Yalçın Koçak kimdir?

22 Mart 1952’de Sakarya’da doğdu.

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi mezunu. O yıldarda MTTB üyesi oldu. DP, AP CKMP’de siyaset yaptıktan sonra sanayi ve Teahhüt işleri ile uğraştı. Balkan Üniversitesi Mütevelli Heyet başkanı olan Koçak aynı zamanda Aydın Üniversitesi’nin mütevelli heyeti üyesi.

ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Vakfı'nın Yönetim Kurulu üyesi olan Koçak, Kenevir Enstitüsü ve Kenevir Kooperatifini'nin yönetim kurulu başkanıdır.

Halen Tarım, Kenevir, Yeni teknolojiler, Doğu - Akdeniz, Kıbrıs ve Ege sorunu, Ortadoksluk, D8 Ülkeleri ile işbirliği ve Barter gibi konular üzerinde çalışıyor.

Yalçın Koçak, Araştırma - İnceleme, Araştırma - İnceleme - Kuram, İş, Ekonomi & Pazarlama kategorilerinde eserler yazmış bir yazardır.

Başlıca kitapları alfabetik sırayla;

Batı Trakya Türk Cumhuriyeti,

Big Mac,

Endüstriyel Kenevir - Sanayicinin Yeni Cevheri,

Musul,

Tiran - Toynbee'nin Kayıp Kitabı

Yalçın Koçak'ın otobiyografisi:

22 Mart 1952 Sakarya ili, Adapazarı Merkez Karakalpak Mahallesi nüfusuna kayıtlı olarak dünyaya geldim.

Annem; Ozanlar Mahallesinden Lâtif Duman kızı Hakime’den doğma Rahime 1987 de ANAP’dan Milletvekili oldu. “Özal’ın sırdaşı” olarak bilinen Koçak

Babam; Mustafa oğlu Fadime’den doğma Mehmet. Ailem şehrin en eski kereste ve nakliye tüccarlarıydı. Yeni yol veya şose denilen eski E-5 yani Ankara yolu garajlardan, şehrin içerisinden geçiyordu. Evlerimiz ve işyerlerimiz oradaydı. Babamlar dört erkek, üç kız kardeştiler. Rahmetli dedem de çocuk çokluğundan vergi olarak yol parası ödemeyenlerdendi.

İsmail, Şevki, Mevlüt amcalarım; Hanife, Rabia, Hilmiye halalarımdı.

İlk okulu Sakarya İlkokulunda bitirdim. Öğretmenim çok ileri görüşlü Arapça ve Türkçe’ye hakim aydın bir Atatürk Milliyetçisi Mediha Maner Hanımdı. Bizleri de kendi gibi yetiştirmeye azami özen gösterdi.

Orta eğitim Adapazarı Ticaret Lisesi orta kısmında okudum ve aldığım eğitimle hâlâ defter ve kebirimi ve de mizan ile bilançolarımı kendim bağlarım. Nurettin Bayramoğlu’nu ve hocalarımı da rahmetle anarım.

Sakarya Lisesini 66-67’de bitirdim. Üniversite tahsili için İstanbul’a geldim. Yıldız Üniversitesi o zaman İ.D.M.M.A Akademi idi, İnşaat Mühendisliğine başladım. 74 mezuniyet yılımız oldu.

Siyasi düşünce dünyamız dedemden gelen demokratlık Babadan gelen AP’lık ve sonra Amcamdan miras CKMP doğrultularında gelişti.

İstanbul gençliğimizi aldı almasına ama bize çok şey öğretti. O zaman MTTB “Milli Türk Talebe Birliği” fahri hizmet yıllarımızdı. Rasim Cinisli ağabeyimizle göz açtık, Kadir Mısıroğlu ile yürüdük, Rahmetli üstad Necip Fazıl’la şahlandık, kabımıza sığmaz olduk. Milliyet nedir, ne demektir onlardan öğrendik, Altın Nesil olmalıydık ezilmişlikten, adam sendecilikten, bananecilikten ve de bizden adam olmazcılıktan kurtulmalı ve de kurtarmalıydık, Boyunduruk kabul etmedik, Hürriyetimizi gemletmedik.

Hamdık, piştik, M.Zahit Kotku (KS)’yu tanıdık, elinde olduk.

Ekonomik hürriyeti olmayanların, fikir hürriyetine sahip olamayacakları gerçeğini çabuk öğrenmiştim.

Daha okulu bitirmeden başladığım, şantiye hayatıyla kısa zamanda işlerimi büyüttüm. Askerlik mi, Evlilik mi?

Vatan hizmeti beklemez dedik, Yarim bekledi.

İzmir Gaziemir Ulaştırma Okulu (Carlos) Yıllarım.

