Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas göreve geldikten onbeş ay sonra ilk defa Tahran’a gitti. Bu ziyaretinin ön hazırlıklarını yapmak için direktörü Jens Plötner ise iki hafta öncesinden ziyaretin zeminini hazırlamak için Tahran’da birtakım görüşmelere başlamıştı. Plötner’in aldığı intiba hala karşılarında dinleyecek ve müzakereye açık partnerlerinin olduğu üzerineydi. Maas Tahran’a ayak basmadan İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif görüşmeyi baskı altına alacak bazı demeçler verdi. Zarif, İran’ın artık boş vaadlere kanmayacağını ve konkret adımlar beklediklerini söyledi. Bu açıklamalar Maas için bir sürpriz değildi, bu yüzden Almanya Dışişleri Bakanı bizim için yeni bir açıklama değil dedi.

Maas’ın Zarif ile olan görüşmesi iki saat sürdü. Kameralar karşısına çıkan iki bakandan da yine benzer açıklamalar geldi. Ama en önemlisi herhalde Maas’ın üzerimize düşeni yapacağız ama mucize beklemeyin demesiydi. Bu da biz aynı performansta çalışacağız ve size yeni bir şey sunamayacağız manasını taşımaktaydı. Maas daha sonra İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile de görüştü fakat 19 saatlik bir İran ziyaretinden hiçbir sonuç çıkmadı.

İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif meslektaşı ile yaptığı basın toplantısında olası bir gerilimi azaltacak en önemli adımın ülkenin ekonomisini yaptırımlara karşı korumak için gerekli adımların atılması olduğunu defaatle vurgulamasına rağmen bu talep anlaşılan yine ne Almanya ne İngiltere ne de Fransa’nın ilgi alanına girmedi. Bu da İran’ın ileriki aylarda artan ABD yaptırımlarıyla da ekonomik açıdan daha fazla baskı altına alınacağını gösterir. İran ile ticareti mal karşılığında gerçekleşmesini sağlayan “İnstex” ise Avrupalı yatırımcıları ABD ile karşı karşıya getireceğinden hala uygulanabilmiş değil. Nitekim Amerika’da bir “Cent” bile kazanacağını bilen hiçbir Avrupalı firma ABD’yi karşısına alıp keseceği cezaya maruz kalmak istemeyecektir. İran’ın ihtiyacı olan ilaç ve gıda maddelerinin bile bu anlamda İran’a girişi oldukça güçleşmiştir. İran’ın Avrupa’ya sunduğu iki aylık ültimatom niteliğindeki süreden dört hafta kaldı ve bu süre zarfında da “İnstex”in uygulanabilirliği neredeyse imkansızdır.

Almanya, İngiltere ve Fransa’nın İran’ın balistik füzelerine ve bölgedeki yayılmacı politikasına karşı olduğunu varsayarsak, aslında İran’a tekrar masaya oturup bu konuların da müzakere edileceği bir çıkış yolu bırakılıyor. Nitekim İran Dışişleri Bakanı Zarif ile yaptığı iki saatlik görüşmenin ardından İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile konuşan Maas, ülkeye dönmeden şu açıklamayı yaptı: “Nükleer anlaşma başarısız olursa, İran uluslararası bir izolasyon tehlikesi altındadır” dedi. Ayrıca Maas İran’ın Anlaşmadan çıkması halinde BM’nin öngördüğü üzere Avrupalı partnerlerin de İran’a uygulanacak yaptırımlara geri döneceğini ifade etti. Maas’ın bir nevi tehdit niteliği taşıyan bu açıklamaları İran anlaşmadan çıkarsa, Almanya ve Avrupa’nın artık İran’ın arkasında bulunmayacaklarının en açık ifadesidir. Bu durumda İran için Avrupa ile ABD arasında hiçbir fark kalmamaktadır. Aksine İran anlaşmaya bağlı kalıp Avrupa ile diyaloğu sürdürerek İran konusunda Trump yönetimindeki bir Amerika ile Avrupa arasında kalıcı bir bölünme sağlayabilir. Oysa ki İran bölgedeki hasımları aleyhine provakatif sözler sarf edip, -İran’ın yaptığı henüz kanıtlanmasa bile- Fuceyra vakasında olduğu gibi bu tip saldırıların daha efektif olduğuna inanmaktadır.