İsrail TV 14 Kanalı, İsrail’in Batı Şeria’da Filistin Yönetimi ile iş birliği yaparak bölgeye 500 Filistinli personelden oluşan silahlı kuvvetler konuşlandırma konusunda anlaşmaya vardığını iddia ettiği bir haber paylaştı.
İşgalci İsrail’in Batı Şeria’daki direnişi bastırmak için Filistin Yönetimi ile iş birliği yaparak bölgeye 500 Filistin'liden oluşan bir güç konuşlandırma girişimi, sadece stratejik bir hamle değil, aynı zamanda Filistin halkının birliğini hedef alan tehlikeli bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu hamlenin ardındaki sinsi planlar, Batı Şeria’da direnişin bel kemiği olan sosyal dokuyu parçalama ve Filistin toplumunu iç savaşa sürükleme riski taşımaktadır.
İşgal Güçlerinin Çaresizliği ve Abbas’ın İş Birliği
Son yıllarda Batı Şeria’da direnişin güçlenmesi, İsrail’in bu direnişi engelleme konusunda yetersiz kaldığını gösteriyor. Özellikle kuzeydeki direniş gruplarının ve halkın direnişe verdiği desteğin artması, işgalci İsrail güçlerini yeni stratejiler arayışına sürüklemiştir. İsrail, bu direnişi kırma girişiminde, Filistin halkı nezdinde meşruiyetini yitirmiş olan Filistin Yönetimi Lideri Mahmud Abbas ile iş birliği yaparak, bölgedeki işbirlikçiliği daha da derinleştirmektedir.
Mahmud Abbas ve El Fetih yönetimi, İsrail’in güvenliği için hareket eden bir yapıya dönüşerek Filistin halkının çıkarlarını göz ardı etmektedir. Direnişe karşı İsrail’le yapılan bu iş birliği, sadece işgalcileri korumakla kalmayıp, Filistin halkının birliğini tehdit eden bir girişim olarak karşımıza çıkmaktadır. Filistin toplumunda derin yaralar açan bu tür hamleler, işgalci güçlerin direnişi zayıflatma stratejisinin bir parçasıdır.
İslami Direniş Hareketi’nin Hikmetli ve Stratejik Duruşu
Bu noktada, İslami Direniş Hareketi'nin (Hamas) Filistin halkı içindeki birliği koruma konusunda gösterdiği basiretli duruş, direnişin devamlılığı açısından son derece stratejik bir rol oynamaktadır. Filistin iç savaşının önlenmesi, işgal güçlerinin ve işbirlikçilerin planlarını boşa çıkarma açısından kritik önemdedir. Hamas, ne pahasına olursa olsun Filistin halkı arasında bir iç savaşa izin vermemiştir ve bu duruş, direnişin gücünü muhafaza etmiştir.
Bu tavır, geçmişte de önemli bir sınavdan geçmiştir. 1993 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Yaser Arafat, Oslo Anlaşması ile İsrail’i tanıdığı ve işgalci güçlerle anlaşma imzaladığı dönemde, İslami Direniş Hareketi büyük bir olgunluk göstermiştir. O dönem, Filistin halkının büyük bir kısmı bu anlaşmaya karşı çıkarken, Hamas iç savaşa yol açabilecek çatışmalardan kaçınarak Filistin halkının birliğini koruma yönünde stratejik bir karar almıştır. Bu karar, direnişin sürekliliğini sağlamış ve işgal güçlerinin planlarını boşa çıkarmıştır.
Demografik Yapı ve İç Savaş Riski
Batı Şeria’nın demografik yapısına bakıldığında, Filistinli topluluklar arasında güçlü aşiret ve kabile bağlarının bulunduğu görülmektedir. Aynı aşiretten veya aileden gelen bireylerin bir kısmı direniş saflarında yer alırken, diğer kısmının El Fetih veya Filistin Yönetimi saflarında yer alması, bu toplumsal yapının ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koymaktadır. İsrail ve Mahmud Abbas’ın iş birliğiyle, bu topluluklar arasındaki bağların koparılması, Filistinli kardeşleri birbirine düşman etmek amacıyla kullanılabilir. Bu tür bir çatışmanın körüklenmesi, Batı Şeria’da bir iç savaşı tetikleyebilir.
İşgalcilerin koruma altına alınması amacıyla direnişçilerin kardeşlerine ve yakın akrabalarına karşı silah kullanma riski, Filistin toplumu içinde derin ayrışmalara yol açabilir. İsrail’in Batı Şeria’da uygulamaya çalıştığı bu “kardeşi kardeşe kırdırma” politikası, direnişin sosyal dokusunu parçalayarak direnişi pasifize etme planının bir parçasıdır. Bu adımın başarıya ulaşması, Batı Şeria’da direnişin gücünü önemli ölçüde zayıflatabilir.
