Tansel Saylı isimli bir köşe yazarı, 8 Kas 2019 tarihli bir köşe yazısında dünya liderlerinin belirli kıstaslar üzerinden değerlendirildiği Amerikalı Psikiyatr Profesörü Arnold Ludwig tarafından 2002 yılında kaleme alınan “King of The Mountain: The Nature of Political Leadership” (Dağın Kralı: Siyasi Liderliğin Tabiatı) kitabından yola çıkarak, şöyle diyor: “Atamız, Mustafa Kemal Atatürk; “20. Yüzyılın Önderi” unvanına layık görülmüş ama maalesef bizlerin haberi bile yok… Basın, üniversiteler, bilim insanlarımız kısacası bizler bu konuda bilgi sahibi bile değiliz…belki de işine gelmeyenler tarafından engellenmiştir.(1)

Kara cahil bazı Atatürkçüler, yabancı dil bilmez, o mezkûr kitabı okumadan böyle akla ziyan yorumlar yapabilir. Ama şu cümle benim dikkatimi çekmiştir: “belki de işine gelmeyenler tarafından engellenmiştir.” Bakınız bunda bir hakikat payı vardır. Ama kimler tarafından bu kitabın içeriği gizlenmiş olabilir ki? Cahil Atatürkçüler şimdi ne diyecek ben biliyorum:” N’olacak, mürteciler, Atatürk düşmanları, bunu engellemiştir.” Hayır, efendim, bu kitabın tam aksine gerçek anlamda Atatürk’e değer veren, daha doğrusu Atatürkçülüğün devamını isteyen yarı akıllı Atatürkçüler tarafından duyurulması engellenmiştir.

Neden mi? Çünkü bu kitapta Atatürk, bazı bireysel vasıflar (zaaflar) açısından birinci sırada yer almaktadır ki bunu duyan Atatürkçüler belki de hayal kırıklığına uğrayabilir. Ama madem engellenmemesi istenmekte o halde bize düşen görev, bu kitabı okumak ve içeriğini özetle okurlarımıza duyurmaktır:

Arnold M. Ludwig, okuyucuların merakını celbetmek maksadıyla siyasî liderlerin hayvanî/nefsanî/içgüdüsel karakterlerini maymunların davranışları üzerinden ölçtüğünü ve bu ölçümler sonucunda Atatürk’ü ilk sıraya yerleştirdiğini açıkça itiraf etmektedir. Zaten kitabın kapağına da başında bir kral tacı olan üzerine fiyonklu süslü/erotik bir kadın elbisesi kondurulmuş goril resmi konulmuştur.

Metafor özelliği taşıyan bu çarpıcı resim ile aslında dünya liderlerinin birçoğunda anormal/sapkın özellikler bulunduğuna işaret edilmektedir. Buna rağmen bazı gâfil Atatürkçüler, dünya siyasî liderlerin arasında Atatürk, (bu hayvanî özellikler taşıması hasebiyle) birinci sırada gösterildiği için, bu kitabı ve yazarını öve öve bitiremiyor. Halbuki kitabın içeriğini bir bilseler ve Atatürk hakkında yazılanları bir okuyuverseler belki de dudakları uçuklayacaktır.

Atatürk, Bir Vizyoner Liderdi, Ancak…

Ludwig, kitabında Atatürk’ü gerçekten vizyoner liderler arasında değerlendirir. Peki vizyoner liderlerden ne anlıyor Ludwig? Ona göre vizyoner liderler, son sözün ve nihaî kararın kendilerine ait olmak şartıyla takım ruhu ile başkalarıyla birlikte uyumlu çalışabilir. Ancak kim olursa olsun kendilerinden üstün veya daha etkili konumda olup itirazda bulunanlar, kendi siyasî kariyerleri için bir engel teşkil ettiği için, kendileri açısından tehlikelidir ve bundan dolayı da etkisiz hâle getirilmeleri gerekir. Vizyoner liderler, mevcut yapıya karşı antagonist (düşmanca) bir tavır alır fakat gücü ellerine geçirdikleri andan itibaren hiçbir muhalif görüşe tahammülleri olmaz. Güçlü olduklarında ise tıpkı erkek maymunlar gibi daha çok sorumluluk üzerine alır, sağladıkları avantajlarla “alfa erkek” rolünü üstlenir ve böylece tartışmasız tek otorite makamı olurlar.(2)

Bu bağlamda Ludwig, kitabında bir misal olsun diye millî mücadele döneminde Atatürk ile Halide Edip (Adıvar) arasında bir karargâhta geçen tartışmalı bir olayı zikreder. Buna göre Atatürk, bir komutan edasıyla, “Emirlerime herkes itaat edecek!” der. Bunun üzerine Halide Edip “Ben de mi?” der. Atatürk, sert bir tonla “Siz de hanımefendi!” diye cevap verir. Geleneksel formata uymayan ve açık sözlü olan Halide Edip, kendi fikirlerine saygı gösterilmediği için, bu söze alınır, Atatürk’e küsüp karargâhtan ayrılır ve neredeyse tamamen yalnız bir dönem geçirir.

