Bu "dava adamı" sıfatı da ortalarda pek dolaşmaya başladı. Ne kadar da sıradanlaştırdılar bu kavramı!

Menfaatlerinin peşine her düşen, ağzına "dava"yı dolar hale geldi neredeyse!..

Neyin ‘dava’sı Allah aşkına?!?!...

Dava Adamı; ‘hesabî’ değil, ‘hasbî’dir!

Bir adım atacağı zaman, elde edeceklerini değil, elden çıkaracaklarını planlar.

Dava Adamı; asla arkasına bakmaz. Hep dünyalık kazanmayı değil, Hakkın tarafında saf tutuşuyla birlikte bazen dünyalık olarak kaybetmeyi göze almıştır.

Dava Adamı; asla teşekkür, takdir, iltifat, alkış beklemez! Yapıldığında ise yüreğinde övünme adına hiçbir değişiklik olmaz. Bu manada iç dünyasında en küçük bir hareket olsa anında davasının sahibi olan Allah’a sığınır, istiğfar ve tevbe ile kalbine yeniden ayar verir.

Dava Adamı; rahatı bu dünyada değil, cennette ve ona giden yollarda arar.

Davası için koşmayı hayatının esası edinir.

Dava Adamı; bir irade kahramanıdır.

O, iradesinin hakkını vererek kin, nefret, dünyevi hırs, haset, bencillik, şehvet ve başka hastalıklara karşı sürekli savaş halindedir. Bu hastalıklarla savaşı hayatının sonuna kadar sürdürür. Bütün meselenin iradeden geçtiğini unutmaz.

.  . .

Kendini (zamanını, parasını, enerjisini)  özveriyle ve ihlasla yola revan edip, "Dava"sına hizmet edenler, "Dava"yı dile getirip, aslında kendine dünyalık (para, makam vs) temin etmek için nefsine hizmet edenlerden hep üstündürler!

Samimiler;
 

İş üretirler. Katma değer sağlarlar. Ter akıtırlar. Ön açarlar. Bina ederler. Birleştirirler. Bereketlendirirler. Arka planda hararetle çalışırlar. Yaptıklarından dolayı sesleri hiç çıkmaz. Vitrine çıkmayı ayıp kabul ederler. Alkış, takdir asla beklemezler,
 

Gayeleri, yalnız Sonsuzluğun Sahibi'nin "ben kulumdan razıyım" hitabına mazhar olmaktır. Şahsi menfaatlerini memleket-ümmet menfaatlerinde eritirler.


Allah'tan başka hiç bir güce tapmadıkları, yanaşmadıkları için, Allah hep yanlarındadır ve bu hissedilir, gözle görülür!

Menfaatçiler;
 

Fitne üretirler. Kazanımlardan yerler. Hep hava atarlar. Var olanı çökertirler. Bölerler, parçalarlar. Laf taşırlar. Belaltı vururlar.

Çalışmaktan çok, hep ön planda sadece kareye girmeye çalışırlar. Yapmadıkları halde sesleri öyle gür çıkar ki...
 

Vitrinde olmak için birbirleriyle yarış ederler. Alkış, takdir olmazsa veryansın ederler. Beklentileri gerçekleşmezse fütursuzca, arsızca ortalığı ayağa kaldırırlar.
 

Şahsi menfaatlerini, memleket-ümmet menfaatlerinin önünde tutarlar. Güce yamanmak için kırk takla atarlar.
 

Kula kulluk ettikleri için izzet, itibar ve şeref de hep bunlardan uzaktır. Şeytan, onları gittikçe küçülten en yakın dostlarıdır.

Allah cc, arzulayanları, "duruş"unu "dava"sına hizmet niyetiyle ortaya koyan "salih"lerden kılsın!

Fi Emanillah