İngiltere parlemantosunun girişinde şu yazılıdır:

"Britanya'nın daimi dostu yoktur. Britanya'nın daimi düşmanı da yoktur. Britanya'nın daima çıkarları vardır."

Bu yazı, tüm Avrupa ülkelerinin ve Avrupa'nın istenmeyen en alt sınıfının göç ederek kurduğu ABD'nin de uluslararası siyasetini özetler.

Avrupa Devletleri, bir kaç istisna haricinde dünyanın diğer devletleri gibi seçimden seçime politika yürütmez. Aksine bir kaç yüz yıllık planlar daima diri tutulur ve iktidarların asıl görevi bu planları yerine getirmek, bundan kalan zamanda da halka hizmet etmektir.

Duygu ile devlet yönetmezler.

Sadece İncil’den aldıkları öğütleri uygulamadıkları için bir metrekarelik günah çıkartma kabinleri dini yönden vicdanlarını tatmin için yeterlidir. Kehanetler ve kozmik yaklaşımları da asla es geçmezler! Geçmediler!

Biz onları, Milli Mücadele yıllarımızdan tanırız, ki azda olsa; tanıkları halen hayatta olan çok yakın bir dönemden söz ediyoruz. Biz onları Afrika'da daha çok çalışmadıkları için, babalara oğullarının kollarını kestirmelerinden, Cezayir'deki işgal ve katliamlarından tanıyoruz.

Hitler'in yaptığı katliamlara olan sessizliklerinden biliyoruz. Ve hala Hitler'in mirasını sürdürmekten asla vazgeçmediklerini de biliyoruz. Bosna’yı unutmadık! Srebrenitsa’yı, Felluceyi de…

Kısacası biz Avrupa denen garbı, o tek dişinden iyi biliyoruz. Nasıl bir canavar olduğunu da!

İşgal, katliam, sömürü ve kan üzerine kurulmuş sözde modern devletler.

Bu gün!!!

İşgal ettikleri, kadınlarına tecavüz ettikleri, katledip yok etmek istedikleri bir coğrafyanın hamisi ve hadimi Türk milleti ve hitap ettiği tüm coğrafyasını paramparça etmek istedikleri Türkiye'den yardım istiyorlar şimdi!

Kimler?

Türkiye'nin aleyhine olan herkesi ve her eylemi kesintisiz destekleyenler ve bunu devlet politikası haline getirenler!

Başta FETÖ olmak üzere istisnasız tüm terör örgütlerine yaşam alanları verenler. Türkiye'ye kim ihanet edecekse yardım edenler!

Köprünün altından çok sular akmadı! Bunlar daha dün oldu!

‘’Sağolsun Corona’’ herkesi ‘’eşitledi!’’

Bize karşı düşmanlıkta tek yumruk olan Avrupa, bu gün birbirlerinin hayati malzemelerini çalıyor. Bu durum bize garip geliyor, ama yazının başında belirttiğim gibi, daimi dost ve düşmanları yoktur. Sadece çıkarları vardır.

Şimdi her gün Türkiye'den tıbbi malzeme yardımı istiyorlar.

Biz "Cami'ye lazım olan halıyı eve sermek günahtır" diyen bir inanca sahibiz.

Bizim olanı yeri geldiğinde politikası bize düşmanlık olana bile veririz! Verdik de! Kapımıza sığınan babamızın katili dahi olsa eman gösteren bir ruh taşırız!

Ve şimdi tüm bu düşmanlıkları bize yapanlar, bizden talepte bulunuyor! Maske, sağlık malzemeleri istiyor! İsrail dahil! Sayın Erdoğan aynı şekilde Filistin’e de ulaştırılma şartı koşuyor! Tebrikler Sayın Başkan! Zaten bize karşı düşmanlıkta zirve yapanlara karşı ‘’karşılıksız’’ veriyorsak, bunun vicdanlarda bir karşılığı da olacaktır.

Ve bugün hükümetin bunu fırsata çevirmesi gerekir.

Türkiye'ye karşı FETÖ'cüleri kollamış, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı FETÖ militanlarını tercih etmiş Avrupa devletlerine edeceğimiz yardımlarda kendilerine seçenekler sunmalıyız!

Ya kendi vatandaşlarının hayatı ya da FETÖ’cüler arasında sıkışıp kalmalılar.

Devletler sadece yardım etmez, pazarlıkta yapar.

Bizim Avrupa'ya insanlık öğretmek gibi bir misyonumuz yoktur. Çünkü O devletlerin yapılanmasında ve misyonunda insanlık yoktur.

"Al gülüm, ver gülüm" politikası uygulamalıyız.

Kırmızı bültenle aradığımız, bugün Avrupa ülkelerinde cirit atan teröristlerin tamamını talep etmeliyiz.

15 Temmuz’u unutmayalım, tanklarla, helikopterlerle, uçaklarla üzerimize geldiler ve bize bombalar yağdırdılar.

Şehitlerimizin kanı hala akıyor.

