Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayatından lezzet alır.
Kaygı bozuklukları diğer adı ile anksiyete, kişilerin çevrelerindeki ya da kendi vücutlarındaki belli uyaranları tehlike ve tehdit olarak yorumlanmasıdır. Ya da kontrol edilemeyen sıkıntı, korku, endişe ve gerginlik gibi hisler ile bu hisleri doğuran olay ve durumlardan kaçınma davranışlarına verilen isimdir.
Çoğu kişi yaşamdaki önemli olaylar öncesinde kendisini korkmuş, telaşlı hissedebilir. Bu doğal bir duygu durumudur. Beklenen önemli olay sona erdiğinde korku, panik ve anksiyete duyguları da sona erer. Ancak kişi, korku ve panik duygusunu beklenen olay geçtikten sonra bile yaşam kalitesini bozacak düzeyde hissediyorsa kişide bir anksiyete problemi olduğundan söz edilebilir.
Kişinin tehlike ya da tehdit altında endişelenmesi, korkması veya kaygılanması tamamen doğal bir içgüdüdür.Titreme, çarpıntı, gerginlik, terleme veya baş dönmesi gibi bedensel tepkiler de kaygı göstergeleridir. Ancak bu göstergelerin şiddetli olması, uzun süre devam edip kontrolden çıkması anksiyete bozukluğunun göstergesidir.
Kaygı bozukluğunun hangi düzeyde olduğunu ifade anlamak için tehlike ve tehditlere karşı verdiğimiz Korku, Panik ve Anksiyete duygularını anlamak önemlidir.
Korku:
Duygusal ve fizyolojik bir tepki olan korku, vücudun tehdit altında gösterdiği reflekstir. Mesela korku, gece sokakta yalnız başımıza dolaştığımızda karşımıza korkutucu bir köpek çıktığında hissettiklerimizdir.
Sınav günü zor bir soru ile karşılaştığında tüm sınav böyle mi, demek korku.
Panik:
Vücudumuzun strese, tehlikeye veya aşırı heyecana karşı normalin dışında verdiği tepkilerdir. Panik; aşırı duygusal, davranışsal ve fizyolojik korku tepkileridir. Yani karşımızda köpek olmadığı halde sokakta kalbimiz hızlı atmaya başlıyorsa korkmuş ya da kendimizi sersemlemiş hissediyorsak, panik olmuşuz demektir.
Sınav günü gelmeden kaybedeceğini düşünmek panik.
Anksiyete:
Gelecekte olabilecek tehditleri düşündüğümüz zaman duyduğumuz duygusal ve fizyolojik bir tepkidir. Mesela “Evden dışarı çıktığımda bir köpekle karşılaşmaktan korkuyorum.” duygusudur. Anksiyetenin nedeni gelecekte olabilecek tehlikelerden kaçmak da diyebiliriz.
Kaybedersem dünyam yıkılacak,ailem küsecek,ben bittim, ağlamam boşa değil, bu tırnakları yemeyip de ne yapayim?
Korku ve panik kısa süreli olmasına rağmen anksiyete hem kalıcı hem de kroniktir. Bunun da ciddi olumsuz sonuçları olabilmektedir. Çünkü kronik anksiyete sadece vücutta değil yaşam tarzı ve davranışlar üzerinde olumsuz etkilere neden olur. Korkutucu durumlardan kaçınmak için evden hiç çıkmamak, sosyal anlamda kendimizi dış dünyadan izole etmek gibi.
Kaygılanmak Normal midir?
Kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes günlük yaşam içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insanı kaygılandırabilir. Aslında kaygı, belirli bir ölçüde bizim günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve baş edilebilir düzeydedir.
Kaygı bozukluğu türlerini şu şekilde sıralayabiliriz;
•Yaygın Anksiyete Bozukluğu,
•Obsesif Kompulsif Bozukluklar
•Travmatik Stres Bozukluğu
•Fobiler (Agorafobi, Klostrofobi ..Vb.)
•Sosyal Kaygı Bozukluğu,
•Panik Atak,
•Seçici Konuşmazlık Bozuklu
•Ayrılma Kaygısı Bozukluğu,
•Bir Sağlık Sorununa Bağlı Kaygı Bozukluğu, şeklindedir.
Korku mu Kaygı mı?
Özelikle sınava girecek bireyler için bu ayrım çok önemli.
Korkuyu anlamak için;
Sokakta yürürken karşınıza aniden bir yırtıcı çıktığını hayal edin.
Korku, insanların “gerçek” bir tehlike karşısında verdiği, otomatik olarak devreye giren insanın doğasında var olan hayati bir duygudur. Güvenliği tehdit eden ya da tehdit etmesi muhtemel tehlike anlarında önlem almayı ve bu sayede korunmayı sağlar.
“Kaygı” anında da tıpkı korku sırasında gerçekleşen aktivite meydana gelir. Zihin “gerçek bir tehlike varmışçasına” hareket etmeye başlar. Bu defa sokak ortasında üzerinize doğru gelen bir yırtıcı yoktur ama geleceğinizle ilgili önemli bir sınavın bitimine yalnızca 5 dakika kalmıştır. Tam o esnada “Alarm sistemi” devreye girer. Beyindeki bu uyarılma sadece bedensel olarak değil, düşünce ve duygu düzeyinde de insanları harekete geçirir. .
Her hangi bir uyarıcı yokken varmış gibi davranma.Yani yaşamı olumsuz yönde etkileyen ve denetim altına alan "MIŞ" hali.
UNUTMAN GEREKEN 10 YALAN !
1. Yeterince iyi değilsin! Hiçbir zaman yeterince iyi olmadın ve olmayacaksın! Çevrendeki herkes senden daha iyi!
2. Çevrendeki herkes senden daha zeki, daha akıllı, daha başarılı!
3. Çıldırmak, aklını kaçırmak üzeresin!
4. Geçmiş hiçbir zaman geçmişte kalmaz! Yaşamın boyunca aynı kaygı ve pişmanlıklarla yaşamak zorundasın!
5. Gelecek için şimdiden endişelenmelisin!
6. Endişelendikçe, üzüldükçe olabilecekler üzerinde daha fazla kontrol sahibi olabilirsin! Mutlaka endişelenmelisin!
7. Çevrendeki kişiler seni yargılıyor ! Kendini değersiz hissetmelisin.
8. Problemlerini çözmenin en iyi yolu uykunu almak, zihnini ve bedenini dinlendirmek yerine yattığın yerde sürekli endişelenmek ve sürekli düşünmek! Hem gün içinde dinlenmiş olmaya neden ihtiyacın var ki?
9. Kimseden bir şey istememelisin ! Ya onları rahatsız edersen?
10. İstediğin şeyleri elde edebilecek kapasiten yok ! Boşuna uğraşma!
Sınava Az kaldı! Kaygını Azaltmak İçin Stresten Kurtulman Gerek ! Peki Nasıl?
 
•Endorfilin ihtiyacını gider! (molalarda şarkı söyle, sevdiğin bir kitabı sesli oku).
• Düşünce kapanarındandan kurtul!
Ya olmazsa, demek yerine hak ettiğine odaklan!
•Kendine güven!
Dün iyiyidim, bugün düne göre daha iyiyim yapmam gereken birkaç dakika daha fazla efor.
• Seratonin ihtiyacını gider.
- bitter çikolata,
- ılık tercihen bir engel yoksa soğuk su ile duş,
- mutlu olduğun bir anı düşün,
- DUA ET.
Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür ,güzel düşünen hayatından lezzet alır.