Bu anekdot ile Ludwig, Atatürk’ün başkalarının fikirlerine saygı göstermediğini ima eder. Dolayısıyla vizyoner liderlerin dünyasında totaliterleştirilmiş bir toplumda plüralizm (çoğulculuk), farklılık veya şahsîlilik olmaz. Ludwig’e göre Atatürk de tıpkı “Devlet Benim” yaklaşımına benzer bir şekilde halkına “Ben Sizin Rüyanızım” demiş ve böylece bütün vatandaşların ortak rüyasını görmüş ve bu uğurda mücadele etmiştir.

Vizyoner Liderlerin Depresyonları ve İnanç(sızlık)ları

Despotik liderlerin psikolojisinin çoğu zaman bozuk olduğunun altını çizen Ludwig, birçoğunun da alkolik olduğunu iddia eder ve Atatürk hakkında şunları söyler: “Vizyon sahibi olanlar arasında Atatürk, sık sık baş gösteren depresyonlarını bastırmak için fazlasıyla içerdi, ancak içki içmesi tam aksine depresyonlarının daha da artmasına sebebiyet verirdi.”

Pek dindar olmadıkları halde birçok vizyoner liderin pratik siyasî sebeplerle ibadethanelere bile gidip ibadet ettiklerini belirten Ludwig, Atatürk’ün de bu bağlamda agnostik bir dünya görüşüne sahip olduğunu yani herhangi bir yaratıcının var olup olmadığını bilme ihtiyacı bile duymadığını ortaya atar.

Kitapta Atatürk, Zalim Liderlerle Birlikte Anılır

Ludwig, mezkur kitabında her nedense vizyoner liderleri tiranlarla (zalimlerle) hemen hemen aynı anlamda kullanır. Aralarında sadece niyet farkına bağlı olarak iki ayrı özellikten bahseder. Buna göre vizyoner liderler, tiranlardan farklı olarak toplumları baskı altında tutarken ve muhalif bildiği insanları öldürürken, bunu rasyonel olarak bir ideal uğruna yapar. Ayrıca vizyoner liderler, şekillendirmek/yaratmak istedikleri toplumların kendi ütopik dünya görüşlerine genelde halkçılık adına uymaları için baskı kurar. Tiranlar ise bu despotizmi hiçbir gaye gütmeksizin halkın kendilerine sadece itaat etmeleri için yapar. Böylece kitapta vizyoner liderler, bir çırpıda sosyal mühendisler, ütopyalı sosyalistler ve seri katiller olarak değerlendirilir ve bu kategorideki örnek isimler arasında Hitler, Mao, Mussolini ve Stalin ile beraber Atatürk de yer alır.

Özetle

Bazı cahil Atatürkçüler tarafından methedilen mezkûr kitapta vizyoner liderlerin özel hayvanî karakterlerini ve sosyal/cinsel sapkınlıklarını ortaya koymak adına özellikle Atatürk üzerinden o kadar çok acayip malumatlar verilir ki, bunları burada tek tek belirtmenin gereksiz ve edep dışı olduğunu düşünüyorum. Daha da hayret verici ve Türk milleti adına utanç verici olan durum ise, bu menfî özelliklerinin en fazla Atatürk’te olduğu iddiasıdır. Bunun için bu kitapta Atatürk, bu menfî özellikleriyle sadece vizyoner liderlerin değil bütün diğer lider tiplerinin içinde birinci sırada yer almaktadır. Başka bir deyişle kitapta vizyoner liderlerin derecelendirmeleri, müspet özellikleri açısından ele alınsaydı Atatürk, tersinden en son sırada yer alacaktı.

Kitap, ne kadar ciddiye alınabilir, onu artık okuyucu karar vermelidir. Ancak Atatürkçüler, kitapta Atatürk hakkında bu kadar menfî ifadeler yer aldığını bilseler, değil bu kitaba övüne övüne atıfta bulunmak, Türkçeye tercüme edilmesini ve(ya) okunmasını dahî yasaklamak isterlerdi. Atatürkçü kardeşlerimiz, bu aydınlatmalarımdan sonra bana halen ‘Hayır, yanılıyorsun, bu kitapta Atatürk, en olumlu yönleriyle dünya liderlerinin başında gösteriliyor. Bu kitabın Türkçeye tercüme edilmesinde ve halkımız tarafından okunmasında bir sakınca yoktur’ diyebilirler mi?

 

(1) https://sonhaber16.com/king-of-the-mountain-dagin-krali-mustafa-kemal-ataturk/

(2) Bojan Todosijević;  Book Review:  King of the Mountain: The Nature of Political Leadership; Human Nature Review; Nr. 3; ss. 273-277.