Hukuk, kanunlar, yönetmelikler ve uluslararası sözleşmeler, insanların mutluluğunu sağlamak için yapılmışlardır. 

İnsanların güvenle yaşadıkları sağlıklı bir toplumun varolması ve varlığını devam ettirmesi için de, AİLE kurumunun sağlam ve sağlıklı olmasına bağlıdır. 

Aile demek, vatan demektir. Devletler ancak sağlam aile yapıları ile güçlü olabilirler.

Aileyi oluşturan fertler, aile kurumuna karşı tüm sorumluluk alanlarını saygı, hürnet, şefkat, sevgi, sabır ve sadakat gibi faziletleri bir erdem olarak gören ve bunlarla techiz olmuş fertlerden oluşursa, böyle sağlam temellere oturmuş ailelerden teşekkül edecek millet de, güvenilir, huzur ve selametle yaşanır, insanlığa umut olan hayırlı bir millet olur. 

Sayın Cumhurbaşkanım, 

"En az 3 çocuk istiyorum" şeklindeki teşviklerinizin, 'Milli Güvenliğimizin' bir gereği olduğunun idrakindeyiz. 

Nasıl ki, çocuk olmadan istikbalimiz olmayacak ise, aile olmadan da çocuk olmayacağı açıktır! 

Aileyi koruyamaz, kaybeder isek, hem millet hem devlet olarak geleceğimizi kayberder, hem de insan neslini yok etmeye yönelik yapılan küresel çalışmaların değirmenine su taşımış oluruz..

Bugün küresel güçler, özellikle İslâm dünyasında, insan fıtratına aykırı sapkınlıkları özendirip, maddi ve manevi desteklerle teşvik ediyorlar. 

"Kadına Özgürlük", "Güçlü Kadın, Mutlu Kadın”, Kadınlar Kalkınmanın Öznesi Olacak”, "Kadına Şiddete Karşı..", "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" gibi kavramlarla, bir yandan görsel, yazılı ve sosyal medya ile diğer yandan da bazı siyasi partilerin ve dışarıdan desteklenen belirli sivil toplum kuruluşlarının düzenledikleri çeşitli kültür-sanat(!) etkinlikleri ile, erkeklerin kadınlaşması, kadınların da erkekleşmesi özendirilerek, LGBT sapkınlıkları açıkça destekleniyor ve aile kurumumuz dinamitleniyor..

Bunu da, uluslararası antlaşmalar ve sözleşmeler ile bağlayıcı hale getirip, kendi devlet politikalarımıza baskı kurarak yön vermeye çalışıyorlar..

Bu bağlamda CEDAW antlaşması ve İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, şu an ülke gündeminde büyük yer tutmakta ve Türkiye Halkının büyük tepkisine neden olmaktadır. 

CEDAW (Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women), yani "Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi", Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979′da kabul edildi, 1981′de yürürlüğe girdi ve Türkiye tarafından 1985 yılında imzalandı. 

Sözleşmenin imzalanması, taraf devletleri, kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması için somut adımlar atmakla ve CEDAW Komitesi’ne düzenli olarak kadının insan haklarının geliştirilmesi konusunda ülkedeki devlet uygulamalarını raporlamak ve sunmakla yükümlü kılıyor. 

Birleşmiş Milletler (BM) düzeyindeki 9 temel insan hakları sözleşmesinden biri olan "Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi" (CEDAW), bu sözleşmeler arasında özellikle kadınların insan haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini odağına alan tek sözleşmedir. 

Uluslararası kadın hakları yasası olarak da kabul edilen CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının sözüm ona güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedefler. CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlar.(!)

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ de, Türkiyenin, 11 Mayıs 2011 yılında  imzaladığı, 24 Kasım 2011’de TBMM’nin müzakeresiz ve şartsız kabul ettiği, sözde "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"dir. 121. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 13 ülke tarafından imzalanmış ve 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girmiştir. 

CEDAW ve İSTANBUL SÖZLEŞMELERİ, sözde kadına karşı ayrım, kadına yönelik şiddet gibi hususları vitrine koyarak, aslında bugün yaşanılan aile parçalanmalarından da anlaşılacağı gibi, toplumumuzun en temel yapı taşını, "aile" olmaktan uzaklaştıran uluslararası sözleşmelerdir ve bunlar, milli güvenliğimize yönelik dış kaynaklı sabotajlardır!

34 sayfadan ve 81 maddeden oluşan İstanbul Sözleşmesi, ön gördükleri ve dili açısından “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ne benzemektedir. İnsan Hakları Beyannamesi, insanları ne kadar koruyorsa, İstanbul Sözleşmesi de, kadınları o kadar korur.

Bizim toplumumuzda kadını da, erkeği de, çocuğu da, yaşlıyı da, engelliyi de yasalar ya da sözleşmeler değil, “toplumsal ahlak” yani "milli-manevi değerlerimiz" korur.

Bu bağlamda, CEDAW ve İSTANBUL SÖZLEŞMELERİ, aile yapımızı ifsat ederek yıkmaya yönelik uygulanan bir truva atı niteliğinde asrımızın en büyük bir yıkım projesidir!

AİLE, HER ŞEYİMİZDİR!

Avrupa Birliği denilen, yeryüzünde bozgunculuk yaparak dünyayı sömürenler kulübüne hoş görüneceğiz diye örf ve inançlarımızla ters düşen kötülüklere sahip çıkmayalım!

Milli-manevi ve kültürel değerlerimizi yozlaştıran, “aile”yi dinamitleyen, insan haysiyet ve onurunu zedeleyen sapkınlıkları, kanun şemsiyesi ile korumaya çalışmak, bu milletin geleceğine kefen dikmekten farksızdır!

