Sevgili babacığım, gerçek evine iltica edip ölüm gerçeğini yeniden tüm çıplaklığıyla zihnime düşürdün ve bu yazıyı kaleme almama vesile olduğun Allah razı olsun inşallah senden , mekanın cennet olsun inşallah.

İnsan, yanıltıcı, aldatıcı gerçekliklerin kurbanı çağımızda.

İnsanlar gerçeğin değil, gerçekliklerin izini sürüyorlar zira.

Asıl olanın yani gerçeğin en büyük düşmanıdır, gelip geçici, yalan dolu gerçeklikler.

İnsanı yanıltan gerçeklik; hırsızdır, hayduttur, gaspçıdır.

Oysa asıl önemli olan ise gerçektir.Gerçek,son durumdur; gelinen noktadır. Ön plandır; o yüzden hep ön planda o vardır. Nedir peki o gerçek ? Hep unuttuğumuz,oysa hep bize yakın olan ÖLÜM!!

Ölüm:

Yüce Allah, içinde yaşadığımız bu dünyayı ve bütün varlıkları geçici bir zaman için yaratmıştır. Bu geçici zaman diliminde yaşadığımız hayata dünya hayatı, dünya hayatının bitişi ile başlayacak olan hayata ise âhiret hayatı denilmektedir. İnsanoğlu, doğum ile geldiği bu fânî hayatta belli bir ömür sürdükten sonra ölüm ile dünyaya veda edecek, âhiret hayatına adımını atacaktır.

Ölüm yani kaçınılmaz son olan -gerçek- son durumdur, son resimdir: Resimdir sadece: Önce resmedilen, sonra da teşhir edilen, meşhur edilen ve bizi de bu meşhurun dikizcisi haline getiren, dikizcisi olmaya sürükleyen zorbalıkların, dayatmaların dünyasıdır; bizi, biricikliğimizi yok saymaya çağıran karanlık bir sestir: Karanlığa çağıran ayartıcı ses.

Paranın , pulun , mutluluğun, şan ve şöhretin kısacası hayatın ,hayata dair tüm gerçekliklerin karşısında çaresiz kaldığı tek gerçektir: ölüm... Onu kimse engelleyemez, durduramaz...

Dünya hayatında ne yapılırsa, âhiret hayatında kişinin karşısına çıkacak olan odur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”[Zilzal,99,7-8] Âhirete îmân, bütün semavî dinlerde olduğu gibi İslam dininde de, temel iman esaslarından sayılmıştır.

"Ölüm, yeniden doğuş”

“İnsan ruhunun ölümsüz olduğuna inanıyorum. Ölüm, ölüm değil. O yeniden bir doğuş. Bir tırtıl nasıl bir kozaya dönüşüyorsa, ölümden sonra da bir hayat var ve bu, insanda korku verici şekilde kendini gösteriyor. Telefonun fişini prizden çekmek kadar basit aslında.” demişti Yönetmen ve yazar Andrei Tarkavsky ve 54 yaşında vefat etti.

Ölüm, doğmak ve yaşamak gibi doğal bir hadisedir. Yüce Allah, ölümden kaçışın hiçbir canlı için mümkün olmadığını “Her canlı ölümü tadacaktır, sonra bize döndürüleceksiniz.”[Ankebût 29/57] şeklinde ifade buyurmuştur.

Teslim olanlar için ölüm, hayatla iç içe yaşanan, hatırda tutulan, beklenen ve bazen de özlenen bir hakikattir. Dünya sürgününe gönderilen insan, ölümle beraber asıl yurduna ve kendisine nefha-i ilahiyi derç eden yaratıcısına döner. Mevlana’nın diliyle söyleyecek olursak ölüm, insanın aslına rücû etmesidir.

Ölümden sonra hayatın olmadığına inananlar için ölüm bir felakettir, en büyük afettir. Âhirete inanan ve ölümün mahiyetini bilen bir mü‘min için ise ölüm hadisesi, hem insanı daima zinde tutan, âhiret için hazırlıklı olmasını hatırlatan bir ikaz, bir imtihan, hem de ilâhî bir armağandır. Zira mü’min, “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” [Mülk,67/2] âyet-i kerîmesi gereğince yaşamaya gayret eden, gayretleri karşılığında da âhirette Allah’ın rahmetini uman kişidir.

Dört unsurdan oluşan insanın maddi bedeni çözülüp toprak, hava, su ve ateşle karışıp giderken; mana cevheri olan ruhu da Mevlasına kavuşuyor ölümle birlikte. Varlığını oluşturan her bir cüz elemli değil, aslına kavuşmanın sururu içindedir. Bu sebeple Hz. Peygamber ölümü Yüce Dosta kavuşma; Mevlana Sevgiliye vuslat gecesi yani şebi arus olarak görmüştür. Yunus ise “Ölür ise ten ölür,canlar ölesi değil.” diyerek sonsuz aleme işaret yapar.

Peygamber Efendimizin ifadesiyle; “Dünya zevklerine son veren ölümü çokça hatırlayalım.”[Titmizî, zühd,4.]
Dünyanın süsüne, zevkine kapılmadan, kalp kırmadan, Rabbimize mahcup olmadan, O’nun rızasına uygun güzel davranışlarla, imtihanı en iyi şekilde vermeye çalışalım. Yüce Allah bizlere bu fânî hayattan iman ile ayrılmayı, dünya hayatındaki yapmış olduğumuz hayırlı amellerimiz vesilesiyle âhirette sevinen kullardan olmayı nasib.eylesin.
Ölüm gerçekliğini hiç unutmadan, yazımızı

Hz. İbrahim (a.s)‘ın duası ile bitirelim: “Ey Rabbim, insanların dirilecekleri gün, beni utandırma. O gün ne mal fayda verir, ne evlat. Ancak Allah‘a temiz bir kalp ile gelenler başka.” [şuara 26/87/89]
İmanı özümseyerek bir hayat süren babam ,Hacı Ahmet Yiğit ,17.04.2020 cuma günü saat 14.15'te çok sevdiği rabbine kavuştu.Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanın cennet olsun inşallah sevgili babam...