Yazılarımızda sıklıkla neden film, dizi ve kurgu romanlara atıfta bulunduğumuzu düşünenler olabilir. Sebebi bu çalışmaların büyük çoğunluğunun amacının “vakti gelince hasadını yapacakları fikirleri, politikaları insanların beynine işlemek” olduğunu düşündüğümüz içindir.

Bu sayede insanlar (yahut onların bakış açısıyla vahşi hayvan sürüleri) gelecekte yapılması planlanan olaylara farkında olmadan alıştırılıp aşırı ve tahmin edilemez tepki vermeleri önlenirken diğer tarafta da ihtiyaca göre insanlar gönüllülük esasıyla belli kategorilere yöneltilmektedirler.

Muhtemelen daha önce bahsetmiş olduğumuz bir örneği verelim.

PİLOT AÇIĞINIZ MI VAR?

“Top Gun” filmi çıktığında (1986) savaş pilotluğunu göklerde macera ve yeryüzünde birbirinden güzel kadınlarla gönül eğlendirmek zanneden binlerce Amerikalı genç hava kuvvetlerine yazılmıştı ama filmi seyreden gençlerin bilmediği minik bir detay vardı.
O dönemde Amerikan Hava Kuvvetlerinde pilot açığı vardı ve film sonrası orduya yazılan gençlerle bu açık kapatılmıştı.

4 Aralık 2016 tarihinde çıkan bir haber var.

“ABD/ Tümgeneral S.V. Hamm: Pilot açığı krizi, gelebileceği en kötü noktaya erişti. 3 bin 500 pilot var, olması gerekenin 725 pilot altında.”

Haberin altına Twitter’da hemen tepkimizi göstermiştik.

“Acil olarak yeni bir Top Gun filmine gerek var demektir.”

“Top Gun – Maverick” yani serinin ikinci filmi yanılmıyorsak 6 aydır hazır, sadece vizyona gireceği tarihi nedendir bilinmez 2020 yılına ötelediler.

KELİME KELİME DEŞİFREDEN HOŞLANMAZLAR

Belki de geçen hafta bahsettiğimiz “Midway” filminin öncelikle vizyona girmesini istiyorlardır, kim bilir?

Bu filmleri, dizileri ve romanları hazırlayanlar bizim yaptığımız gibi çalışmalarının kelime kelime deşifre edilmesinden hoşlanmazlar çünkü onlar bilinçaltına, yani “onların istediği davranışları göstermeniz maksadıyla farkında bile olmadan kurgulandığınız alana” hitap etmek isterler.

Onların hitap etmek – etkilemek istediği alanın önemini vurgulayan bir kurgu romandan yeri gelmişken bahsedelim.

AMERİKAN BAŞKANININ BEYNİNİ OKUMAK

Özellikle II. Dünya savaşı yıllarında etkin olarak görev almış eski İngiliz istihbaratçı Ted Albeury’nin dilimize bir baskısında “Başkan olacak adam” bir başka baskısında ise “Zirve” olarak çevrilen “The man with the President’s mind” kitabı 1977 yılı basımıdır ve yazıldığı dönem itibariyle oldukça ilginç bir konusu vardır.

Soğuk savaşın en sıcak noktasına ulaştığı günlerde SSCB’de (yeni nesil için bugünkü Rusya olduğunu belirtelim) KGB eliyle çok gizi bir proje başlatılır.

Amaç Amerikan Başkanının beynini okumaktır.

“Beynini okumak” cümlesinden bilim kurgu tarzı aletlerden filan bahsettiğimizi sanmayın. Alanında deha olan Moskovalı bir Rus psikolog için önce Beyaz Saray’ın replikası olan bir bina inşa edilir ve kendisi buraya yerleştirilir. Amerikan Başkanının o ana kadar haritalandırılabilmiş psikolojik profili en ince ayrıntılarına kadar kendisine verilip Başkanı analiz etmesi, adeta beyninin içine girmesi sağlanır.

Ardından Rus istihbarat servisleri, Dışişleri vb. tüm devlet kuruluşlarından kendisine Amerikan Başkanının okuması muhtemel rapor ve analizler günlük olarak servis edilip okuması sağlanır. Tüm bunlar olurken çevresinde sadece İngilizce konuşan insanlar vardır ve kendisine tıpkı Amerikan Başkanı gibi davranılmaktadır. Yanına Amerikan devlet hiyerarşisi içinde bulunan bakanları, askerleri vb. diğer devlet erkanını taklit eden adamlar gelerek o günün olayları ile ilgili konuşmalar yapmakta, fikir teatisinde bulunmaktadırlar.