Takım komutanım takmıştı bu lakabı, zaten MTTB’de lakabım Tek Kişilik Ordu’ydu. Ordu hızıma yetişemeyince mimlendik belli.

Ankara Kirazlıdere MSB İnşaat-emlak Kontrol mühendisi Yıllarım. Yazık yetimin malına, heder olan paralara çok yazık itiraz edersen savunma; saçın uzun, paçan geniş askerlikse askerlik v.s. oysa işimiz mühendislik, emirle durmuyor binalar ayakta, demir’le duruyor. Albay Recai Gülener ve ekibi çok bilen, yemeyen, yedirmeyen birini ister mi sürdüler AFYON’a. Kıta aylarım başladı. Binbir macera 38 gün geç’le gelen tezkere ve 1986 Rütbeleri sökülen Mühendis General Recai Gülener, O gün kara kuvvetleri komutanı olarak beni Afyon’a süren; Kenan Evren Cumhurbaşkanıdır, Ben de genç Sakarya milletvekili . Ziyaretine gittiğimde “Demek o sürdüğümüz Asteğmen sendin Yalçın, bak Allahın adaletine sürenin Rütbeleri söküldü, sürülen taltif oldu” diyecekti.

Evlendim; Sevdiğimi aldım, Muradıma Erdim. Eşim Saraybosnalı Rumeli Türklerinden. Yazlık köyü eşrafından İsmet’in kızı FATMA… Bana üç erkek evlat verdi, üçü de yiğit hem de yolumdan gelen cinsinden şükür yarabbi.

Tolgay inşaat, Turgay ekonomi, Yasin İşletme mühendisidir.

İş ve meslek yaşantımız çok hızlı ve başarılı oldu.

İş’e iş, Aş’a aş kattık, yüksek vergiler ödedik çok eser bıraktık. 1983’de Rahmetli ÖZAL’a destek olduk. 87 Seçimlerinde Sakarya’nın listesinin iyiliği konularında ziyaretimden çıkarken “Yalçın seni de yazdım” dedi, geri dönerken Ağabeyim Dr. Cengiz Aslan beni göğüsledi kapı dışına çıkardı. Yalvar yakar Sakarya’dan kaç milletvekili bekliyorsanız beni alta yazın, işlerim çok ben gelmeyeyim ama gönderen olayım istedim.

Hemşehrilerim lütfetti beni o alt sıradan da çıkarttı kader; Ekonomik hürriyetim vardı. Müstakil ve müstakim siyaset imtihanım başlıyordu. Ayıpsız günahsız ikbâl ile çekildik devletten.

Rahmetli ÖZAL’la aynı başkanlık divanında çalıştım. Kahveci Rahmetli ekürimdi. Çok zor işleri başardık altından kalktık. Genel Başkanımızı, kimliklerimiz pahasına Cumhurbaşkanlığına çıkardık. Mirasımızı kimler yiyor; işte ortada, hem de inkâr edenlerimiz.

ÖZAL’ın yolu; devamı olduğunu söylemeden Menderes’in yoluydu, baş ucunda dururdu Menderes’in kasetlerini dinlerdi akşamları. 93’de Hayrettin Erkmen Rahmetliden açılan Eski Demokrat Parti’yi istemişti Merkez’de yeni bir siyasal yapılanma için, ömrü vefa etmemişti. Onun bu son siyasi arzusunu vasiyet kabul ettik. 1946 DP’sini aldık, süsledik, yeşerttik 1997’de Mesut’la ters düşüp Anap’tan ayrılan üniversiteden hocamız Korkut ÖZAL’ı beklemediği bir anda genel başkanlığa getirdik. “Olmayacağını, yapamayacağını bile bile, çünkü arkadaşlarımda şöhret hastalığı kompleksi vardı.”

2001 yılında Korkut Hoca yapamadığı işi iade yerine, Cüneyt Zapsu üzerinden Tayyip Bey’e kaydırma yoluna tenezzül edince yeter… dedik. Aday olduk, kongreyi aldık, yine borç ödedik, sesledik süsledik, DP’ye bu sefer de Melih GÖKÇEK tebelleş oldu.

Oysa ki plan; dağarcığında olanların hepsi gelsin meydana üç gün, üç gece yapalım bir kongre, hazirunun seçtiğine tabi olalım söz bende aday olmayacağım dememize rağmen nefislerinin esiri olan arkadaşlar, malum. Heder ettiler canım programı…

Biz Genel Başkanlık sevdalısı değildik.

Memleket Sevdalısı olarak yapmamız gerekenleri zaten hep yapmıştık.

Doğru demişti AKİF

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

Nerede o yürekler… ?

