İslam, bireyin ve toplumun hayatında adaleti ayakta tutmanın ve sorumluluk bilinciyle hareket etmenin merkezi bir yer tuttuğunu açıkça vurgular. Maide suresinin 8. ayetinde yer alan ilahi buyruk, bizlere sadece düşmanlık ve kinin değil, aynı zamanda sevgi ve muhabbetin de adaletimizi etkilememesi gerektiğini emrediyor:
"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır."
Bu ayet, Müslümanların hayatlarının her alanında adaleti merkezde tutmaları gerektiğini emreder. Adil olmak; insaflı ve dengeli olmayı gerektirir
Gazze'de Filistin halkının maruz kaldığı soykırım savaşı, bizlere hem bireysel anlamda hem de ümmet olarak büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumlulukları yerine getirme noktasında yapmamız gerekenler vardır. Bir de yapmamamız gerekenler vardır.
Yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan hesaba çekileceğimiz gibi yapmamamız gerekirken yaptıklarımızdan da hesaba çekileceğiz.
Bireysel anlamda üzerimize düşen sorumluluklar, ancak ve ancak kendi çabalarımız ve gayretlerimizle yerine getirilecek sorumluluklardır. Üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeyip başkalarının yaptıklarını ya da yapmadıklarını konuşarak, eleştirerek, protesto ederek bireysel anlamda üzerimize düşen sorumluluktan asla kurtulamayız.
Sorumluluk ve Bedel Ödeme Bilinci
Sorumluluk bilinci ve farkındalık, bedel ödemeyi gerektirir. Bu bedel bazen sadece konforumuzdan feragat etmek kadar küçük, bazen de malımızdan ve canımızdan vazgeçmek kadar büyük bedeller olabilir.
Son yıllarda İslam toplumlarında, özellikle imkanları ve kaybedecek (bir/çok) şeyleri olan toplumlarda, sorumlulukları yerine getirme noktasında ortaya çıkan zaafiyetleri örtmek için bulunmuş bir kılıfla karşı karşıyayız; eleştirmek, sadece eleştirmek, sürekli eleştirmek...
Eleştiri, usulü ve erkanı ile yapıldığında fayda veren bir değerdir. Eleştirinin bir anlamı olabilmesi için, eleştiriyi yapan kişinin kendi sorumluluklarını yerine getirme noktasında bir çabanın, gayretin içinde olması şarttır.
Bireysel anlamda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeyip sadece ve sadece başkalarının sorumluluklarını konuşmak, başkalarının yapması gerekirken yapmadıklarını konuşmanın ve eleştirmenin sunduğu zihinsel konforla sorumluluktan kurtulduğumuzu zannetmek sadece ve sadece kendimizi kandırmaktır.
Cihad, Müslümanın gücünü ve imkanlarını sonuna kadar kullanarak İslam davasına hizmet etmesi anlamına gelir.
Bugün Gazze için, Filistin ve Mescid-i Aksa için ne kadar çaba sarf ettiğimizi sorgulamak zorundayız. Soykırımı durdurmak için elimizden geleni yapıyor muyuz? İnsanlara ve topluma Filistin'i, Mescid-i Aksa'yı, İslam'ı ve gerçekleri anlatmayı ne kadar dert edindik? Yoksa sadece eleştirilerle yetinip başkalarının eksiklerini gündeme getirip eleştirerek, haftada bir ya da ayda bir miting ve yürüyüşlere katılarak sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizi mi zannediyoruz? Bu saydıklarımız çok kıymetli ve olması gereken ameller. Ancak bunlarla yetinmek ve bu amelleri sorumluluklarımız karşısında yeterli görmek işte asıl sorun burada. Gücümüzü ne kadar seferber ettik? Her şeyi gören ve bilen El Adl'in huzurunda ortaya çıkacak
Zulme Karşı Mücadelede Sorumluluk ve Bedel Ödeme
Bu zulmün sona ermesi için her Müslümanın bir şeyler yapması gerektiği açıktır.
İslam bizden sadece zulme karşı çıkmayı değil, aynı zamanda zulmü ortadan kaldırmak için elimizden gelen çabayı göstermeyi de emreder.
İşgal altında olan toplumların işgalden kurtulup özgürce, izzetli ve şerefi bir hayat yaşaması için bedel ödemesi gerekir. Bu bedeli ödemekten kaçınan toplumlar bu bedelden daha fazlasını zillet ve işgal altında yaşayarak öderler.
Zihinleri ve vatanları işgal edilmiş olan toplumları işgalden kurtarmak için mücadele etmeliyiz
Bize düşen görev karanlığa küfretmek ya da karanlığa teslim olmak değil bir mum yakmaktır.
Mum yakmak aydınlığa ve özgürlüğe giden yolda ilk adımdır. Bu karanlığın bekçileri ile karşı karşıya gelmeyi yani bedel ödemeyi göze almak demektir. Zamanımızdan, konforumuzdan, imkanlarımızdan, mallarımızdan ve gerektiğinde canlarımızdan vazgeçebilmek demektir.
Ve yarınlar yorgun olanların değil konforundan vazgeçenlerin/vazgeçebilenlerin olacaktır.