En basitinden Gezi olaylarını ve Rahip olayını unutmayalım, ekonomimizi alt üst ettiler.

Peki, biz ne yapıyoruz?

Bin almadan bir vermeyen bu devletlere karşılıksız yardım mı edeceğiz? Bu bir devlet stratejisidir! Karar mekanizmaları bellidir!

Ama bilin ki aynı durumda biz olsak emin olun, bize karşı öne sunacakları ilk şart ‘’FETÖcüleri serbest bırakın’’ demek olacaktır!

Elbette bir takım kişiler (FETÖ'cüler) bu yazdıklarımdan sonra "hiç anlamadıkları, bilmedikleri insanlık ve İslam içerikli" cevaplarla, bana karşı olacaklar ve saldırıya da geçecekler! Hatta hükümet içinden aynı tonda bir takım sesler de çıkabilir!

Onlara inanmayın!

Derin yapılar akrep gibidir! Cibilliyetleri bellidir!

Şu hikayeyi unutmayın:

"Akrep, bir gün nehrin öte yanına geçmek zorunda kalır. Ne yapacağını düşünürken kıyıda pinekleyen kurbağayı görür. Akrep yalvaran bir ses tonuyla sorar:

“Kurbağa kardeş; karşıya geçmem gerek. Beni sırtında taşır mısın?”

Kurbağa büyüyen gözleriyle cevap verir.

“Daha neler? Beni sokup öldürürsün!”

“Olur mu?” der akrep. “O zaman ben de suya batar, boğulur, ölürüm”.

Kurbağa biraz düşünür ve akrepe hak verir. Kıyıya çıkar, onu sırtına alır ve karşı yakaya doğru yüzmeye başlar. Yolun bitimine yakın kurbağa ensesinde bir sızı hisseder. Son bir hamleyle karşıya geçer ve son nefesinde sorar:

“Hani sokmayacaktın akrep kardeş?”

Akrep cevap verir:

“ben akrebim! Kanımda var, huyum bu!”

Madem akrep bu! İlla sokacak! Dikkat etmeliyiz!

Duyguları ile hareket eden bir kısım liderleri hatırlayın. Hepsi Avrupa ile ticaret yaptı, hepsi Avrupa liderleri tarafından en muhteşem törenlerle karşılandı.

Hatta Kaddafi gittiği ülkelerde saray bahçelerine çadır kuruyordu. Parlementolarında ayakta alkışlıyorlardı Saddam’ı!

Arap Baharında ne yaptı o dost Avrupa devletleri?

Sırtlanların önüne atılmış bir ceylan gibi parçalattılar Kaddafi'yi. Hem de ‘’çocuklarım’’ dediği kendi milletine! Saddam bir bayram sabahı yağlı urganın ucunda can verdi!

15 Temmuz’da ne planladı o Avrupa devletleri ve ABD?

Sırtlanların önüne atılmış bir ceylan gibi bırakacaktılar Sn. Erdoğan'ı.

Bu halk, bu devleti ve Sn Erdoğan'ı sırtlanların elinden aldı.

Şimdi o halkın ve devletinin, sırtlanları teslim alması en doğal hakkıdır.

Her krizi fırsata çevirmek devletler için ayıp değil aksine gurur duyacağı bir eylemdir. Kaos dönemleri kimileri için bir merdivendir! Şer görünen de hayır olabilir! Bu durumu her anlamda lehimize çevirmeliyiz! Bizden yardım isteyen Batılı ülkelerin halklarına karşı değil bu çaresiz halkı yöneten elitlere, sömürgeci emparyellere, dünyayı kan gölüne çevirenlere karşı!

Bu nedenle.

Soralım bakalım bu Batı’ya; Zekeriya Öz bugünlerde onlar için kaç maske eder?

Veya Zekeriya Öz, kaç Avrupa’lı eder?

Bunu da Avrupa kamuoyunda tartışmaya açalım.

Mesela Almanlar, Merkel’e bunun hesabını sorsun!

İspanya’ya yaptığımız yardım dan sonra ne demişti İspanyol Bakan? ‘’Türkiye bizi şaşırttı! AB’de aleyhlerine ne varsa onlara haksızlık yapıldığını her mecrada savunacağız!’’

İsterseniz savunmayın! Biz; yardım isteyin yine size yardım ederiz! Biz buyuz!

Ya siz?

Ey Ehl-i Salib!

Ya Siz?

Yazımı okuyup Mustafa Özer çaresiz insanlara karşı ‘’fırsatçılık tavsiye ediyor’’ diyenler olacak!

Bunu da biliyorum!

Ve bunu bilerek bu yazıyı yazdım! Maksadım o çaresiz insanlar değil! Biz, yardım kuruluşlarımız eliyle dahi onlara ulaşırız!

Ama bu sömürgeci emparyeller yok mu?

Ah onlar yok mu?

Onlar için bir Ömer Halisdemir kaç kurşun ediyordu?