Adam, işten eve döndüğünde 6 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken bulur. Çocuk babasına, “Baba,1 saatte ne kadar para kazanıyorsun” diye sorar. Eve yorgun gelmiş olan baba çocuğunu tersler , “ Ne yapacaksın? Bu senin işin değil.” der. Çocuk ısrar eder, “ Lütfen baba, çok merak ediyorum. Benim için önemli.”

   Bu ısrar üzerine, “ Tamam, senin için bu kadar önemliyse söyleyeyim. Bir saatte yaklaşık 20 lira kazanıyorum.” diye cevap verir baba.

   Bunun üzerine çocuk, “Baba, bana 10 lira borç verir misin?”  diye sorar.

   Baba iyice sinirlenir, “Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri  şeylerine ayıracak param yok. Şimdi derhâl odana git ve kapını kapa.”
dedikten sonra kumandayı eline alarak  kanallar arasında dolaşmaya başlar. 

   Çocuk, kalbi kırılmış olarak sessizce odasına gider ve kapıyı kapatır.

   Adam ise sinirli sinirli, “ Bu çocuk da ne kadar tuhaflaştı bugünlerde” diye düşünür. Ama aradan 1 saat geçtikten sonra biraz sakinleşir,  çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını hatırlar. Belki de gerçekten lâzımdı, diye düşünür ve çocuğun odasına giderek kapıyı açar. Yatağında uzanmakta olan çocuğa sorar:

   “Uyuyor musun?”

   “Hayır”,  der çocuk.

   “Al bakalım istediğin 10 lirayı. Biraz önce sana sert davrandığım için üzgünüm, ama uzun ve yorucu bir gün geçirmiştim.”  diyerek kendisini 
savunur baba.

   Çocuk sevinerek teşekkür eder. Sonra da elini yastığının altına koyarak bir sürü bozuk para çıkarır. Bunları, babasının verdiği paranın yanına koyarak saymaya başlar. Bunu gören baba yine sinirlenir ve söylenir:

   “Paran olduğu hâlde niçin benden yine para istiyorsun ki?”

   Çocuk boynunu büker:

   “Ama yeterince yoktu ki baba!” der. 

   Sonra elindeki paranın hepsini babasına uzatır:

   “Babacığım, burada tam 20 lira var. Şimdi bana bir saatini ayırır mısın lütfen?”

                                                                                            *                  *                  *

    Bu hikâyede anlayabilenler, daha doğrusu anlamak isteyenler için çok önemli mesajlar var.

   Aslında çocukların birçok söz ve tavrı mesaj yüklü. Acaba o mesajları okuyabiliyor muyuz?

   Okul toplantılarına, çocuk eğitimiyle ilgili konferanslara  veya kişisel gelişim seminerlerine katılanların çoğunu bayanlar oluşturuyor. Maalesef 
erkeklerin büyük çoğunluğu da “Ben her şeyi bilirim.” havasında . Oysa en çok bildiğini zannedenler, en çok hata yapanlardır.

   Buradan, annelik ve babalık gibi büyük bir sorumluluğu omuzlarına alan tüm anne-babalara, özellikle de babalara seslenmek istiyorum.

   Çocuğunuzla bir problem yaşıyorsanız, olumsuz veya anlam veremediğiniz davranışları varsa eğer, önce siz kendinizi sorguluyor musunuz acaba? 

Yoksa problemleri  çözmek yerine  yok saymayı mı tercih ediyorsunuz? Ya da sürekli çocuğunuzu suçlamayı mı?

   Şimdiye kadar çocuk eğitimiyle ilgili kaç kitap okudunuz? Kaç seminere katıldınız? 

   Kitap okumak, seminere katılmak ve çocuğunuzla ilgilenmek için vaktiniz yok öyle mi? Televizyonun karşısında ayda kaç saat harcadığınızı 
bir hesap eder misiniz lütfen? Günde 1 saatse ayda 30, 2 saatse 60, 3 saatse 90 saatiniz TV karşısında geçmiyor mu?

   Oysa sevgi,  şefkat,  ilgi, takdir ve desteğin –kaç yaşında olursa olsun- çocuğunuzun  zaruri  ihtiyaçları olduğunu biliyor muydunuz? Peki bu ihtiyaçlarını yeteri kadar karşılıyor musunuz? 

    Meselâ uzmanlar, çocuğunuza özel zaman ayırmanızı tavsiye ediyorlar. Haftada 1 gün veya hiç olmazsa 1 saat de ayıramıyor musunuz 
en değerli sermayeniz  olan çocuklarınız için?

   (Toplum olarak mazeret üretmekte üstümüze yok. Bir de eleştiriyi kabullenmeme gibi bir zaafımız var maalesef. Ama ben yine de faydalı olur umuduyla eleştiri ve önerilerime devam edeceğim.)

   Muhtemelen siz çok meşgulsünüz değil mi? Para kazanmak gibi son derece önemli bir işiniz var. Ve işinizi bahane ederek ailenizi, çocuğunuzu ihmal ediyorsunuz. “Sizin için çalışıp duruyorum.” diyerek sık sık başa kakarsınız bunu üstelik. Oysa çocuğunuz sizden çok para değil, sevgi, şefkat, ilgi, takdir ve destek bekliyor. Onun paradan ziyade bu değerlere ihtiyacı var.

   Filmlerde zaman zaman görürsünüz; mutlu olmayan, hatta anne ve babasına kırgın olan çocuğunu nankörlükle suçlar baba: “Her şeyi var. Neyi eksik ki?”

   Evet, maddî açıdan dünyayı önüne sermiş, bir dediğini iki etmemiştir belki, ama farkında olmadığı çok önemli bir şey eksiktir çocukta. Belki bütün vitaminleri fazlasıyla almıştır, ama “S vitamini”, yani sevgi eksik kalmıştır.

  Çocuğun asıl istediği samimi bir sevgi ve ilgidir; lâfta kalan kuru bir sevgi değil…  

   İş işten geçmeden, iyi gitmeyen bir şeyleri düzeltmek ve kırgınlıkları gidermek için var mısınız ciddi bir muhasebe yapmaya, yani kendinizi sorgulamaya, değiştirmeye ve geliştirmeye? 

   Şunu iyi bilin ki, bunu gerçekten isterseniz başarabilirsiniz.

   Çocuğunuzda “S vitamini” eksik kalmışsa, bu sizin hangi eksiklerinizden kaynaklanıyor acaba? Bunu bulabilecek kadar cesur musunuz kendinize karşı?

   Yoksa çocuklarınız size kırgın olduğu hâlde, siz hâlâ kendinizi  mükemmel bir anne-baba olarak mı görüyorsunuz?

   İyi düşünün, zira bilinçsizce harcanan zamanlar,  kaybolan yıllar geri gelmeyecek. Önce  kendinizle yüzleşin. Tanışın kendinizle ve barışın. Artı ve eksilerinizi olduğu gibi görün. Sonra sevgi, şefkat ve hatta hasretle kucaklayın ailenizi, eşinizi, çocuklarınızı... Yarın onları kaybedebilecek  ve bir daha göremeyecekmişçesine!.. Sık sık anî depremlerle sarsılan ölümlü, yalan dünyada, bu da bir gerçek değil mi?..