Allah (c.c), ilkelerini; ilke edinen vatansever yöneticilerimizi başımızdan eksik etmesin!

Devlet ve milletimizin Başkanı, Emir’ül-Mü’minindir!

Yani Mü’minlerin işlerini üstlenen Analık makamındaki kişi!

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.” (Nisa Suresi 59) ilahi talimatının ışığında “Onların işleri aralarındaki istişareyledir” (Şura Suresi 38) ilahi mesajına uygun bir şekilde devletimizi ve milletimizi çok başlılıktan kurtarıp tek başlı bir yönetime kavuşturmalıyız!

Telefon, internet gibi iletişim vasıtalarının olmadığı dönemlerde Başkanlık sistemiyle asırlarca kıtaları yönetmiştik! Şimdi ise çok başlı ülkemizin küçücük vatan toprağını birlik ve dirlik içinde yönetemez olduk!

‘’Saltanata karşıyız’’ yalanıyla birliğimizi sağlayan Hilafet makamını askıya alıp, işlevini yok ederek yerine “Yedi Kocalı Hürmüz!” tiyatrosuna benzeyen çok başlı bir iktidarsızlığa mahkûm ettiler!

Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, ordu, Başbakan ve Cumhurbaşkanı makamlarından oluşan tam yedi başlı bir bela!

Bu çok başlılık; yüz yıldır zilletimizin, geri bırakılışımızın en mühim sebebi!

Allah (c.c), vücutlarımızı tek başlı yarattı. Azalarımızı beyin denilen tek merkezden yönettiriyor!

Bunun gibi devletorganlarının da sağlıklı çalışabilmesi için tek merkezden yönetilmesi gerekiyor!

Bir şehirde iki vali, iki belediye başkanı, iki kaymakam, iki müdür hatta iki muhtar nasıl olamıyorsa ülkemizin yönetiminde de çok başlılık asla olmamalıdır!

Başkanlık sistemiyle onlarca devleti bünyesinde barındıran Osmanlı Cihan Devleti’nin hakim olduğu topraklarda bugün irili ufaklı onlarca devletçik var! Başsız hale getirerek böldüler, parçaladılar! Ve şimdi işgallerle yutuyorlar!

Başta Vatikan, İsrail, Rusya, Çin ve tüm Avrupa haçlı devletleri Türkiyemizin Başkanlık sistemine geçmesini istemiyorlar!

Çünkü Başkanlık sistemi, içimizdeki hainlerin kaldırdıkları Hilafet makamının asli görevini kapsayan bir ruh ve dirilişle yeniden parçalanmış Müslüman mazlum coğrafyayı bir umut olarak birleştirip, ayağa kaldıracaktır Allah’ın izniyle!

Ayrıca Başkanlık sistemi sivri ve sivil darbeleri önleyeceğinden darbe heveslilerince istenmiyor!

Koalisyon hükümetlerini ortadan kaldıran Başkanlık sistemi ülkemizin ittifak, istikrar ve tam istiklalini sağlayacağından kaostan nemalanan faiz, kumar, ilaç vs. lobiler tarafından da istenmemektedir.

Siyasi ve ekonomik krizlerden, tehlikeli virajlardan, baskı ve zulüm dönemlerinden geçerek geldiğimiz bu günlerde, önceliğimiz zor şartlar altında bedeller ödeyerek edindiğimiz kazanımlarımızın muhafazası olmalıdır. 

Çünkü düşman pusuda, hain ocaktadır. Bir çok bürokrat ve siyasetçi karanlığa çekilmiş vaziyette zafiyete düşmemizi beklemektedir. NATO/AB/Bir-LEŞ-miş ve KİR-leşmiş Milletler/Tel Aviv, Londra, Moskova, Tahran hep pusudadır! 

‘’Saray yerinde fitne kılıçtan keskindir’’ sözünü ecdat boşa söylememiş olsa gerek. Saraydan kasıt kadim devletin idare edilip yönetildiği merkezdir. O merkezdeki ruhtur! O ruhtaki Sebilillah’tır.

Osman Gazi’nin Şeyh Edebali’den aldığı emanetten, Selçuklu Sultanının devleti kurarken ettiği yeminden, Fatih’in Bizans surlarına geldiğinde kulağında çınlayan Hadis-i Şerif’ten feyz alan ruhtan ve temsil ettiği makamdan bahsediyorum.

Yavuz’u Mercidabık’a getiren, Baybars’ı, Ayn Calut’ta kahraman yapan, Selahaddin’i sabahlara kadar derdinden uyutmayandan bahsediyorum.

Yıllar önce o makamı ve temsil ettiği manayı elimizden aldılar ve koruyamadık! 

Allah’u Azimuşşan’ın inayetiyle kader, bize yepyeni bir perspektif sunuyor! 

Bir murad-ı İlahi lütfu kapımızı vuruyor! 

Bu lütuf yeniden insanlığa analık makamıdır, zalime Yavuz-mazluma Yunus makamıdır, Haçlı’ya Selahaddin-Moğol’a Baybars makamıdır, Bizans’a Fatih, Rum’a Alparslan makamıdır.

Şimdi çile dolu, ızdırab dolu günlerin akabinde son viraja gelmişken birisi çıktı ve diyor ki; “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz”!!!

Behey gafil ve behey şaşkın! 

Sen ne dediğinin farkında mısın? 

Kan içici PKK’nın uzantısı HDP’nin kanlı elini tutan kaset çocuğu, gaf ve gafillik sınırında zirve yapmış zat-ı lüzumsuz ve ülkenin pişmanlık abidesi!

Bizde BAŞ, KAN’ı durdurur! 

Bizde Baş, KAN emicilerin korkusudur! 

Bizde BAŞ, KAN’sızların, hendekçilerin, yatay-dikey-paralel şebekelerin dehşet rüyasıdır!

Bizde BAŞ, KAN banyosunda petro-dolar sayanların uykusunu kaçırandır.

Bizde BAŞ, KAN siyaseti yaparak Kürt-Türk/Alevi-Sünni ayrışmalarla fitne ateşi çıkaranlara dökülen kardeşlik ve barış suyudur!

Avanesi oldukların, payandası oldukların adına konuşuyorsun ya! Bilin ki; biz, Hz. Ömer’le Kudüs-ü Şerif’i kılıç çekmeden-kan dökmeden teslim almış bir medeniyetin temsilcileriyiz. Kan akıtmak sizlerin işidir. Biz sevgi ve barış medeniyetinin temsilcileriyiz. Dün olduğu gibi bugünün kan emicileri, akıttıkları kanda boğulacaktır ve tarih bunun örnekleriyle doludur!

Tayyib analarımızın doğurduğu ve doğuracağı Erdoğan’lar, Rabb’imizin muhafazasıyla Anadolu’nun mümbit coğrafyasının teminatlarıdır biiznillah. Durmak yok, yola devam! 

Peygamberimizi rüyasında gördüğünü iddia eden sözde kâinat imamlarının değil, Peygamberin yolundan giden Sütçü İmamların şehri Kahraman Maraş’tan selam ve dua ile!

Tam gün tatil olması dileğiyle Cuma Bayramımız mübarek olsun!

Selam, sevgi ve duayla.