Çünkü bilgi, öğrenmeyi, sorgulamayı, daha detay bilgi edinerek ona uygun davranmayı gerektirirken, az bilgi, “Ben biliyorum” dedirtecek derecede eminleştirir insanı. Yetersiz bilgi ile emin olduğumuz kadar yanılma riskimiz artar çünkü göz, kulak, algı, hepsi yanılabilir. Bu yüzden, mutlaka karar vermeden önce tetkik gerekir. Az bilgiyle hareket eden insanda yargı, kolay karar verme ve hızlı hareket varken, öğrenmeye devam eden insan, ağzından çıkanın karşısındakini etkileyeceğini bildiği için, emin olmakta acele etmeden, sakin ve bilerek ilerlemek ister. Hemen suçlamaz, karalamaz çünkü her insanın yanılabileceğini bilir. O yüzden, insanın bilmesi için öğrenmesi, her şeyin başıdır. Kitap okuyarak, düşündürecek fikir atölyelerine katılarak doğru soru ve dualarını bu eylemlerin içine katarak, erdemli insan olmaya doğru bir yürüyüştür aslında bu. Hep yolda ve öğreniyor halde olmak, en önemli kazancımız olmalı çünkü “Bilmeyen el hüner üretmez”

Bilse iyisini yapardı (Atasözü)

Halk arasında “Bilse iyisini yapardı” diye bir söz var. Bilmediği hakkında insan kör ve sağırdır fakat bilmediğini bilmeyip biliyorum zannederse bu tam bir zandır ve çok tehlikelidir. Bilginin derinliği oluşmamışsa, sağlıklı düşünme zemini olamayabilir. Çocukluğumuzdan beri biriktirdiklerimiz her an aklımıza ve dilimize takılıverecek olanlardır. Dolan şey boşalacak yer arar. Sürekli gördüklerimiz ve dinlediklerimiz, zihin heybemizdeki malzemeler gibidir. Okumasak bile onlar bizim beynimize yerleşip bir süre sonra “Haydi şunu yap” komutu verirler. Eğer aklımızı çalıştıracak doğru bilgiler varsa, o zaman mantığımız bize “Bu yanlış, yapma” diye sinyal verir. Hangisi yürekle birleşirse onun dediği olur. Yani bilginin duygu ile birleşmesi, hayata geçmesi için güçlü bir gerekçedir. Bu yüzden önce sevmek sonra eylem daha kalıcı olur.

Çocuklara uyguladıklarımızın kaynağı ne?

Bu doğru diye düşünüp kullandığımız söz, davranış ve yaklaşım biçimlerimiz doğru olsaydı, bugün çocuklarımız bu kadar sorunlu ve bizler de bu kadar sıkıntılı olmazdık. Hem eşimize hem çocuğumuza daha doğru davranabilmek ve aramızdaki iletişimi düzgün tutabilmek adına, fedakârlık yapabilme, gerektiğinde söz yarışına girmeme ve attan alma gibi stratejik yaklaşımları, ancak bilgiyi ahlâka geçirmeye çalışırsak uygulayabiliriz. O zaman neyi önemsememiz gerektiğini bilgi bize söyler çünkü fayda ve zarar ekseninde faydasına inandığımız zaman, buna duygularımız da eşlik eder ve hayata geçer.

Her gün okuyabiliyor muyuz?

Her öğün yediğimiz gıda gibi, almamız gereken bir dozda kitap okumak olmalı ki konuştuğumuz dil zenginleşsin, düşünme ve davranma seçeneklerimiz artsın. Yanlış yapabileceğimizi de başkasının haklı olabileceğini de bilgiler bize göstersin. Yoksa gözlerimizin görme, kulaklarımızın işitme ve zihnimizin anlama kapasitesini olabildiğince daraltmış, yetersiz bilgiyle ve el yordamıyla yaşayıp, hayat kalitemizi minimumda tutmuş olarak ahiretin kapısına gitmiş olabiliriz. Zarar verdiğimiz onca ilişki, kırdığımız onca kalp, iyi olur zannıyla yığınla zarar veren davranış ta heybemizin yükü olur. “Elindeki tek alet çekiç ise, her şeyi çivi zannedersin.” Özlü söz 

Öyleyse, ilim sahibi olmak ve ilimden ahlâk çıkarmak en önemli vazifemizdir.