Beklemeye değer olanı beklerken, seni sahte dünyalıklardan alıkoyan mevsime veda ediyorsun ey kalbim.. Hüznü bir yaz akşamında misafir ediyor kelimeler. Tekne orucu tutan çocuğun sahura kalkışı kadar heyecanlısın belki. Ya da uyumadan davulcuyu bekleyen çocuklar kadar sevinçli..

Ehâd olan Allah, 'bilincimizi yenileyerek O'na yönelmemizi' emrediyor (11:3). Yorgun ruhlu insan için bir bilinç yenilenmesi olan Ramazan artık gitmeye niyetli.. İslam’ın ibadet dini değil, ubudiyet dini olması Müslümanca yaşama üzerine düşündürüyor beni. Zira hep bir değişimden bahsediyoruz, yanlış giden şeylerden, ümmetin parçalanmışlığından vesaire.. Kusur arayan gözle bakmak, yakın çevremizde iletişimde bulunduğumuz kişilere ve eşyaya karşı sonu anlamsızlığa giden bir bakış oluyor. Başka bir ifade ile bakış kısırlığı.. Oysa ki Ramazan, iman katsayımızı artırırken hayretimizi de artırmalıydı. Yalnızca Ramazan'da değil her zaman iyiliği yaşamın merkezine almak insanî bir sorumluluk evet. Ama 'kalbim temiz' gibi şeytani bir teselliye rağmen içimizdeki 'ben' ne kadar iyi..? Oruçlu iken sevdiklerimize merhametle mi, yoksa nefretle mi davranıyoruz? Her akşam teravih namazlarını kaçırmayan fakat çocuklara ve eşine karşı merhametsiz, şekle indirgenmiş ruhsuz ibadetleri eksiksiz ama yetimin başını okşamayan insanlar tanıyoruz değil mi..? Ubudiyetin zihnimde oluşturduğu anlam denizinde sevgi ile karşılaşıyorum. Tebessüm, empati ve merhamet gibi kelimeler karşılıyor sonra beni. Oruçlu olmak insanın şahsiyetine karşı bakışımızı değiştirmemişse, orucu bozan şeyleri tartışırken öfkeli olmayı ve gıybeti konuşmuyorsak diyet ayını geride bırakmışızdır. İşte bu yüzden bilinç yenileme mevsimidir Ramazan..

Yıkıntılar arasında iftar yapan Gazzeli ailelerin fotoğraflarına bakıyorum. Nasıl da heyecanla süslenmiş evler. Dünya gibi bir dertleri yok onların. Pahalı iftar sofraları, korkusuz geçen günleri ve bayramlık sevinçleri yok.. Kalbimizin varlığını hissediyorsak o fotoğraflara bakıp geçemeyiz.

Ramazan neyi değiştirir diye sorarsak, 'en sevdiğinden Allah'ın ver dediğine veremeyen insanı infak ve takva ile tanıştırır' cevabını alırız. Zira yeryüzünde yokluk ve adaletsizlik varsa çocuklarımızı küçük yaşta vermeye alıştırmak durumundayız. En sevdiği oyuncağı infak eden, yetim kardeşine de o çok sevdiği ışıklı spor ayakkabıdan alan çocuklar yarınların kardeşlik zincirinde bir halka olacaktır. Çocukluğunda yokluğun derin ıstırabını fark edenler daha iyi bir eş ve baba oluyor. Kıymet bilme yetisi başkasının derdini görmekten ziyade iktisadi bir farkındalık da kazandırıyor bize.

Doğu Türkistan’da her yıl olduğu gibi zulüm ve yasaklar var. Mülteci hayatların trajedisine şahit oluyoruz bir kez daha. Savaşın gölgesinde kanadı kırık serçe gibi yaralarını sarmaya çalışan Gazze’de buruk geçiyor Ramazan. Ümmetin her karış toprağında acıya rağmen umut ve dua tomurcukları yeşeriyor. İşte bu yüzden infak mevsimidir Ramazan..

Kadrini bildik mi bilmiyorum ama kadri büyük bir geceyi ve hayat yolculuğunda ruhumuza rahmet molası gibi gelen mevsimi bize hediye eden Rabbe teşekkür etmeliyim.. Kıymet bilme duygusunu giderek unutan modern insana elindekileri fark ettirecek bir şeyler olmalı. En çok da hayatın arka sokaklarında unutulmuş Ramazan'dan Ramazan'a varlığı hissedilen yoksulları, bayramlık bekleyen yetimleri hatırlamalı..

Kusurlarımız için af dilemenin sonunda akıbeti güzel bir hayat müjdesi veriyor Mecîd.. Tıpkı oruçtan sonra bayram hediye etmesi gibi. 
Kadir gecesi, ayetlerin aklımıza, ruhumuza ve kalbimize indiği, vahiyle ilk tanıştığımız gecedir. İnsana ve kâinata vahyin penceresinden bakabilmek için lafızdan manaya ve maksata hicret etmeliyiz.

Kur’an ayının sonunda sevincimizi paylaştığımız, yeni bir bilinçle kardeşliği inşa ettiğimiz Ramazan Bayramı, bir ve beraber olmamıza vesile olsun..