“Biz hep buradaydık ama büyük çoğunluğunuz bizi hiç fark edemediniz.
Önce sizi krallarla yönettik. Sonra baktık onlar ülkelerine ihanet etmiyorlar, onların tahtlarını imha ettik, giyotinlerle kafalarını uçurduk.
İsmine demokrasi dediğimiz sistemi kurduk. Kralların yerine politikacı denen çoğunluğu ülkesini makam ve para için satmaya hazır insanları getirdik.
Siz serbest iradenizle yöneticilerinizi seçtiğinizi sanarken biz gülmekten kendimizden geçtik.
Yüzyıllardır elimizde tuttuğumuz paramız o kadar etkiliydi ki ülkeler aldık, sistemler kurduk, denemeler yaptık.
Nazilerle bir deneme yaparken bir yandan da Komünizmi kurduk, karşısına da Kapitalizmi yerleştirdik.
Her sistemin değişik tonlarını değişik ülkelerde denedik, halklar üzerinde en az yarım yüzyıl sürecek testler yaptık.
Sahte kahramanları dünya halklarına idol yaparken, bize meydan okuyan gerçek kahramanları imha ettik.
Paramızın gücü kiliseyi o kadar korkutmuştu ki bizi imha etmeye çalışmışlardı.

SIFIRDAN BİR ÜLKE

Ne oldu?
Biz onları dinleri ile birlikte yavaş yavaş imha ediyoruz. Gerçekten inananları kalmadı, mabedleri bomboş.
Kendini dünyanın efendisi eşref-i mahlukat sanan zavallı insanoğlu. Sizi hayvanlardan daha aşağı seviyeye getirmek için neler neler yaptık.
Önce kendimize sıfırdan bir ülke kurup adını Amerika Birleşik Devletleri koyduk. Tamamen toplama insanlar ve inançlardan oluşan bu ülkeyi yönetmesi çok zor olmadı.
Önce onlara kanlı bir iç savaş yaşatıp bunun bir daha tekrarlanmaması için susmaları ve hiçbir şeye itiraz etmemeleri gerektiğini öğrettik
Halkı pasifleştirdikten sonra yavaş yavaş bütün planlarımızı uygulamaya koyduk.
Özgürlük ve bağımsızlık kavramı her kapıyı açan anahtardı. Onun tanımını elimizde tuttuğumuz Hollywood film endüstrisi aracılığıyla biz yaptık. Böylece sürü, gerçek özgürlüğün değil bizim tanımladığımız özgürlüğün peşinden koştu.

ÖZGÜRLÜK, MODA VE HORMON

Önce kadını özgürlük adı altında evden çıkarıp çalışmaya zorladık ama kadına erkekten daha az maaş verdik. Verdiğimiz o az maaşı da moda adı altında devamlı elinden aldık. Bu yüzden durmadan erkeklerle çatışmalarını sağladık, bazıları işi o kadar ileriye götürdü ki işyerlerinde daha iyi rekabet edebilmek için erkeklik hormonu kullanmaya başladılar. Çalışan kadın ve çalışan erkek yorgunluk ve stresle akşam eve döndüklerinde de çatışmaya devam ettiler. Ailede huzur kalmadı, çocuklar aileden uzaklaştılar ve bizim TV’lerimizin eline düştüler.
Yaşadıkları bitmek bilmez stres döngüsüne karşı onları anti-depresan kullanmaya özendirdik. Anti depresan bütün korkuları ile birlikte Allah korkularını da öldürdü. Allah korkusu olmayınca dini unuttular. Dini unutunca ahlakı, merhameti unuttular.

LAİKLİK KİLİSESİ

Onları “laiklik” kilisemizin değerli elemanları olarak cemaatimize kaydettik.
Artık tek bir hedef vardı hayatlarında. Bizim tanımladığımız haliyle ‘başarı’ ve ona ulaşmak için her şey mübahtı. Kariyerleri için gerektiğinde karılarını, kocalarını boşadılar.
Minicik bebeklerini soğuk kreşlere teslim ettiler.
Aileyi parçaladıktan sonra gerisi çok kolaydı. Biz arkamıza yaslanıp zevkle olanları seyrettik.
‘Arkamıza yaslandık’ dediysek yanlış anlamayın o sözün gelişi. Hiç durup dinlenmeden çalışıyoruz.
Kadını vahşileştirdikten/erkekleştirdikten sonra sıra erkeğe, onun evcilleştirmesine / kadınlaştırılmasına gelmişti.
Şimdi hiç durmadan ona saldırıyoruz.
Ona vahşi diyoruz, yasalar çıkarıp onu her konuda haksız duruma düşürüyoruz, şirketlerde kadın gibi kibar konuşmalarını sağlama eğitimleri verdirtiyoruz, kadın elbiselerini erkek modası yapıyoruz, eskinin top mermisi taşıyan erkeklerini kısa taytlı kadınlar haline getiriyoruz. Daracık pantalonlarla, tiroid hormonlarını bozan parfümlerle, klorla, florla erkeklik hormanlarını bitiriyoruz.
Cinsiyetsiz görünümlü erkek/kadın şarkıcıları gençlerine rol model yapıyoruz.
Eşcinsellerin şöhret basamaklarını hızlı çıkmasını sağlayarak, başarı için her yol mübahtır kıvamına getirdiğimiz ebeveynlerin ve çocuklarının bilinçaltlarına bunu başarının anahtarı olarak kodluyoruz.
Erkekleri kadınlaştırıp kadınları da erkeleştirdikten sonra tek cins amacımıza ulaşmış olacağız.
Siz bunları günlük hayatınızda fark etmeseniz sizin acıyı hissettiğiniz bir alan var.

