Destici, partisinin İstanbul İl Başkanlığınca Üsküdar Nikah Sarayı'nda düzenlenen İstanbul Buluşmaları programında yaptığı konuşmada, Amasra'daki maden ocağında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden maden işçilerini rahmetle yad etti, bu elim hadisede hatası, ihmali, kusuru, kastı olan kim varsa ortaya çıkartılması, hukuk önünde bunun hesabının sorulması, hiçbir şeyin üstünün kapatılmaması gerektiğini söyledi.

İstanbul'a atamasını gerçekleştirdikleri yeni İl Başkanı Dursun Çağlayan'ı tebrik eden Destici, siyasetin kadro ve ekip işi olduğunun altını çizdi.

İl başkanının çevresinde güzel bir il yönetimi oluşacağını, bir yol haritası belirleneceğini daha sonra da sokağa inilerek hem eksik olan teşkilat çalışmalarının tamamlanacağını hem üye kayıtlarının devam edeceğini hem de seçime hazırlıkların sürdürüleceğini anlatan Destici, İstanbul İl Teşkilatı'nın 2023 seçimlerinde kazanacakları başarının lokomotif illerinin başında geleceğine inandığını dile getirdi.

Destici, Türkiye'nin geçmişte özellikle inanç hürriyeti konusunda büyük sıkıntılar yaşadığını, milletin kutuplaştırıldığını, ayrıştırıldığını, "laik-antilaik" diyerek milletin içine nifak tohumu ekildiğini belirterek, 28 Şubat döneminde üniversite ve devlet dairelerindeki başörtüsü yasağına işaret etti.

Bütün bu zulümleri bu millete, bu inançlı kesime yaşatanın CHP ve CHP zihniyeti olduğunu söyleyen Destici, şöyle devam etti:

"Şimdi, CHP'nin Genel Başkanı, belli ki 6'lı masanın cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor. Bunu da çok açık belli ediyor. Kadroları da bunu dillendiriyor. Önce masadan adaylık icazeti almaya çalışıyor, akabinde de cumhurbaşkanı adayı olduğunda seçimi kazanma uğruna belli kesimlere kendi aklıyla, sözüyle, davranışlarıyla mavi boncuk dağıtıyor. 'Helalleşme' dedi. En sonunda başörtüsü yasağının bir daha yaşanmaması adına bir kanun teklifi hazırladıklarını ve bunu da TBMM'ye sunacaklarını söylediler."

Kılıçdaroğlu'na çağrıda bulundu

Destici, 2008'de AK Parti, MHP ve BBP'nin oylarıyla başörtüsü serbestisi konusunda anayasa değişikliği yapıldığını, o zaman CHP'nin karşı çıkarak bunu Anayasa Mahkemesine götürdüğünü ve Anayasa Mahkemesinin de o değişiklikleri iptal etmesiyle başörtüsü serbestliğinin anayasal güvence altına alınamadığını aktardı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenen Destici, "Kılıçdaroğlu, eğer samimiysen, Adalet Bakanlığımızın şu anda üzerinde çalıştığı ve Cumhur İttifakı olarak Meclis'e sunacağımız anayasa değişikliği teklifine evet dersin. Eğer buradan kaçarsan, o zaman sen başörtüsü serbestliği konusunda samimi değilsin ve bu samimiyetsizliğin de tescillenmiş olur." dedi.

"Partinin isminde halk var ama halkın tercihinden korkuyorsun"

CHP'nin, ailenin korunmasıyla ilgili değişiklik maddesini bahane ettiğini dile getiren Destici, "Siz ey CHP'liler, ailenin korunmasından niye rahatsızlık duyuyorsunuz? Müslüman Türk ailesinin varlığını devam ettirmesinden, inançlı bir şekilde Türk kültürüne, İslam inancına bağlı kalarak ailenin varlığını devam ettirmesinden niye rahatsızlık duyuyorsunuz? Eğer gerçekten bu milletin değerlerine, inancına, kültürüne saygılıysanız buna da evet demelisiniz ve bunu bir bahane olarak ileri sürmemelisiniz." diye konuştu.

Mustafa Destici, CHP'nin başörtüsüyle ilgili yasa teklifini sırf oy için verdiğini bildiklerini belirterek "Ama şimdi biz bakacağız; acaba 6'lı masada, CHP dışındaki başta İYİ Parti olmak üzere, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti ne yapacak. CHP'nin bu yasakçı zihniyetinin yanında mı duracak, inanç hürriyetinin, başörtüsü özgürlüğünün yanında mı duracak, bunu da göreceğiz." ifadelerini kullandı.