Saygıya ve hürmete layık olan ve milletimizi ayakta tutan “aile”, değerini yitiriyor. Ailenin olmazsa olmazı olan “anne”, sıradanlaştı, “baba” ise, hakir duruma düştü, ikisi de değerini kaybetti!

Artık ne baba kaldı, ne anne!..

Aile kurumumuz bitiyor!!!

Bu sözleşmelerle ortaya çıkan kadınların gücü, yapıcı değil yıkıcı bir güçtür! Böyle sözde güçlü kadın ve ezik erkekten oluşan toplumda, aile yok olduğu gibi, ülkenin istikbali de yok olmaktadır!

Böyle bir toplumda, vatanına, milletine, ailesine iyi bir nesil de yetişmez!

Bu bir çöküştür!

İşin daha da kötüsü, bu tehlikeli gidişata dikkat çeken herkes, edebsiz ve hain bir güruhun linç ve haysiyet suikastine uğrayarak hedef haline getirilmesidir!

Devletin, diyanetin ve siyasi erkin yetkilileri de suskun kalmamalıdır!

Ailenin, dolayısıyla milletin ve ülkenin geleceğinin kurtulması için, CEDAW ve İSTANBUL SÖZLEŞMELERİ'nden derhal çekilinmeli ve TOPLUMSALCİNSİYET EŞİTLİĞİ PROJESİ sonlandırılmalı ya da doğru ve etkili bir strateji ile bu sözleşmelerin ülkemiz üzerindeki baskı ve tesir gücü ortadan kaldırılarak aile kurumumuza, gençlerimize, milli manevi değerlerimize sahip çıkılmalıdır!


 

Sadece İstanbul Sözleşmesi iptal edilerek hiçbir sonuç alınamaz! Zira TCK ve Medeni Kanunumuz, İstanbul Sözleşmesi'nin değil, CEDAW antlaşmasının bir  ürünüdür.


 

Kadını ve kadına yönelik şiddeti suistimal edip sömürerek, asıl şiddeti erkeğe, çocuğa, gençliğe, aile kurumumuza ve kadim medeniyet değerlerimize yönelten bu BM - CEDAW ve AB - İSTANBUL SÖZLEŞMELERİ, “kadınlara eşitlik” mottosunu kendine maske yaparak, biyolojik kadınlık ve erkeklik cinsiyetlerini bozmak, bunun yerine kurgulanmış lezbiyenlik, gaylik, biseksüellik ve translık gibi sapkınlıkları, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" adı altında normalleştirerek bizzat insan neslini yok etmeye çalışan büyük ifsad projeleridir!

CEDAW ve İSTANBUL SÖZLEŞMELERİ,  Erkek olmayı, aileyi, patolojik hastalıklı bir hal olarak görmekte ve “erkeğe karşı ayrımcılığın, ayrımcılık olarak değerlendirilmeyeceğini” zımnen belirtmektedirler. Ailede erkek ile kadın arasında bir rekabet oluşturarak boşanmaları körüklemekte, toplumu, sapkın ve çocuksuz ilişki modellerine yönlendirip teşvik etmektedirler.

Nihai hedef, “Ailesiz Toplum Projesi” dir. Ailesiz kalan erkek de, kadın da tüketimin kölesi, yalnız, yenik ve umutsuzdur. Sömürülmeye açıktır. Emperyal işgallere karşı da direncini kaybetmiştir.


 

Bu sebeblerle CEDAW ve İSTANBUL SÖZLEŞMELERİni reddediyor, “kadın için aile tehlikelidir!” diktelerini kesinlikle kabul etmiyoruz!

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve McKİNSEY  politikalarının, Türkiye gibi İslam ülkelerinin lideri konumundaki Müslüman bir ülkede ve milli manevi değerlerine bağlı bir toplumda hayata geçirilmeye çalışılmasına DUR diyoruz! 

Bu, bizim apaçık bir Milli Güvelik sorunumuz ve onurumuzla, değerlerimizle bağımsızca yaşayacağımız kıyamete kadar sürecek "Varolma Mücadelemizdir!"

Bu kötülük projelerinin arkasında emperyalistler  küresel şer güçler vardır! 

Bu projeler, küresel labaratuvarlarda üretilerek bize dayatılmıştır!

Aileye savaş açmış, toplumu ve aileyi terörize eden CEDAW ve İSTANBUL SÖZLEŞMELERİnin, ve bunlara bağlı geliştirilen TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PROJESİnin Avrupa ülkelerindeki gibi ülkemizde de geri dönülmez boyutlara ulaşmadan iptalini, feshini ya da Türkiye'nin çekilmesini ve bunlara bağlı olarak halen kamu kurumlarında ve stk lar aracılığı ile hayata geçirilen uygulamaların iptalini istiyoruz! 

CEDAW, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PROJESİ ve 6284 sayılı yasa, bu milletin temeline konulan  atom bombasından daha güçlü bir yok edici tehlikedir!


 

CEDAW, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ve TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PROJESİ, bu milletin ahlakını ve aile yapısını  bozmak için çok sinsice hazırlanmış metinlerdir.

Bu antlaşma ve sözleşmenin niçin yapıldığını aziz milletimiz hala anlamamistir!!!

Eğer anlasaydı, 15 Temmuz gecesi  gibi sokağa çıkarlar ve bu projelere karşı büyük bir mücadele başlatırlardı.

Sayın Cumhurbaşkanım,

"İstanbul sözleşmesi, 'Nas' değil" dediniz. İstirham ediyoruz, iptal ediniz!