Ertelemek ve ötelemek için bu coğrafya kadar uygun bir coğrafya bulamazsınız. Her an her şey olabilir. Yolunuza ayı çıkabilü, yola taş düşebilü! Mümkünlü’de her şey mümkün.

ABD ile şu güvenli bölge meselesine bakın bir. ABD Türkiye ile mi anlaştı, PYD ile mi? Bir yandan PYD’ye TIR’larca yeni silah veriyor, öte yandan “yok ettik” dediği DAEŞ’i bir anda yeniden diriltti ve Türkiye sınır bölgesine doğru koridor oluşturuyor. Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, “Güvenli bölge kurulması bölgede barış ve güvenlik için büyük adım olacak” dedi. Dedi de bakalım sonuç ne olacak!. ABD birçok konuda defalarca söz verdi! Sonuç! ”İpe un sermek” kabilinden bir bahane bulunur.

Birileri tavşana kaç, tazıya tut diyor sanki. Dostlar alışverişte görsün kabilinden işler.

Herkes bakanlar kurulunda değişiklik bekliyordu. Birileri odasını topluyor haberi geliyordu, birileri mesai arkadaşları ile vedalaşmış deniyordu. Yeni bakan olacaklarla ilgili listeler dolaşıyordu ortalıkta, ama gelinen noktada kabine değişikliği bayram sonrasına ertelendi söylentisi var! Bayram sonrası olur onu da görürüz.

Birilerinin şunu görmesi gerek: Söylenti en tehlikeli gerçekten daha tahripkâr olabilir.. Beklentiler karşılanmıyorsa söylentiler yayılır. Vaadler anlamını yitirir.

Şimdi de bir de Doğu Akdeniz sorunu diye bir sorunumuz oldu. Batı Trakya, Ege kıta sahanlığı, adalar, Kıbrıs sorunu yetmiyormuş gibi bu da üstüne tüy dikti.

Biz de kararlılık ve cesaret gösterisi yapıyoruz. Petrol arama gemilerimiz bölgede arama, tarama, sondaj çalışmalarına başladılar. Bölge dışı devletlerin bölgede olması kimseyi rahatsız etmiyor ama Türkiye’nin bölgede olması birilerini rahatsız ediyor.. Biliyorsunuz daha önce AB Dışişleri Bakanları, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz sondaj çalışmaları nedeniyle Ankara’ya yaptırım kararı aldı. NATO ile S400 ile ilgili sorun yaşıyoruz, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’le ilgili olarak AB ile sorun yaşıyoruz. Aslında Ege ve Batı Trakya ile ilgili sorunlarımız da var.

Yaptırım programı çerçevesinde Dışişleri Bakanlarının uzlaştığı önlemler kapsamında AB, Türkiye ile üst düzey temasları ve Kapsamlı Hava Taşımacılık Anlaşması müzakerelerinin askıya alınması, Türkiye’nin AB’den 2020’ye kadar alması öngörülen 145.8 milyon Euro’luk üyelik öncesi mali fonlarda kesintiye gidilmesi öngörülüyor. AB Türkiye’ye 2014-2020 dönemi için 4,4 milyar Euro fon ayırmıştı. Bu fonlarla desteklenen alanlar arasında demokrasi, yönetişim, hukukun üstünlüğü, temel haklar, çevre, iklim, ulaşım, enerji, rekabetçilik, inovasyon, eğitim, istihdam, sosyal politikalar, tarım, kırsal gelişim, bölgesel ve yerel işbirliği bulunuyor. Tabii İstanbul Sözleşmesi çerçevesinde başlatılan tartışmalar da gelecekte bu yardım programı ile ilişkilendirilecek. Öte yandan, AB’li diplomatlar ayrıca, doğalgaz sondaj faaliyetleriyle bağlantılı olarak muhtemel mali yaptırımlar kapsamında da Avrupa Komisyonu’nun çalışmalara devam etmesini istedi.. Avrupa Yatırım Bankası’ndan da Ankara’ya verilecek kredi desteğinin gözden geçirilmesi talebinde bulunuldu. 

Yarın bu çevreler Kaz dağları ile Çevre fonlarını, İstanbul sözleşmesi ile Sosyal Politikaları, eğitimi, tarımı, önümüzdeki aylarda yapılacak tarım şûrası kararları ile ilişkilendirmeye çalışacaklardır. Bunları öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Yakın tarih bunların örnekleri ile dolu. Havuç ve sopa politikası böyle bir şey işte. Türkiye’de haşhaş ekimi ile ilgili yaşananları hatırlayalım.

