Ontolojik anlayışlar mitin mümkün kıldığı hayallerin ve rivayetlerin verimli tarlalarından hasat edilmişlerdir. Dolayısıyla, varoluşumuza dair hikayelerin hem tohumu hem de tarlası olmaları bakımından mitlerden vaz geçemeyeceğimiz gibi, onları bizden sonrakilere taşıma / aktarma yükünden ve yükümlülüğünden de feragat edemeyiz.

Çalışma – dinlenme, mesai – tatil, eylem – tembellik hakkı gibi, modern zaman insanının takıntı haline getirdiği seküler hususların bile, Tanrı’nın yaratma ve dinlenme gün sayısında köklendiğini bildiğimize göre demek ki, mitlerden kaçabileceğimiz hiçbir yer yoktur; hal böyle olunca sözlü ve yazılı tarihin bir ‘kurmacalar’ (fictions) ve ‘mitleştirmeler’den ibaret olduğunu söylemeye mahkum edilmiş durumdayız. Hatta bu tarihi geçmiş zaman kipinden, gelecek zaman kipine aktarmak da mahkumiyetimize dahildir.

Nitekim yüzünü kurmacaya, mitlere dönmüş bir tarihten aldığı güçle edebiyat, medya, enformasyon, tiyatro, sinema... kadim mitleri modernleştirmede ve yeni mit üretiminde birbirleriyle kıran kırana yarışmakta değil midir?

Mircea Eliade’nin bir raportör edasıyla verdiği şu bilgilere ne demeli?

“Yapılan son araştırmalar, kitle haberleşme araçları yoluyla topluluklara zorla benimsetilen imgeler ve davranışların mitsel yapılarını aydınlatmıştır. Bu olguya özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde rastlanır. Çizgi resimlerdeki (comic strips) anlatı kişileri, mitolojilere ya da folklorlara özgü kahramanların modern varyantlarını sunarlar. Toplumun büyük bir bölümünün idealini öylesine somut biçimde canlandırırlar ki, davranışlarında yapılan olası düzeltmeler ya da daha kötüsü, ölümleri, okurlarda gerçek bunalımlara yol açar; okurlar olaya şiddetli tepki gösterirler ve çizgi resimlerin yazarlarına ve gazete yöneticilerine binlerce telgraf çekerek karşı çıkarlar. Fantastik bir anlatı kişisi olan Superman, özellikle çifte kimliği sayesinde son derece popüler bir duruma gelmiştir: Felaket sonucu yok olmuş bir gezegenden yeryüzüne gelen ve olağanüstü güçlerle donanmış olan Superman, Dünya’da alçakgönüllü bir gazeteci olan Clark Kent’in görünümünde yaşar; çekingendir, siliktir. İş arkadaşı Lois Lane’in etkisi altındadır. Güçleri tam anlamıyla sınırsız olan bir kahramanın bu küçük düşürücü gizlenişi iyi bilinen bir mitsel temayı yeniden ele alır. İşin derinine inilirse, Superman miti, Tanrı’nın sevgisini yitirdiğini ve gücünün sınırlanmış olduğunu bilen, günün birinde ‘eşsiz bir kişi’, bir ‘kahraman’ olarak kendini göstereceğini hayal eden modern insanın gizli özelliklerini karşılar.”

Aynı durum, Vietnam Savaşı’nda, savaş hilelerini, savunma tekniklerini çok iyi öğrenmiş bulunan Rambo için de geçerlidir. Sükunet sahibi, kolay sinirlenmeyen, ölümcül görevler dışında kendisine yaptırılan işleri (taşocağında çalışma= kayaya zincirlenmiş Prometheus imgesi) seve seve kabullenen Rambo, patlamaya hazır bir volkan, tanrılara başkaldırma potansiyeline sahip bir kahraman edasıyla da dikkatleri sürekli celbetmektedir. Dev helikopterler de dahil her türlü aracı (=Kutsal araba kültü), en olumsuz koşullarda ilkel silahları olağanüstü bir beceriyle kullanabilen Rambo’ya bir zorlama neticesinde kabul ettirilen işler, büyük güçten saklanan ya da onun o işle doğrudan ilgilenmesi halinde dünya halklarının zor durumda kalacakları, mağdur olacakları nitelikte işlerdir. Onun görevleri kabul etmesi, yoksul tutsak insanların onurlarını kazanmaları, özgürlüklerine kavuşmaları anlamına gelir. Sicil temizleme, yani işlediği günahları bağışlama, büyük lanetten kurtarma vaadiyle, modern (apoletli) bir şaman tarafından görevlendirilen, yönlendirilen Rambo, görevleri güçlüklerle başararak kendi gücünü ispat etmenin ötesinde, büyük gücün iktidarını da pekiştirmiş, meşrulaştırmış olmaktadır. Son tahlilde, mitsel niteliklerle donatılmış, sakin, haşmetli, güçlü, sinirlenince hemen her güce kafa tutup ona boyun eğdiren Rambo, kime hangi koşullarda merhamet gösterileceğini iyi bilen bu görevli özgürlük dağıtıcısı, güçleri ellerinden alınmış, silik ve sessiz insanın muhayyel bir temsilcisi, onun gibi olmayı özleyenlerin ilgi ve hayranlık odağı değil midir?

Bu bağlamda Mao Tse-tung örneği de var elimizde. Mao’nun Çin komünistleriyle 1934-35’te yaptığı ‘Uzun Yürüyüş, yeni devrimcilik tarihinin kayıtlarına bir mit olarak geçmekle kalmadı, ancak kutsal kitapla mümkün olabilecek şekilde dünya halklarına da bir ilham kaynağı oldu.

Sonuç: Mitler üzerine kurulan dünya, aynı zamanda bir mit yapımevidir.