AMACI OLAN İNSANCA YAŞAR

"Senin amacın ne?"

Karşımızdaki insanın bazı söz veya hareketini mahiyet (içerik) olarak anlayamadığımız zaman sorarız.

Bu soru, o anki diyalogu netleştirmek ve açığa kavuşturmak içindir.

Bizim burada anlatılmak istediğimiz "amaç" ise insanın bu hayatta kendine biçeceği rolü belirlemesi gerektiğini belirtmektir.

Bu dünya bir tiyatro sahnesi ise ve bizler de bu sahnede bulunuyorsak, kesinlikle kendimize iyi bir rol kapmalıyız.

Dünya sahnesinin figüranı olmak da vardır ama kendimize iyi bir rol kapmak ve bu rolün hakkını verebilmek için gayrette olmak başarılı insanın olmazsa olmazıdır.

Kendine bir rol biçen ve rolünü benimseyen insan artık atacağı adımlarda, yapacağı görüşmelerde, gideceği mekânlarda, oturacağı meclislerde, okuyacağı kitaplarda, seyredeceği filmlerde, izleyeceği televizyon programlarında, gireceği internet sitelerinde kendisini rolüne hazırlamaktadır.

Eğer politikacı olacaksa, siyasî bir yol haritası belirler ve o yolda gayret gösterir.

Eğer ticaret yapacaksa ticari dünyada görüşmeler, konuşmalar, alış verişler yapar.

Eğer ilim dünyasında olacaksa ilim meclislerinde görünür.

Sanat dünyası ise sanatçılarla birlikte bulunur...

Hangisini ele alırsanız alınız sorumlu insanlardır. Ve bu insanlar ağzından çıkan her cümlenin ne anlama geleceğini hesap eder. Kendine ne kazandıracağını, ne kaybettireceğini düşünür.

Siz bunlardan herhangi birine "amacınız nedir?" diye sorsanız, size muhtemelen şöyle cevap vereceklerdir:

“Bugünkü amacım mı? Bu yıl ki amacım mı? Gelecekteki amacım mı?”

Niye böyle cevap verirler?

Çünkü o kimselerin zaman dilimleri dahi planlanmıştır. Her hareketinde, her konuşmasında, her görüşmesinde amacına uygun olarak hareket ederler.

Amaca ulaşmada gizlilik gerektirenler de vardır. Daha çok askeri ve siyasî kimseleri ilgilendirir bu.

Örneğin eğer Yavuz Sultan Selim Mısır seferini bir tek kendisi bilmeseydi Mısır Seferinde amacına ulaşamazdı. Turgut Özal siyasî amacını gizlemeseydi 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'den hükümet kurma yetkisi alamazdı.

Gizlilik gerektirmeyen amaçlar daha çoğunluktadır. Örneğin ne yapıp edip ressam olacağınızı, bu amaçla burada olduğunuzu ve bu uğurda verilen her ödevi yerine getireceğinizi resim hocasına açıkça söylemeniz gerekecektir. Sizin amacınızın gerçekten orada oyalanmak değil, ressam olmak olduğunu fark eden usta ressam size diğer gelenlerden farklı davranacaktır. Sizinle resmin incelikleri hakkında özel olarak bile ilgilenecektir.

Amaç sadece maddi ve bu dünyaya ait de olmayabilir.

Manevî amaç da çok önemli hatta maddi amaçtan daha önemlidir. Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen ve sonsuzluğa kadar da uzanacak olan nice abide şahsiyetin bu abideliği, onların amaçlarının manevî olmasındandır.

Örneğin Yunus Emre'nin tek amacı vardır... Ve bunu şiirlerinde belirtir.

"Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni

Sofilere sohbet gerek, Ahilere Ahret gerek

Mecnunlara Leyli gerek, bana seni gerek seni

Yunus'durur (Yunus'tur) benim adım, 

Gün geçtikçe artar odum

İki cihanda maksudum (amacım), 

Bana seni gerek seni"

Bu mısralar açıkça belirtmektedir ki Yunus Emre'nin amacı Allah'ın rızasına kavuşmaktır.

Yine İmamı Gazali'nin (rahmetullahi aleyh) mum ışığında ve hokka ve divit ile yazıldığı eserlerin yaprakları ömrüne bölündüğünde her günü için on sekiz yaprak düşmektedir. O şartlarda o kadar çok eser yazmıştır ki onun o ulaştığı günlük sayfa sayısına bugün bilgisayar ile yazarak dahi günde on sekiz sayfaya ulaşmak mümkün gözükmemektedir. Burada rastgele on sekiz sayfadan söz edilmiyor. Her bir sayfası yaklaşık bin yıldır okunan dini, ilmî ve felsefi bilgilerdir. İşte bu kadar yoğun bir gayret ile çalışan İmamı Gazali'nin (rahmetullahi aleyh) (Allah ona rahmet etsin) amacı şuydu. İnsanlara dini ve ilmi bilgilerini aktarmak ve onların gönlüne Allah aşkını, Resulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) aşkını, İslâmiyet'in sevgisini verebilmekti. Bunun karşılığında kazancı ne olacaktı? Allah’ın rızasına kavuşmaktı.

Osmanlı İmparatorluğunda kurulan vakıfların sayısı belirsizdir. Genel anlamda bu vakıflar insanlara hayrat olarak kurulmuştur. Her vakfın vakıf senedinde vakfın amacı yazılıdır.

İşte amaç... İşte insan...

Bu örneklerden yola çıkarak şunu bilmeliyiz ki insan gerçekten amacı olandır. Amacı olan insan gerçekten insanca yaşar...

Amacı olmayan insan kendini zayi edeceği gibi topluma da yük olur. Tıpkı Mehmet Akif Ersoy'un mısralarındaki gibi:

"Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası

Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası"

Kemalettin İSAOĞLU