ilgili yazıları, birbiri peşi sıra devam edip gidiyor.”

Akifnâme, o devam edişin güzel neticesidir.

Akif’le büyüyen, Akif’i büyütmekle büyüyen bir neslin katkılarıyla taçlanan kitap, Akif sevdalılarınca okunmayı bekliyor.