İzmir ve çevresinde yaşanan deprem, ne ilk, ne de sonuncusudur. Yine milletçe acı yaşıyoruz, yine enkaz altında ölen vatandaşlarımıza rahmet diliyoruz, yaralı olarak kurtulanlara acil şifalar diliyoruz. Ve yine televizyon ekranlarında deprem uzmanlarını ve inşaat mühendislerini görüyor, onların önemli tavsiyelerini dinliyoruz. Ama deprem sonrasında travma yaşayan insanlarımızdan bahseden pek yok gibi. Halbuki psiko-sosyal ve manevî boyutuyla bu konu da, deprem sonrası için düşünülmesi gereken önemli bir meseledir.

Deprem gibi tabiî felaketler, tıpkı kaza ve şiddet içerikli olaylar gibi, olağandışı etkileriyle birçok insanda geçici veya kalıcı olumsuz tepki ve duygular meydana getirmektedir. Çoğu zaman ani olarak ortaya çıkan depremler karşısında fertlerin maddî ve manevî olarak genelde hazırlıksız oluşu, depremlerden olumsuz yönde etkilenmenin başlıca sebebi olarak gösterilmektedir. Bu olumsuz etkileri azaltmak maksadı ile âfetin ortaya çıkması durumunda dünyada genel âfet yönetim modellerinin uygulandığı görülmektedir.

Uygulanan bu modeller, çoğunlukla âfetin görünen etkilerinin ortadan kaldırılmasına hizmet etmektedir. Bu kapsamda temel olarak; kurtarma, enkaz kaldırma, yeniden yapılandırma vb. ortak uygulamalara rastlanmaktadır. Âfet sonrası yaşanan maddî kayıplar, fert için önem taşımakla birlikte, aslında ferdin manevî bütünlüğü sağlanabildiği sürece zamanla bu kayıpların telafi edilebildiği de görülmektedir.

Buna karşın âfet sonrası psikolojik ve sosyal dengelerini yitiren ferdin yaşadığı sıkıntılara acil olarak müdahale edilemezse kişinin hayatının geri kalan kısmında sağlıklı bir hayat sürmekten mahrum kalacağı düşünülmektedir. Bu durumda âfet esnasında yaşanan şokla ortaya çıkan değişik davranış ve kişilik bozukluklarının ortadan kaldırılmasında uzman sosyal psikologlara ve manevî destek elemanlarına ihtiyaç duyulur.

Bunun için de acil durumlara yönelik manevî sosyal hizmet konseptlerine ihtiyaç vardır. Manevî sosyal hizmet, olağanüstü durumlarda mağdurların travma sonrası stres bozukluğundan kaynaklanan değişik negatif tavır ve tepkilerinin giderilmesi, manevî dünyalarıyla barışık ve topluma yeniden adapte olmaları için, profesyonel elemanlarca sunulan manevî destek ve rehabilitasyon programlarıdır.

Âfetzedelerin psikolojik, manevî ve sosyal rehabilitasyonlarıyla ilgilenecek olan uzman ekip, âfet psikolojisi, rehberlik ve rehabilitasyon konularında teorik ve pratik eğitim aldıktan sonra entegreli bir şekilde mahalle âfet kurullarında yer almalı ve afet sonrası süreçlerde ihtiyaca binaen işbirliği içinde hareket etmelidir.

Bu bağlamda Türkiye’de de âfetzedelerin karşılaştıkları psiko-sosyal zorlukları aşma sürecinde genelde manevî, özelde dinî duygu ve kaynaklara müracaat etme ihtiyacı duydukları gerçeğinden hareketle bütüncül âfet yönetimi anlayışı çerçevesinde âfet/deprem odaklı acil manevî sosyal hizmet konseptinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Âfet/deprem odaklı manevî sosyal hizmet, âfet/deprem sürecini yaşayan fertlerin âfete/depreme dayalı korku, kaygı ve endişelerini azaltarak, ruhî düzeyde bilinçli bir bakış açısı kazanmaları ve manevî açıdan huzurlu olmalarına yönelik uygulamalar olarak açıklanmaktadır. Manevî ve maddî açıdan fertlerin mutluluğu, sosyal açıdan bilinçlenmeleri ve topluma uyum sağlamaları için, üstün karakter geliştirmeyi amaçlayan hizmetlerin âfet/deprem sürecini yaşayan fertlere uygulanması, âfet/deplem odaklı manevî sosyal hizmetin ortaya çıkışında temel sebebi oluşturmaktadır

Âfetzedeleri/depremzedeleri tespit etme, enkaz kaldırma, enkaz altından kurtarma, acil ve ilkyardım yapma, tahliye etme, geçici bakım ve temel ihtiyaç malzemelerinin yardım ve takviyesinde bulunma, kargaşa ve düzensizliğe karşı güvenliğin sağlanmasına yardımcı olma, idarî ve teknik hizmet desteği sağlama gibi görevlerin yerine getirilmesine yönelik faaliyetler “acil durum hizmetleri” olarak adlandırılmaktadır.

