Günümüzde, pek çok sapkınlığın normalleştirilmeye çalışıldığı gerçeği ile yüzleşirken, acilen ve radikal bir şekilde aile içi atmosferimize bakma zaruretimiz vardır. Aile çocuğun ilk ve en derin kökleridir. Tutunma ve beslenme kaynağıdır. Tutunamaz ve beslenemezse, mutlaka besleneceği bir kaynak bulacaktır. Canlı organizmamızın aç kaldıkça, yenme ihtimali olan her şeye yöneldiğini ve hayatta kalmak için yemek zorunda kalır. İnsanın psikolojik bedeninin en önemli beslenme kaynağı, hürmet ve özenle var sayılması, hayatın birlikte paylaşılarak arada güçlü bir gönül bağı oluşturulmasıdır.

Var sayılan var hisseder

Dinlenen, fikri sorulan ve saygı ile muamele edilen çocuğun şahsiyeti en güzeliyle yapılanır. Ortak paylaşımlarla oluşan güçlü bağ, çocuğu ve genci, derin ve güçlü dalgaların savurmalarına karşı en güçlü koruyucudur. Kardeşler arasında ve anne babasıyla birlikte yaptıkları sıradan işler, aktiviteler ve sohbetler, o dönemin en çok ihtiyaç hissedilen, özlenen ve çocuğu yuvada tutan malzemeleridir. Beslenen değerler var olur. Korunan değerler uzun ömürlü olur. Birlikte mutlulukla yaşanan güzel zaman dilimleri, geriye bakıldığında çocuğun kendisini ait hissedip tutunduğu kökleri olur.


Değersiz hisseden içten küçülür ve değersizleştirene kendisini kapatır

Değersizleştiren dil ve üslup, derinden yaralar. Var ve değerli olduğunu, kendisi için en özel insanlardan duymaya ve hissetmeye ihtiyacı olan, çocuğun itibarsızlaştırılması, en basit işlerde bile mükemmellik bekleyen, göremediğinde azarlayan anne baba tepkisi çocuğun güvenini zedeler. Çocuk anne babası ile olan sıkıntısını çözemez. Çözemedikçe hırçınlaşır, hırçınlaştıkça da eleştirilir. Eleştiri karalamaktır, karalamak yaralamaktır. Yaralanan çocuk başını koyacağı bir omuz, dizine yatacağı bir şefkat kaynağı arar. Bunu evde bulamazsa, dışarıda arar ve yanlış ilişkilerden medet umar.

Kendisine inanılmaması çocuğun kendisi ile arasını açar

Çocuk başına gelen bir taciz ya da başka bir travmayı annesine söylediğinde, “O öyle bir şey yapmaz, sen yanlış anlamışsındır” diyerek üzeri örtülürse, bu yıkıcı ve tahrip edici davranış sürecektir. Ne yazık ki bunun çok örneği vardır. Çizgi dışına savrulan çoğu gencin hayatında taciz, tecavüz öyküsünün yanında, bilhassa da baba ile kopuk ve tahrip etmeye devam eden ve annesiyle de yüreği beslemeyen yüzeysel bir ilişki söz konusudur.


Çocuğu karşı cinse benzetmek zihni o tarafa kaydırır

Çocukluğunda erkek olduğu halde kız gibi, kız olduğu halde erkek gibi büyütülen, “Erkek gibi” ya da “Kız gibi” diye sevilen, ya da çocukta böyle eğilim olduğu görüldüğü halde buna sessiz kalınan durumlarda, çocuğun içindeki karmaşa büyür. Bu çelişik duygularla baş edemeyen, kimseye de açılamayan çocuklarda çoğunlukla intihar eğilimleri görülür.

Başta helâl rızık ve sadakat olmak üzere, ailede güler yüz tatlı dil, ortak aktiviteler, ailece oturup sohbet edebilmek, bir arada bulunulan zamanlarda telefona değil çocuklara bakmak ve dokunmak; çocuğun köklerini güçlendirmektir. Biz sahip çıkmazsak, çocuklarımız başkalarının sahipliğine sığınmak zorunda kalır. Biz ellerini bırakırsak, cazip tekliflerle birileri ellerini tutar ve bırakmaz. Emanet olan çocuklarımızı sevgiyle kuşatalım ki koruyabilelim ve onların tutunacakları kökleri olalım.