Dünkü yazımda bahsi geçen sonuçlar ile bizi karşı karşıya bırakan ve derhal kendimize çekidüzen vermezsek siyasetin ötesinde felakete sürükleyecek olan çözülmelere değinmeye devam ediyoruz.

  • Sıfır atık projesi kapsamında derelere, denizlere fabrikalardan atılan zehirli atıkları görmeyip, doğayı koruma bahanesiyle fakir fukaradan poşet parası alınması
  • Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) ve kentsel dönüşüm mağdurların feryatlarına kulak tıkanıp çözüm bulunmaması,
  • Yuvalar paramparça olurken 2002 İstanbul Sözleşmesi kapsamındaki hükümlere uyularak hükümetin boşanmalarda ara buluculuk yapmayıp sessiz kalması.
  •  Adı milli fakat kendisi ithal olan 2002 “İstanbul sözleşmesi” adı altında dini yapımıza örf ve adetlerimize uygun olmayan maddelerin toplumumuza dayatılması   
  • İki Milyon nafaka mağdurun görmezden gelinmesi, çocuk icrası, nafaka ve velayet sorunlarının çözülememesi
  • Zinanın suç olmaktan çıkarılması, çocuk tacizlerinin, kadın ve çocuk cinayetlerinin artması, bu durumun medya organlarında teşvik edilircesine yayınlanmasına ses çıkarılmaması ve bu suçların cezasız kalması ya da suçun karşılığı olmayan cezaların verilmesi
  • En başta yola çıkılanların, yolda bulunanlara değiştirilmesi
  •  İlk çıkarken yol azığımız olan samimiyet ve dava şuurunun yerini menfaat, yalakalık, iş takibinin alması
  • Hareketin asıl omurgasını oluşturan İslamcılık fikriyatının terk edilerek İslamcıların dışlanması
  • Bazı Bakanların döneminde tüm cemaatlerin kıskaca alınıp, küstürülmesi
  • Bugün bile ‘FETÖ’ye yakın isimlerin hala aday gösterilebilmesi
  • ADD'ye bile kurban organizasyonu verilirken, kendilerine oy vermiyor diye bazı cemaatlere kurban izninin verilmemesi, bu gibi uygulamalarla kimi cemaat mensuplarının küstürülmesi
  • Dini Güncelleme” sözlerinin maksadını aşacak biçimde algılanarak büyük tepki toplaması
  • Ayasofya ile alakalı ilk açıklamaların tepki çekmesi
  • Medyanın ezici çoğunluğunda köşe kapanların gazeteciliği bırakıp trollük yapması, İktidara yalakalık yapacağım, yaranacağım diye aleni yapılan yanlışları bile yazmaktan söylemekten çekinerek adaletten ayrılması, bu tavır ile de halkın güvenini yitirerek muhalefete puan kazandırması,
  • Bazı Bakanların Bakan gibi değil de kabadayı tarzı bir söyleme sahip olması, kendileri dışındaki herkesi hain ilan etmesi
  • İçeriden ve camiadan gelen en ufak eleştirinin bile hainlik, teröristlik ya da gaflet yaftası ile adlandırılması, dostça eleştiri ve uyarıların dahi ağır ithamlarla karşılık bulup, böylece menfaat için gelen yalaka isimlerin etrafı doldurması, bu şakşakçıların dalkavukça sözlerinin ördüğü duvarlar nedeni ile adil ve dürüst kişilerin yaptığı hakperest eleştirileri sorumlu mevkide bulunanların duyamaması
  • Eleştirel yazıp çizenlerin işten atılması,
  • İsrafın artması
  • MHP'nin aslında Milli Görüş ve Ak Parti çizgisi ile uzlaşmayacak kimi söylemlerinin Ak Parti'yi esir alması,
  • Ak Partiye mubah görülenlerin başkalarına haram sayılması..
  • Arap Baharında yanlış yerde durulması, Libya, Suriye politikasının baştan sona problemli olması, zikzaklar çizilmesi
  • ABD'ye hem terör destekçisi denilip hem de15 Temmuz dâhil onca ihanetine rağmen dost ve müttefik yakıştırması yapılarak hala “ABD ile çalışmak istiyoruz” gibi sözler sarf edilmesi..
  • Bazı çevrelere şirin görünme sevdasıyla birikimi olan alimleri/oluşumları itibarsızlaştırma oyununa gelinmesi
  • Aileyi yüceltmek ve korumak yerine (bilerek/bilmeyerek) boşanmayı özendirecek, aileyi zayıflatacak düzenlemelerin yapılması hatta bazı Bakanların ailedeki bu çözülmeyi besleyecek bilinçsiz açıklamalar yapması,
  • Üretim ekonomisi yerine tüketim ekonomisine yönlenmesi, var olan tesislerin satılması, bunların yerine bolca stat gibi tartışmalı yatırımlar yapılması,
  • Son olarak en önemlisi de yukarıdaki sıraladığımız ve böyle giderse toplumca bizi felakete sürükleyecek uygulamaların tamamının dış güçlerin sinsice, haince tasarlayıp kurguladıkları ve içimizdeki beyinsizler yolu ile adım adım fiiliyata geçirilmekte olan bir eylem planı olduğunun hala görülemiyor olması,  