Türkiye’nin ABD ile başı dertte. Tek ABD olsa, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Rum yönetimi ile de Suudiler ile de Libya ile de başımız dertte. Dert bir değil, AB ile de başımız dertte, NATO ile de başımız dertte. Daha doğrusu onların bizimle bir derdi var. Türkiye bunların arasında, bir zamanlar Cumhuriyet’te, Turhan’ın çizdiği gibi kara domuz sürüsünde ak koyun gibiyiz.

Batı her zaman bize karşı ikiyüzlü oldu! Ama bizim içimizde batı aşığı birileri Anadolu’yu “Batıya kalkan tren” gibi gördü. Varlığımız onların varlığı içinde eriyecekti. O zaman, birlikte, rakı içip sirtaki oynadığımız zaman “anlayacaktık Yunanla kardeş olduğumuzu”..

Rahmetli Erbakan bir fıkra anlatırdı. Rusya karasal açıdan çok büyük bir ülke. Sovyetler zamanında hükümet her zaman ekonomideki kötü gidişatı iklim şartlarına bağlarmış. Bu mevsim kuraklık oldu, bir başka mevsim sel bastı bir başka zaman dolu vurdu, fırtına oldu, her zaman bir bahane bulurlarmış. Erbakan hoca da ekonomideki kötü gidişata hükümetlerin siyaset, terör, iklim şartlarını bahane olarak gösteren iktidarın bu icraatına Sovyetleri örnek gösterirdi.

Bu bölgede de bütün olumsuzluklara bir bahane, bir kılıf bulmak mümkün. Yarım asırdır terörle boğuşuyoruz. Soğuk savaş bitti diyorlar, kızılın yerini yeşil tehlike aldı ve soğuk savaş bir şekilde devam ediyor ya da ettiriliyor. Komünizm bitti ama artık DAEŞ var! Sosyalist olduğunu söyleyen, kendini laikçi Kürt ulusalcı hareketi olarak takdim eden PKK ve onun uzantısı PYD bugün, kapitalizmin ağa babaları ile kol kola, emperyalizmin bölgede tetikçiliğini yapıyor.

Bu erteleme-öteleme sadece Türkiye için değil, bölge devletlerinin hepsinde böyle bir marazi durum söz konusu. İsrail’de de aylardır belirsizlik sürüyor. ABD hani Arap NATO’su kuruyordu, ne oldu. ABD bölgeden geri mi çekiliyor yoksa varlığını tahkim mi ediyor? Resmi söylemle gerçekler her zaman örtüşmeyebiliyor. Zaman zaman Beyaz Saray başka bir şey söylüyor, Pentagon başka şey. Yetmiyor, Irak ve Suriye’deki Amerikan askeri karargahından birileri daha farklı bir şey söyleyebiliyor. Bu aslında taktik olarak kurgulanmış bir politika olabilir.

Ha! Bu arada, arefe günü Erdoğan’dan ilginç bir açıklama geldi. Fırat Kalkanı Harekatı›nı hatırlatan Erdoğan, ardından “İnşallah bu ağustosta da tarihimizin zaferler halkasına bir yenisini daha ekleyeceğiz” dedi. Hatırlarsanız Fırat Kalkanı harekatı da ağustos ayında başlamıştı. Bu arada ilginç bir bilgi de Altan Tan’dan geldi. HDP eski milletvekili Tan, katıldığı bir televizyon programında PKK elebaşı Abdullah Öcalan’a ilişkin açıklamalarda bulundu. Öcalan’ın açıklamalarını değerlendiren Tan, «İmralı›dan PKK›ya silah bırakma çağrısı geleceğini tahmin ediyorum» dedi.

Bayram bittiğinde tam da ağustosun yarısını geride bırakmış olacağız. 2. yarısında öyle anlaşılıyor ki önemli gelişmeler olacak. Bunların arasında gözler Bakanlıklarda ve İstanbul Sözleşmesi ile ilgili atılacak adımlarda olacak. Ağustos ve eylül ayı gündemi çok yoğun. Acil çözüm bekleyen ve ertelenen birçok konu önümüzdeki günlerde netleşmek zorunda. Görelim Mevlam neyler. Selâm ve dua ile..