7 SENE DE BİR

Ekonomi…
Beyninizi o kadar yıkadık ki bu ekonominin belli kuralları var sanıyorsunuz. Oysa o kuralları biz istediğimiz gibi manipüle ediyoruz.
7 senede bir krizler çıkarıp cebinizde birikmiş birazcık parayı bile çekip alıyoruz ama siz bunu hangi sıklıkla yaptığımızı bile anlayamayacak kadar cahilsiniz.
Gerçekte olmayan ekonomi kuralları dolayısıyla biriken borçları 50 senede bir bu kez büyük buhranlar çıkarıp eritiyor, çıkan ekonomik krizler üzerinden siyasi harita mühendisliği de yaparak dünyayı istediğimiz gibi şekillendiriyoruz.
Her 100 senede bir kullanılan küresel parayı değiştiriyoruz ki hiçbir ulus çok güçlenip kendini bizim üzerimizde göremesin.
Frank ve Pound’un ardından yüz yıla yakındır kullandığımız Dolar’ın da sonuna geldik.
Bu sefer farklı bir şey yapıp dijital para ile dünyayı yöneteceğiz.
Büyük ekonomik yıkım artık kapınızda. Dijital para dijital dünyayı getirecek. Zaten siz buna dünden hazırsınız. Kafanızı cep telefonlarınızdan kaldırıp etrafınızda ne olup bittiğini anlayamadan hayatınızın her karesini telefonlarınıza oradan da bulutlara yüklediniz.
Sizi dinliyoruz, kaydediyoruz ve sizi kendinizden bile daha iyi tanıyoruz.

‘SİZE ŞAH DAMARINIZ KADAR YAKINIZ’

Size şah damarınız kadar yakınız. Çünkü biz Yaradan’a başkaldırmış onun yaptığı şeyleri tersine çevirebileceğimizi iddia etmiştik.
Öyle ‘dijital sisteme geçeceğiz’ dediysek bu o kadar kolay olmayacak sizin için. Mikroplar gibi çok hızlı ürüyorsunuz. Savaşlar, salgın hastalıklar ve kıtlıklarla sizin birçoğunuzdan kurtulmamız gerekiyor.
Her şeyin dijitale yüklenmesi tamamlandıktan sonra size dijital kıyameti yaşatacağız. Hatıralarınız, fotoğraflarınız, bilgileriniz, kutsal kitaplarınız, inançlarınız, kısaca her şeyiniz silinecek,
Tıpkı yağmuru bıraktıktan sonra çekip giden bulutlar gibi, her şeyinizi yüklediğiniz ‘bulutlar’ da çöküp gidecekler.
İstediğimiz düzenin kurulması ve idamesi için çok değil bize yaklaşık 500 milyon kadarınız yeterli. O kalanlarınızında çoğunluğu organları makinalarla değiştirilmiş yarı insan yarı robot canlılar olacaklar. Vücudunuza yerleştirdiğimiz çiplerle hayatınıza son vermek bizim için bir düğmeye basmak kadar kolay olacak.
Bilincinizi bile kontrol edeceğiz. 5G ile yapabildiklerimizi anlayamayan siz zavallı sürülere 6G ya da 7G ile yapabileceklerimizi, akıllı tozun ne olduğunu filan anlatmakla vakit kaybetmeyeceğim.
Bir koronavirüsle başarabildiklerimize bakın. Market raflarınız, alışveriş merkezleriniz, ibadethaneleriniz boşaldı. Bir paket makarna bir rulo tuvalet kağıdı için birbirinize girdiniz..
Yıllardır yüzlerce ‘mikrobiyoloğu’ bugünleri size yaşatmak için öldürüyoruz, fark etmiyorsunuz. Pis işlerimizi yaptırdığımız ve üzerlerinden finansal sistemi canımızın istediği gibi cebimize akıttığımız bankerleri işimiz bitince ortadan kaldırıyoruz, anlamıyorsunuz.
Değişimin önündeki siyasi ve dini engellerden kurtulacağız.
Ülkelerin halklarını çatışmayı en derinde yaşasınlar diye yüzde 50-50 kamplara böldük.
‘Sistemi 5 kere yıkıp 6 kere yeniden inşa ettik, şimdi tekrar yıkıp 7. defa sistemi inşa edeceğiz’ diyoruz, siz sinema filmi seyrettiğinizi sanıyorsunuz.
Tıpkı 11 Eylül saldırılarını bir film gibi izleyip sonra gözetim devletine razı olmanız gibi, 3-4 sene sürecek büyük kaosun ardından güvenliğiniz için her şeye razı olacaksınız.
İşte o zaman üzerinize çöküp size her istediğimizi yaptıracağız.”
Yukarıdaki satırlar elbette küresel bir tetikçinin itirafları değil ama olsaydı muhtemelen bunun gibi olurdu.