İşgalcilerin Oyunları ve Yalan Haber İhtimali
İsrail’in ve ona bağlı medya organlarının, Filistin halkını bölmek amacıyla yalan haber yaydığı da göz ardı edilmemelidir. Batı Şeria’da bir iç savaş çıkartmak ve direnişi zayıflatmak isteyen İsrail, bazen gerçek olmayan haberler ile toplumda fitne tohumları ekmeye çalışmaktadır. Bu doğrultuda, İsrail’in 500 Filistinli personelin konuşlandırılması iddiası da bu tür bir manipülasyonun parçası olabilir. Bu tür iddiaların doğruluğu sorgulanmalı ve Filistin halkı arasındaki birlik korunmalıdır.
Çözüm Önerileri ve Direnişin Güçlendirilmesi
Bu tehlikeli hamleye karşı, Filistin halkının birliği ve direnişin devamı için alınabilecek önlemler büyük önem taşımaktadır:
1. Filistinli Gruplar Arasında Birlik: Filistinli direniş gruplarının, işgal karşısında ortak bir cephede birleşmesi elzemdir. Siyasi görüş ayrılıklarının ötesinde, direnişin temelinde yatan amacın işgalden kurtulmak olduğu unutulmamalıdır. İç savaş riskini ortadan kaldırmak için, gruplar arasında güçlü bir koordinasyon ve dayanışma ağı kurulmalıdır. İslami Direniş Hareketi bu noktadan hareketle, Filistinli direniş hareketlerini bir çatı altında toplayarak işgalcilere karşı tek vücud mücadele etmek için Milli Mutabakat Vizyonu projesini sunmuştu.
2. Toplumsal Bağların Güçlendirilmesi: Aile ve aşiret bağları, Batı Şeria’daki direnişin önemli dayanaklarından biridir. İsrail ve işbirlikçi yönetimin bu bağları hedef almasına karşı, topluluklar arasındaki dayanışma güçlendirilmelidir. Kardeşler arası çatışmanın önüne geçmek için, aile büyükleri ve topluluk liderlerinin arabuluculuk yaparak barışçıl çözümler üretmesi gerekmektedir.
3. Halkın Direnişe Verdiği Desteğin Artırılması: Direnişin başarılı olabilmesi için halk desteği kritik bir öneme sahiptir. İsrail’in işgaline karşı direnişin meşruiyeti, halkın direnişçilere verdiği destekle doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle, işgalin zulmüne ve Abbas yönetiminin ihanetine karşı Filistin halkı bilinçlendirilmeli ve direnişe katılım teşvik edilmelidir.
4. Uluslararası Destek Arayışı: İsrail’in işgal politikalarına karşı uluslararası kamuoyunun desteği, direnişin güçlenmesi açısından önemlidir. Özellikle İslam dünyası ve bağımsız devletler, Filistin davasına daha güçlü bir şekilde sahip çıkarak, İsrail’in işgal politikalarını kınamalı ve Filistin halkına destek vermelidir.
5. İşbirlikçilere Karşı Bilinçlenme: Filistin toplumunun, İsrail işbirlikçisi Mahmud Abbas yönetiminin ihanetine karşı bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Abbas’ın politikalarının, Filistin davasına ne denli zarar verdiği halk arasında yaygın bir şekilde tartışılmalı ve işbirlikçilik karşıtı kampanyalar başlatılmalıdır.
Sonuç olarak;
Batı Şeria’daki direnişe karşı yapılan bu sinsi hamle, Filistin halkı için büyük bir tehdittir. Kardeşi kardeşe kırdırma politikası, direnişin sosyal dokusunu hedef alarak, işgal güçlerinin işine gelen bir iç savaşı körükleyebilir. Ancak bu tehdide karşı Filistinli direniş gruplarının birliği, toplumsal dayanışma, halk desteği ve uluslararası destekle birlikte direnişin gücünü koruması mümkündür. İslami Direniş Hareketi’nin, geçmişte gösterdiği basiretli ve hikmetli duruş, bugün de direnişin sosyal dokusunun korunması ve iç savaşın önlenmesi için kilit önemdedir. Filistin halkı, işgalci İsrail’in ve işbirlikçilerin oyunlarına gelmeden, direnişi daha da güçlendirmeli ve özgürlüğüne olan inancını diri tutmalıdır.