KLONUN TEPKİSİNE DİKKAT

Bir süre sonra Rus psikolog gerçekten de Amerikan Başkanının verdiği tepkileri vermeye başlamıştır. Artık Ruslar çıkması muhtemel krizler öncesinde Amerikan Başkanının hangi noktaya kadar ne tepki vereceğini, sabır, dayanma ve kırılma noktalarını önceden tahmin edebilmektedirler.

Ruslar Amerikan siyasetini ellerinde oynatmaya başlamışlardır ve Amerika, dünya siyasi arenasında Ruslara karşı ardı ardına yenilgiler almaya başlamıştır.

Neredeyse 30 yıl önce okuduğumuz ve detaylarını tam hatırlayamadığımız kitabı yeniden hatırlama sebebimiz yaklaşık bir sene önce (9 Ekim 2018) not alıp bir türlü yazmaya fırsat bulamadığımız aşağıdaki haber.

TRUMP’IN YERİNE ROBOT MU?

“ABD Başkanı Donald Trump’ın sosyal medya paylaşımları, etkileşimleri, önceki röportajları, siyasi demeçleri ve Twitter paylaşımları kullanılarak onun gibi tweet atan ve yorum yapan bir yapay zeka üretildi. Sidekik adlı şirket, şimdi de kişiye özel ve günlük hayatta onlar yerine kararlar verebilecek yapay zeka versiyonları üretmeyi vadediyor.” (BBC Click)

Ne güzel, değil mi?

Ve yine not aldığımız diğer haberler.

“İngiliz bilim adamlarının yapay zeka teknolojisi ile ‘robot yargıç’ geliştirdi. Yapay zekanın son ürünü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) görülen davalardan yüzde 79’unun hükmünü doğru tahmin etti. (…) ‘Robot yargıç’ 600’e yakın davanın hükümleriyle ilgili tahminlerde bulundu. Neredeyse her beş karardan dördü doğru tahmin edildi.” (2016)

“Pekin İnternet Mahkemesi’nin 27 Haziran’da hizmete açtığı online dava merkezinde görev yapan yapay zekâ hakim, gerçek bir hâkimin görüntü, ses ve ifadeleri örnek alınarak modellendi. Konuşma ve görüntüleri sentezleyen akıllı teknolojileri temel alan yapay zekâ hâkim, Çin mahkemelerinde hakimlerin, tekrarlayan temel işleri tamamlamasına yardımcı olacak.” (2019)

Burada Robot spikerleri, askerleri filan hatırlatamamıza gerek yoktur herhalde.

‘SİZİN NESLİNİZ ARTIK TÜKENİYOR’

2020 yılında vizyona girecek Top Gun – Maverick filmi tanıtımında filmin kahramanı pilotumuzun komutanı insanlı savaş uçakları pilotlarını kastederek aynen şöyle diyor:

“Sizin nesliniz artık tükeniyor.”

Nesiller tükense de yöntemler değişse de şeytanilerin değişmeyen tek bir isteği var.

“Sizin beyninizi ele geçirme isteği.”

Ülkemizin duygu haritasını / psikolojik profilini, whatsapp, facebook, twitter, change.org gibi uygulamalarla zaten düşmanın eline verdiğimiz bugünlerde ülkemizde ki zekaların, kim – kiminle – nerede görüştü(mü) – görüşmedi mi avına çıkmasını hayretle izliyoruz.

Facebook ve Twitter gibi uygulamalarla seçimlerin kazandırılabildiği / kaybettirilebildiğini fark eden Batı (kendi ülkelerinde) bu manipülasyonun önüne geçmenin yollarını arıyorken, bu amaçla bazı uygulamalardan siyasi içeriğin kaldırılması tartışılıyorken, ülkemizin yapay olmayan doğal zekaları ise bir görüşme ile bir partinin genel başkanı değişecekmiş yaygarasını koparmaktadırlar.

Bu kafayla gitmeye devam edersek ülke olarak beynimizi ele geçirmek isteyen düşmanlarımızın işlerinin çok zor olacağını sanmıyoruz.

Yüzyıl önce kaybettiğimiz hafızamızın ardından beynimizi bulabilirlerse.