Bugün duaya kilitledim kendimi. Kendimden başlayarak duanın rengine boyanacağım ve boyayacağım. “Bana şunu yaptı, bunu yaptı” demeden, “O bunu hak ediyor” ya da “Hak etmiyor” demeden, herkesin özünde duaya aç ve muhtaç olduğu bilinciyle, Rabbim’e (c.c) el açacağım. En büyük, en güçlü, en kuşatıcı duayı herhalde kendime yapmalıyım. Kirlenmiş bakışlarımın arınması, zihnimin tazelenmesi, iyi gösteren anlama ve kavrama gözlüğünü takabilmem, sevmenin en iyileştirici, en güçlendirici ilâç olduğunu ve daha neleri bilmem gerektiğinin ötesine geçip idrak edebilmem için dualarım önce bakışlarımı yönelttiğim yüreğime olsun. Önce ne kadar ham, ne kadar yetersiz, ne kadar muhtaç olduğumu, ne gelirse Rabbimizin (c.c) yüceliğinden akan bir ırmak gibi bize aktığını ve akacağını yürekten anlamam gerekiyor. Çünkü Veren O, alan O, sınayan O.

Dua insan zihnine ve hayatına yön verir

Var edilmiş ve büyümeyi bekleyen nice güzelliklerin büyüme ilhamını en güçlü, tek verebilen ve tek Hakim’den isteyerek ilk adımı atıyorum. Ben yola çıktım, inayetinle yolda kalayım. Hamım, biliyorum ki ne yaparsam yapayım olamam fakat olma yolunda olayım. Bilemem fakat nasib ettiğin kadarını bilebilirim. Bilme ve anlamada nasibimi artır. Ben kendi haline kaldığında nefes bile alamaz acziyetteyim, Sana muhtacım. Beni onar ki, sağlam kalayım. Bana şefkat nazarıyla bak ki, varlığımın idrakine varayım. Bana kendini ve sevgili Habibini bildir ki, akledip fehmedeyim, onunla kendime geleyim. Kendime gelmeden sana gelemem ey Rabbim. Sana uygun hale gelmeden, ben ben olamam ve bu halimle de kalamam. Sen şefkat ve merhametin akılların alamayacağı kadar zirvesindesin. Beni ve bizi bu dünya misafirliğinde yücelttiklerinden eyle. Bizi kardeşlik bağlarıyla besle ve güçlendir ki, Sana kullukta ilerleyebilelim. Bize yardım et her şeye gücü yeten ey Rahmet-i Rahman (c.c).