CHP, Türk halkının bildiği klasik yapıyı yeni nesil seçmenlere, gençlere unutturarak, “Adaletsizliğe, yolsuzluğa” karşı, “demokrat” ve dini inançlara saygılı bir imajı oturtmaya çalışıyor birkaç yıldır. Klasik Kemalist CHP’nin her seferinde umutlanmasına rağmen, seçimlerde yenilgiye uğraması, artık değişik imaja yönelmelerini kaçınılmaz hale getirdi.
Bir iki seçimdir, sağcı adayları belediye başkanlığı veya milletvekilliği için aday gösterme, önce taktikti ancak şimdi mecburiyet haline geldi. Kendi tabanlarının itirazlarına rağmen ilk Ekmeledin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanlığına aday göstermeleriyle başladı bu taktik. Ankara’da ülkücü kökenli Mansur Yavaş’ı CHP’den aday göstermekle devam etti.
Ancak bu ilk hamleler başarılı olamadı.

Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise sağcı birini değil, parti içinde sivrilen Kemalist Muharrem İnce’yi aday gösterdi. Bu hamle CHP liderinin parti içine yönelik Muharrem İnce’yi tasfiye operasyonuydu aslında.

Zira Muharrem İnce’nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında kazanamayacağını biliyordu. Hem kazanamayacak, hem de milletvekili olamayacaktı Muharrem İnce. Kemal Kılıçdaroğlu böylece, parti içinde muhalefetiyle ve kendisine karşı Genel Başkan adayı olmasıyla baş ağrıtan önemli bir rakibi diskalifiye etmiş olacaktı.

Fakat seçim sürecinde Muharrem İnce, öyle bir rüzgar estirdi ki, muhtemelen Kemal Kılıçdaroğlu’nu, “Bir de kazanırsa?” diye kaygılandırdı. CHP tabanı sürekli seçim kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nu çok hazzetmediği için, hitabeti ve enerjisi olan Muharrem İnce aday olunca, mağlubiyetlerden yılmış olan CHP’liler bir anda büyük umuda kapıldı. Yazarlar, sanatçılar, sosyal medyadaki kimi fenomenler Muharrem İnce adıyla adeta coştular.

Muharrem İnce’nin beklenmedik performansı, onu CHP’lilerin yıllardır beklediği kurtarıcı özlemine karşılık veren bir isme dönüştürüyordu. Sağ kesimden, özellikle Ak Parti’den oy alabilmek için Kemalist kökenli, muhafazar kesimin hoşuna gidecek sözler söylüyor, bazı hamleler yapmayı gerekli görüyordu. Dindarlara hoşgörülü olduğunu söylüyor, dine saygılı ifadeler kullanıyor, Cuma namazlarına gidiyordu. Ancak tabii ki üzerine tam oturmadığı gibi “Her gün Cuma namazı kılıyorum” gibi gaflar yapmaktan da kurtulamıyordu.
Normalde Cuma namazına gitmesine, dini söylemde bulunmasına tepkili olması gerekenler, geçmişte olduğu gibi “din istismarı” görüp eleştiren kemalistler dahi bu takiyeyi “Ak Partileleri kandırmak için gerekli” diye hoş görüyor, ellerinden geldikçe Ak Partililere “Bidon kafalı, koyun sürüsü” gibi cümleler kullanmamaya çalışıyorlardı.

Ancak bu takiyye, taktiksel hoşgörü yeterli olmadı ve Muharrem İnce ancak % 30 oy alabildi. Kesin kazanacağına inanan CHP’liler büyük hayal kırıklığına uğradılar. “Patates soğan, Güle güle Erdoğan!” diye içki içerek slogan atanlar şizofrenleştiler. Çünkü Muharrem İnce, “Adam Kazandı” demiş, o gece ortadan kaybolmuştu. “Sandıkta oyları çaldılar, Muharremi ve ailesini kaçırdılar!” paranoyasına kapılanlar günlerce kendine gelemedi. Sadece seçim kaybedilmedi, yeni lider Muharrem İnce rüzgarı da hızla kayboldu.

31 Mart 2019 yerel seçimleri için Muharrem İnce İstanbul adayı beklentisi olsa da, Kemal Kılıçdaroğlu ne onu, ne de nöbetçi İstanbul adayı Gürsel Tekin’i tercih etmedi. Beylikdüzü Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını ilan etti. Ekrem İmamoğlu, ANAP kökenliydi. Başta bu isim CHP tabanı tarafından öok da benimsenmedi. Silik ve yine sağ kökenli birinin aday oluşu, hoşnutsuzluk meydana getirdi.

