- Bismillahirrahmanirrahiym - “Mülkün, makamların gerçek sahibi yalnız Allah’tır” gerçeğini, mal ve makamları kaybedince mi anlayacağız? Veya ölünce mi idrak edeceğiz? Etrafımız mal ve makam sarhoşlarıyla doldu. Allah’ın rızası ve sevgisini kazanma yarışı yerine, mal ve makam sahiplerinin gözüne girme yarışı yeniden hızlandı. Filim ehline rağbet çoğalınca ilim ehliyle istişareler azaldı. Servet ve şöhret sahiplerine gösterilen alaka acı günlerin eskimez dostlarına ilgiyi gölgede bıraktı. Liyakat, sadakat ve vefa sahibi ehil insanlar kendilerini tanıtmada utanır oldular. Bu emin ve ehil kardeşlerimiz makam sorumluluğu vebalinden dolayı görevlere talib olmaktan korkarken, tilkiler ganimet ovasında cirit atıyorlar. Bazı sivil toplum örgütlerinin bile iktidar sarhoşluğunun etkisiyle bürokraside koltuk kapmak için tehdit yarışına girdiklerini esefle, ibretle ve hayretle izlemekteyiz. Ayrılırız, desteğimizi çekeriz tehditleriyle neye hizmet ettiğimizin ve kimlerin ekmeğine yağ süreceğimizin farkında mıyız? Bindiğimiz Devlet gemisi delinip batırılırsa bundan memleketimizin, milletimizin ve hepimizin çok zarar göreceğini hâlâ anlamıyor muyuz? Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da mahrum olacağımızı hiç düşündük mü? Hayra alamet olmayan bela ve felaketlerin habercisi bir değişim yaşıyoruz. Bazı bakan beyler, bürokrasi ve belediyeler iktidarın rüzgarını azaltmak için yarış halindeler. Belediye bütçeleriyle organize edilen ve kafileler halinde devam eden yurt dışı gezi çılgınlıklarına(!) ne zaman dur denecek? Tam israf ve isyan içinde kutladığımız düğün, bayram vs. tören ve festivallerin içler acısı haline bir bakıp dini inançlarımıza, örf ve adetlerimize uygun programlara ne zaman döneceğiz? Alet olduğumuz güzellik yarışmaları adıyla yaptırılan festivalleri, kültür şenlikleri, tiyatroları ve Erovisyon şarkı yarışmaları maskaralıklarının nefsimizi, neslimizi azdırıcı ve ailemizin temelini dinamitleyici ahlaksız gösterilerinden vicdanlarımız rahatsız olmuyor mu? İslami ilkelerimize tam bir isyan olan bu soytarılıklara ne zaman dur diyeceğiz? Allah’a verdiğimiz sözümüze ve İslami özümüze ne zaman döneceğiz? “(Ey Resulüm)Eğer biz sana güven, ihtiyat, cesaret, güç ve sebat vermemiş olsaydık, neredeyse onlara (İnkarcıların heva ve arzularına) birazcık meyledecektin. O zaman ise, sana hayatın da ve ölümün de azabını kat kat tattırırdık. Hem de bize karşı bir yardımcı da bulamazdın. (İsra S.74-75)” Ayeti kerimesindeki ilahi ikaz ve ihtardan ne zaman ders ve ibret alacağız? Belalar ve musibetler gelince mi? Ahiretin gümrük kapısı kabir evine misafir olunca mı? Hepimizi derinden üzen bu olumsuzlukların yanında iktidarın Devlet Tiyatroları’nı özelleştirme kararı takdire şayan isabetli ilk adımdır. Devamla başta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Opera ve Balesi de acilen özelleştirilmelidir. Tüm belediye ve kamu kuruluşlarında devletin parasıyla yapılan diğer eğlencelere de son verilmelidir. Fakir fukaranın ve garib gurabanın alın terleriyle ve esnafın köylünün vergileriyle oluşan yetimlerin, şehitlerin emaneti devlet bütçesinden kimsenin şahsi eğlenme ve

eğlendirme hakkı yoktur. Opera Balesi seyretmek, Mozart müziği dinlemek isteyenler kendi şahsi imkânlarını kullanmalıdırlar. “Gerçek makam ve hayat; Allah’a ve ilkeleri İslam Nizamına iman, amel, ihlas ve Hakkı tavsiyedir.”, Gerisi ise boş bir hayattır. Yanlışlıklara, kötülüklere, zulme ve haksızlığa karşı elle, dille ve gönülle yapmamız gerekli uyarı vazifesi kardeşlik görevimizdir. Çünkü “mümin müminin aynasıdır” ilkesi birbirimizi uyarmayı gerektirmektedir. Dalkavuklar her yerde bulunur. Ama uyarıcı gerçek dostlar ancak er meydanında bulunur. İnanıp yaşayanlara, yaşayarak Hakkı tavsiye edenlere, bu yoldaki saldırı ve çilelere sabredip yılmadan mücadeleye devam edenlere selam olsun.