Anayasa değişikliğini halka götürme, referanduma gitme tekliflerine Kılıçdaroğlu'nun "hayır" dediğini aktaran Destici, "Halktan niye korkuyorsun, niye kaçıyorsun? Partinin isminde halk var ama halkın tercihinden, kararlarından korkuyorsun ve halka gitmiyorsun. Sizin halkçılığınız da bu kadar." değerlendirmesini yaptı.

"Acaba o 8 saatte kimlerle, hangi kuruluşlarla görüşmüştür"

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti heyetinin ABD'ye gerçekleştirdiği ziyarete de değinerek, şöyle konuştu:

"Sayın Kılıçdaroğlu'na dönüşünden beri, hatta Amerika'dayken başlayan bir soru var. 8 saatlik ortadan kaybolmasının sırrı nedir? Acaba o 8 saatte kimlerle, hangi kuruluşlarla ya da hangi kuruluşların temsilcileriyle görüşmüştür. Sadece '4 saat oradan oraya gittim, bir 4 saat de oradan oraya gittim, arada durdum bir hamburger yedim' cevabı gerçekten bizim insanımızın aklıyla alay etmektir. Eğer gerçekten 4 saat bir şehirden bir şehre, öbür 4 saatte de öbür şehirden öbür şehre gitmişsen niye yanında gazeteciler, devletin korumaları yok? Niye o yolculukla ilgili fotoğraflar, görüntüler yok? Bütün bunların cevabı şeffaf, net, milletimizi ikna edecek bir şekilde verilmedikten sonra o ziyaret, özellikle de o 8 saatlik ortadan kayboluş bir karanlık, şüpheli olarak kalacaktır."

İYİ Parti heyetinin de ziyaret sonrası, ABD Dışişleri Bakanlığında ikili ilişkileri, özellikle de Irak ve Suriye'deki gelişmeleri değerlendirdikleri yönündeki açıklamasından bahseden Destici, "Maalesef Türkiye'deki bir siyasi parti, üstelik kendisini milliyetçi, Atatürkçü olduğunu iddia eden bir siyasi partinin heyeti Amerika'ya giderken Türk Dışişleri'yle görüşmüyor, bu bahsettikleri Irak, Suriye konusunda ve diğer konularında Türk Dışişlerinden bilgi almıyor, ABD Dışişleriyle görüşüyor yani Türkiye'yi Türkiye hükümetini, Türk Dışişlerini ABD'ye şikayet ediyor ve ABD'ye diyor ki, 'Siz haklısınız, bizimkiler haksız, biz bu haksızlığı düzeltmeye geldik.' Böyle bir şey olabilir mi? Siz hangi taraftasınız? Irak ya da Suriye yüzünden bizim ilişkilerimiz bozulmuşsa, bunun sebebi Türkiye mi, bunun sebebi ABD mi?" şeklinde konuştu.

"Bu iftira PKK, HDP, CHP ortak yapımıdır"

BBP lideri Mustafa Destici, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun TSK'nın, terör örgütü PKK ile mücadelesinde kimyasal silah kullandığına yönelik sözlerine tepki göstererek, bu iftirayı atan herkesi kınadığını ifade etti.

CHP'li birkaç milletvekili itiraz etse de Kılıçdaroğlu ya da üst düzey yönetimden bu konuyla ilgili bir kınama ya da bu iftirasından dolayı Tanrıkulu'nun disipline sevk edildiğini duymadıklarını söyleyen Destici, şöyle konuştu:

"Eğer sen TSK'ya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne bu iftirayı atan, bölücü zihniyetten farkı olmayan, PKK'nın uzantısı HDP'nin sözde milletvekilinden hiç farkı olmayan bir milletvekilinle ilgili disiplin sürecini işletemiyorsan, demek ki sen de bunu kısmen onaylıyorsun anlamına gelir. Aynı şey TTB için de geçerlidir. Eğer oraya üye olan 70 bin civarındaki tabip, hekim buna itiraz etmiyorsa, ses yükseltmiyorsa, Türkiye düşmanı, TSK düşmanı, terör sevicisi başkanlarını orada tutmaya devam ediyorlarsa onlar da bu vebale, çirkinliğe, iftiraya ortaktır. Biz daha önce bu tür iftiraları PKK'dan ve PKK'nın siyasi uzantısı HDP ve onun türevlerinden duyuyorduk. Şimdi CHP'den, CHP'nin arka bahçesi olan TTB ve diğer örgütlerden duymaya başladık. Demek ki bu iftira PKK, HDP, CHP ortak yapımı bir iftiradır."

Destici, "Nasıl TTB Başkanı ile ilgili soruşturma başlatmışsa savcılık, CHP milletvekili ile ilgili de hemen soruşturma başlatılmalı, fezlekesi hazırlanıp TBMM'ye gönderilmeli, dokunulmazlığı kaldırılmalı ve yargıda bunun hesabını vermelidir." değerlendirmesinde bulundu.