Diğer bir ifade ile herhangi bir âfet karşısında olaya ivedilikle müdahale etmeyi ve gerekli faaliyetleri başlatmayı gerektiren durumlar, âfet odaklı acil müdahale hizmetlerini kapsamaktadır. Yaşanan âfetler, oluşturdukları maddî hasarlar kadar kişide meydana getirdikleri manevî hasarlarla da özellikle âfet sonrasında acil olarak müdahale edilmesi gereken durumların oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Bu meyanda âfet anında fertleri kurtarmaya yönelik acil fiziksel müdahaleler ne kadar önemli ise, manevî müdahaleler de en az o kadar öneme sahiptir.

Âfet/deprem sonrası acil manevi hizmetlerden faydalanan fertlerin kendilerini içsel anlamda daha iyi hissettikleri, aileleri ve toplumla daha kısa sürede bütünleştikleri görülmektedir. Bu durum afet sonrası genel sosyal hizmet uygulamalarının yanında, özel bir ekip tarafından uygulanacak olan acil manevi sosyal hizmetinde pozitif dışsallık oluşturduğunu gözler önüne sermektedir. Bu durumda âfet/deprem müdahale kuruluşlarına sorumluluk düşmektedir. Afet müdahale kuruluşları âfet/deprem durumunda manevi sosyal hizmet uzmanlarının sürece aktif olarak katılımlarını sağlamak bakımından önemli bir fonksiyona sahiptir. Bu kuruluşlar âfet/deprem sürecinde manevî sosyal hizmet uzmanlarının diğer kurum ve kuruşlarla uyum içerisinde çalışmasında birer aracı görevi üstlenmekte, böylelikle daha kapsamlı ve bütüncül bir âfet/deprem yönetim sürecinin oluşumuna da zemin hazırlanmaktadır.

. Önemli sosyo-ekonomik ve psikolojik riskler barındıran tabiî âfetlerin verebileceği maddî ve manevî zararların karşısında sosyal devletler, yeniden toparlanıp normal hayatın gereklerini yerine getirebilmek için, hem âfet öncesine, hem de sonrasına dönük koruyucu sosyal hizmetler sistemi oluşturmak durumundadır. Sosyal politikaların gayri maddî alanını temsil eden (manevî) sosyal destek hizmetlerinin de özellikle psiko-sosyal danışmanlık çalışmaları, bu çerçevede önemli fonksiyonlar icra edecek konumdadır.

Tabiî âfet merkezli sosyal hizmetlerin uygulamaya dönük temel hedefi ise, üzücü olaylar yaşamış ve bunun etkisi altında kalmış kişilerin toplum hayatına yeniden kazandırmaktır. Her türlü tehlikeleri olabildiğince azaltma kabiliyeti ve performansı, genelde sosyal politikalara, özelde (manevî) sosyal hizmetlere verilen önemle yakından ilgilidir. Deprem gibi bizim dışımızda oluşan tabiî felaketlerin önüne geçmek, hiçbir devletin gücünde olan bir şey olmadığı muhakkaktır. Ancak deprem öncesi ve sonrası için belirlenecek somut sosyal hizmet modelleriyle insanlığın genel sağlığı için yapılabilecek yine de çok şey vardır.

 O halde merkezî ve yerel hükümetler, bilhassa olağan üstü dönemlerin bir yansıması olarak ortaya çıkan sosyo-ekonomik sorunlarla baş edebilme becerisini gösterebilmelidir. Birbirleriyle uyumlu merkezî ve yerel sosyal politikalar ekseninde oluşturulan âfet yönetimi programlarıyla deprem sonrası acılar önemli derecede giderilebilir. Deprem sonrası yaşadığımız acı hadiselerden yola çıkarak, bundan böyle toplumu rahatlatıcı stratejik plânlar, senaryolar ve tedbirler ortaya koyup doğru politikalar üretmeliyiz.

Bunu yaparken de geçmişteki hataların üzerinde doğru stratejilerin bina edilemeyeceğini bilmemiz gerekir. Düştüğümüz yerden yeniden kalkma stratejileri geliştirirken, toplum hayatı, insan psikolojisi ve din psikolojisi ile ilgili isabetli tespitler yapıp, sorunları çok boyutlu, sivil dayanışma ve manevî destek hizmetleriyle çözmeyi denemeliyiz.

Yapılan ihmaller, bizi kor gibi sarmadan, düşüncesizlik, kaygısızlık ve dertsizlik ataletine düşmeden, geleceğin sorunları ile şimdiden dertlenebilme kültürünü geliştirmeliyiz. Merkezî anlamda sosyal devlet, yerel anlamda sosyal belediye felsefesini esas alarak, tabiî/deprem sonuçlarından ders çıkartıp, maddî ve manevî tedbirleri ve sosyal müdahale biçimlerini gecikmeden tasarlayıp uygulanabilir hâle getirmeliyiz.

Kısacası uygulamaya dönük olarak bütüncül âfet/deprem modeli içinde bundan böyle Türkiye’de de acil manevî destek hizmetleri yer almalıdır. Bunun için de yeterli sayıda manevî destek elemanları yetiştirmeliyiz ve acil müdahale ekibine bu manevî destek elemanlarını dâhil etmeliyiz.

Prof. Dr. Ali Seyyar

NOT: Bu yazı, 2016 yılında Rağbet Yayınlarından neşredilen “OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA ACİL MANEVÎ DESTEK” kitabımızdan özetle derlenmiştir.