BÜYÜK BABAM KARAKOLCUYMUŞ…

Dedem rahmetli Mustafa Koçak bıyıkları terlemeden genç yaşına bakmaksızın takalara doluşup yelken, kürek batıya hain besleme palikaryaya İstanbullu koca bir devletin başkentini haremi ismetini işgal eden İngiliz ve düveli muazzamya karşı tek yürek olarak gelen 150 Karadeniz delikanlısından biriydi. Of’tan takaya binen; rahmete kavuştu bana futbolu öğreten sevdiren mahallemizin ağabeyi Tevfik Aydın’ın babası Mehmet Aydın lakabı oflu imam, onları takaya alanperkamlı hafız. Gönüllü milislerin lideri Emice dedikleri İpsiz Recep, Karadenizden İstanbul’a yol yoktur. Tek yol deniz oda İngiliz gambotlarının kontrolu altında sahilde büyük limanlarda İngiliz müfrezeleri mevzilenmiş limanlar ve idaresi ellerinde gaz yok, tuz yok azınlıklar eşkiyalığa soyunmuş, asker kaçakları çete olmuş halka zulüm çektirir. İstanbul erg’ini kaybetmiş bir halde iken. Trabzon ve Rize müdafai hukuk cemiyeti elde kalan son neferlerini de cepheye sürüyor. 150 Karadeniz uşağı fedai. Maaş yok, tayın yok, üstte yok, başta yok. Elde tüfek, birde yüz elli mangal yürek asılırsa küreklere ne edecek azgın Karadeniz uysallaşıp yol verecek. Gece kürek gündüz kara. Yalı yalı dalarlar boğazdan içeri.

İstanbul boğazı Garipçe köyü sığınaktır iyi bir barınaktır. Karadenizi gözleyen fevkalade stratejik bir limandır. Mevzilenirler, İşleri İstanbul’dan Karasu Yenimahalle Sakarya nehri ağzından, ve İnebolu üzerinden milli kuvvetlere silah ve cephane ikmalidir.

Beykoz ve Sarıyer’de Karadenizli Reisler zaten bu işe hazırdır. Zincir kurulur, gece herkes uyur onlar çalışır. Hainleri çoktur, yardım edenleri de ne garip Rum da vardır yardım eden Ermeni ve Yahudi de işte gönül ve gönüllülük, vatanseverlik böyle bir şey. Baskına uğrarlar, İngiliz istihbarat subayı Bener’in işkencesi ne onları yıldırır nede yollarından döndürür. Etrafta da temizlik yapılır. Halka zulüm yapan Rum Kör Andon ve çetesi yok edilir. İngilizler hesabına çalışan işbirlikçiler tasviye operasyonuna tabi tutulunur. Milli kuvvetlerin ilk gemisi Alemdar müsademe ile alınır. Anadolu ya yüzlerce gönüllü ve subay emniyeti sağlanarak geçirilir. Kocatepe ye o meşhur İngiliz topu ve bombaları yatiştirilir. Sakarya ve havalisinde Yunanla işbirliği içerisinde çeteler halka zulüm vermektedir, baskın verilir etraf ve ahali bu eşkiyalar dan temizlenir. Binbir meşakkat ve fedakarlıklarla harp kazanılır, vayan kurtulur, Cumhuriyet kurulur. Adapazarı na Kaymakamlığa bayrak çekilirken dedemin sağ eli kalpağında selam durmaktadır al sancağıma, gözlerinde mutluluk göz yaşlarıyla ama sol eli tüfeğin tetiğindedir.horozu da yukarı. Genç Cumhuriyetin düşmanları vardır, hem de tetik mesafesinde. O tetikteki parmak,o kalkık horoz ve o fedakar adamın gözündeki yaşlar ve devlete hiç memur vermeyen, ama hiç bir şeyini de esirgemeyen aile olmamız, şehrin bütün karakollarındaki kerestemiz, harcımız, tuğlamız, demirimiz. Nereden geliyordu bu karakol muhabbeti, Gençtik bilmiyorduk, anlamadık Rahmetli büyük amcam İsmail anlatmıştı ben mühendis olup hayata atıldığımda Karakolculuk Muhabbetimizi. Dede meşrebimizi

Rahmetli Büyükbabam yetimdi babası rus harbinde şehit olmuş yitikti. İpsiz Recep Emice Nadire halayla evlenince ve çocukları olmayınca Nadire hala yetim Mustafa yı evlat edinir. Müfrezenin en küçüğü ve masumudur, eve girer, çıkar diye bir namahrem hukukudur bu gün anlaşılması zordur.

Dedem Karakollar yaptı, yaptırttı.

Torunları orada hep eziyet çekti.

Vatan kurtardılar, Cumhuriyeti kurdular.

Cumhuriyet kuranlara da diyet ödetti.

Ya bu Cumhuriyet dedemin kurduğu Cumhuriyet değil.

Ya da işgal altında biz farkında değiliz.