İçine düştüğümüz bu badireden çıkış yolu mu dediniz. Sıraladığım maddelerin tam tersini yaparak 1994’deki “öze dönmek” bunun için de tekrar “pişmek” tekrar “olmak.”

Bizi biz yapan değerleri yeniden hatırlamak…

Geride bıraktığımız yerel seçimlerin kolay kolay unutulacağını tahmin etmiyorum. Zira yolsuzluğun usulsüzlüğün haddi hesabı yok desek yeridir. Birileri yanlış olduğunu bile bile yaptığı usulsüzlük ve yolsuzlukların açığa çıktığında yanacaklarının, hayatlarının kararacağının farkında olarak kendini topun ağzına koyup fitilini ateşleyecek kadar en azından faturayı üstlenme cesaretine sahip gözüküyor. Ama bir başka grup daha var ki onlar görevli oldukları sandıklara dahi sahip çıkamayan, 10 dakikada bir sigara molası veren, ekmek arası kavurma yok mu, yanında ne içeceğiz sefilliğinde debelenen dava yoksunu hedefi olmayanlar silsilesi

Her şeyden önce dava duygusu olmayan, hizmet sorumluluğu taşımayan, mazlumun hakkını zalimden almayı bir numaralı vazifesi olarak göremeyenler ile bu yolculuğun yapılamayacağını bu seçimde yenilen şefkat tokadı ile bir nebze görebilmiş olmayı umuyorum.

Aslında bu seçimin sonuçları,  tarihin büyük akışında Allah tarafından insanlığa hizmet edebilmeleri için kendilerine güç ve iktidar bahşedilenlerin Allah’ın kendileri için apaçık çizdiği dosdoğru yol dışına çıkma eğilimleri göstermeye başladıklarında başlarına gelebilecek olanın bir işaretidir sadece. Başlarına gelmesi muhtemel olan henüz gelmemiştir. Musibetin gelip gelmeyeceği ve cömertçe sunulan fırsatın elde kalıp kalmayacağı neye mi bağlı dersiniz: 

Bundan sonra adaleti gerçek anlamda tesis edip edemeyeceklerine, Hak çizgide emaneti dosdoğru taşıyıp taşımayacaklarına ve emaneti şahsi ikbali için isteyenlere değil de Ümmete hizmet şuuru ile talep edenlere yani gerçek sahiplerine verip veremeyeceklerine göre bir kader çizgisi onları bekliyor olacak.

Ezcümle bu çözülme gibi gözüken gelişmeler bize bir çözümü işaret ediyor. Adalet gömleğini kendi aleyhimize bile olsa asla çıkarmamak ve emaneti liyakatli olana vermek, beytülmali kendi haremi gibi namusu bilmek.

Biliyorum sizler olumsuzlukları sıraladığımda “Şu da var, bu da var” dediğinizi duyar gibiyim. Şunu belirteyim ki, yazacak o kadar negatif durum var ki birçoğunu da bilerek yazmadım. Çünkü bize biz lazımız. El ele verip ayrıştırmadan, kardeşinin ayıbını yüzüne vurmadan, hatta yanlışını kapatarak, geçmişte yaptığımız hatalardan ders alıp bir daha yapmayarak, dostluk ve sevgi ile geleceğe emin adımlarla kol kola yürümemiz gerek. Şunu artık tarihten gelen tecrübelerimizle çok iyi biliyoruz ki; üzerimizde hesap yapanlar; Solcuyu, İslamcıyı, Komünisti, Kemalisti, Aleviyi, Sünniyi hep üst akıl parçalayıp bölüp yutarak kullanıyor ve bize karşı kullanıyor.

Oyunları anlayan, kendini kullandırmayan, Hakka Hak, Batıla zail diyen bir nesil gelecek ümidi ile..

İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Allah’ım (Amin)

Selam ve Dua ile Allah’a Emanet Olunuz..