Hemen sözün başında batı derken neyi kast ettiğimi ifade edeyim ki, olası zanlar ve gereksiz tartışmaların hiç değilse bir kısmı bertaraf olsun.

Batı; güneşin battığı yönün adı olmakla birlikte, kadim insanlık yurdu olan Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birleşme noktasının batısında kalan coğrafyanın, tarihi ve bugünü ile temsil ettiği zalim ve azgın bir fikrin, dünyaya hegemonya kurmak için ürettiği ve yürüttüğü, yaydığı ve desteklediği, şeytanın arkadaşlarının hamiliğini yaptığı, temelinde menfaat ve para bulunan bir emperyalist görüşün, duruşun ve savaşın adıdır.

Batı, derken bir ulusu, devleti ya da bölgeyi kast etmiyorum. Bir yönüyle yönlerden bir yönü de kast etmiyorum. Zira batılı kafanın Çin’de yani doğumuzun en doğusunda da tezahür etmesi mümkündür.

Batı; sömürgeci ve yüzsüz, azgın ve sınırsız, hep aç ve hırsız, duygusuz ve vicdansız, hem zalim hem arsız, bir batıl ideolojinin, bir şeytani planın, bir vahşi savaşın adıdır.

İşte bu batı ile bugünlerde yeniden ve apaçık bir daha yüzleşiyoruz.

Menfaat ve madde için her türlü ahlaki değeri yok sayabilen batı, şimdi bize bir kere daha aşağılık yüzünü gösteriyor.

Batı, Türkiye'ye paralı lejyonerleri ve kiralık askerleri uğruna ambargo uyguluyor. Bu onlar açısından anlaşılır bir durum, onca plan ve masrafın çöpe gitmesi azımsanmayacak bir kayıp ama biz de bunu unutmamalıyız; batı için kimin ne kadar haklı olduğunun değil, menfaatlerinin önemi vardır.

O yere göğe sığdıramadıkları; insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü, teröre karşı savaş, askeri ve siyasi ittifaklar, savunma hakkı, güvenlik gibi kavramların -sadece ve yalnızca- onların hesaplarına ayarlı olduğunu unutmamalıyız.

Emperyalist devletler aralarında bir fark olmaksızın, dünyanın değişik yerlerinde katliamlar ve işgallerle savaş suçları işlediler ve işlemeye devam ediyorlar. Ne yazık ki mevcut dünya düzeninde onlara bunun hesabını sorabilecek kimse yok, utanmaları zaten yok.

Şu an batılıların Türkiye’ye gösterdiği canhıraş tepkinin -asla ve kesinlikle- hukuk ya da insan hakları gibi masalsı kaygılara dayanmadığı ve olayın sadece batılı emperyalist şeytanın, oyuncağının kırılması sonucu getirdiği cinnet olduğu ortada.

Abd, Rusya, İngiltere ve Fransa’nın başını çektikleri batılı bloğun; Kürtleri ve onların geleceğini düşündüğünü zanneden ahmaklar, bu devletlerin yakın ve uzak geçmişlerinde dünyanın değişik yerlerinde Kürtler kadar sevdikleri halklara neler yaptıklarına baksınlar, kafi.

Nihayetinde iş son noktaya gelip, bu coğrafyada Müslümanların kökünü kurutmak için üstümüze yürüdüklerinde, unutmamamız gereken gerçek; bin yıl önce Malazgirt’te Bizans ordusunu durduran Sultan Alparslan Muhammed’in Türklerin, Arapların ve Kürtlerin komutanı olduğudur.

Batının aramızdan kendine sadık müritler bulması da pek kolay oluyor. Hasan Sabbah müritlerine ne içiriyorsa aynısını içiriyorlar, onun sahte cennetinde ne varsa bunlara tattırıyorlar, devamında ver canını deseler verecek psikopat haşhaşi sürüsü peşlerine takılıyor.

Evet, neydi? Batı medeni, evet batı gelişmiş!

Hayır bin yıldır yerlerinde sayıyorlar, biz durduğumuz için onları ileride görüyoruz!