Fakat birden beklenmedik bir Ekrem İmamoğlu rüzgarı esmeye başladı. Bir anda Yasin okuyan, camilere giden, sağcı gibi konuşan, masum yüzlü, dürüst Ekrem İmamoğlu imajı yaygınlaşmaya başladı. Yine kimi sanatçılar, internet fenomenleri İmamoğlu adına kampanyalara destek oldular.

Ak Parti’de ise bu sefer, gerek bazı yanlış adaylar nedeniyle, gerek “Binali Yıldırım nasıl olsa kazanır” düşüncesiyle, gerekse bazı küskünlükler gerekçesiyle, özellikle İstanbul’da bir rehavetin içindeydi. “İstanbul’u kesin Binali Yıldırım alır” düşüncesi rehaveti, bazı ihmalleri de beraberinde getirdi. Mesela sayısı on binleri geçen kitleler memleketlerine muhtarlık seçimleri için gitti. Sadece Ordu iline on bini aşkın insanın gittiği basında yer aldı.

Sosyal medyada bir İmamoğlu rüzgarı eserken, Binali Yıldırım rüzgarı estirilemiyor, Ekrem İmamoğlu’nun yalan üstüne yalan söylemesine rağmen, bunlar ortaya konmuyor, kimileri ise bıktırıcı bir şekilde aşağılama, düşmanlaştırma tweetleri atmayı yeterli görüyordu.

Muharrem İnce bir anda unutuldu bu sefer İmamoğlu CHP’liler tarafından yeni bir kurtarıcı olarak görüldü. Yasin okumak, Cumaya gitmek, dini söylemler gibi takiyyeler devam etti. Daha önce Samanyolu televizyonunda program yapan Ekrem İmamoğlu, FETÖ ve PKK hakkında olumsuz tek cümle kullanmıyordu.

Ezeli Tayyip düşmanları, “Tayyip olmasın da, isterse Yunan gelsin” anlayışında olanlar iyice kenetlendiler. İYİ Parti, HDP ve FETÖ'cüler İmamoğlu için seferber oldular. İstanbul’u fethetme motivasyonu onları bir araya getirmişti. Geçmişi bilmeyen bazı gençlerde ve kadınlarda İmamoğlu sempatisi oluşturuldu.

Yapılan seçimde Ak Parti’nin özellikle genç teşkilat görevlileri ile sandık görevlilerin de “nasılsa kazanırız” rehavetinde olduğu ortaya çıktı. Zira seçim sonuçlarında görüldü ki, tutanaklarda oylar Binali Yıldırım’dan Ekrem İmamoğlu’na kaydırılırken, “Kesin Ak Partili’dir” diye gözlerine kestirdikleri yaşlılara ve kadınlara sadece iki pusula verilip, beyaz pusula verilmezken Ak Parti mensupları neredeyse uyutulmuşlar. CHP’liler ise derslerine iyi çalışmışlar ve iyi çalmışlar.

İmamoğlu’nun 30 bin farkla kazandığı seçim her açıdan garipti. Zira neredeyse bütün ilçelerde Ak Parti büyük farkla öndeyken, sadece Büyükşehir’de gerideydi. İtirazdan sonra anlaşıldı ki, sadece yüzde onluk yeniden sayımda 30 binlik fark 13 bine düştü.

Şimdi yine İmamoğlu rüzgarı estirmeye çalışıyorlar ama takiye olduğunu herkes biliyor. “İstanbul’u Pontus kazandı” diye manşet atan Yunan medyasına bir şey dememesi, hatta hiç alakası yokken Tevfik Göksu Trabzonlulara Rum dedi, demedi ama ima etti, kaş gözle ifade etti gibi iftirası, FETÖ ve PKK için bir kelime bile edememesi, CNN Türk dört kameramanı işten kovdu diye iftira atması, FETÖ Belediyeler İmamıyla iş tutması, her gün 60-70 iftara katıldığını söylemesi, kampanyasını yürüten kişinin FETÖ'yü öven tweetleri gibi ortaya çıkması gibi hadiseler rüzgarı kesiyor.

Ak Partililer ise rehavetten kurtulmuş ve yaptıkları hatanın farkına varmış durumda. Bir gafletin, rehavetin nelere mal olabileceğini gördükleri için, küskünler de sandık başına gidecek. Sadece beyaz pusula verileceği için, eksik pusula hilesi de yapılamayacak.

23 Haziran Ak Parti’nin yeniden kenetlenmesini sağlayacak bir seçim olacağa benziyor.

Selametle...

Kemalettin İSAOĞLU

Twitter : @Kaymesbi