Dünyaya geldiğimizde bir ortam ve yaşama biçimine gözlerimizi açarız. Ebeveynlerimizin hayata bakış açısı ile büyütülürüz. Zamanla büyüyüp, olgunlaştıkça biriken ve gelişen değerlerimizle kendimize göre bir usul oluşturarak kendi yol ve yolculuğumuzu başlatırız.
Ailenin üzerimizdeki etkisi azaldıkça, arkadaş çevresinin etkisi artmaya ve bizi bir yerlere sevk etmeye başlar. Bu arada oluşan akıl ve irade gücü ile artık yetişkin olma yolunda yürürken tercihlerimiz netleşmeye, tarzımız ortaya çıkmaya ve kendimize açık ve net bir harita oluşturmaya başlarız. Kendimize göre bir yolculuk biçimi oluşur ve tercihlerimiz, düşünme, konuşma ve yaşama biçimimiz giderek bizde bir alışkanlığa dönüşür.
İlerlemek kolay, geriye dönmek zordur
Alışkanlıklarımız, sürekli yaptıklarımızla oluşur ve her ne yapıyorsak giderek gözü kapalı yapabilecek hale geliriz. Yaptıklarımızla yol alırız, tercihlerimizle bir yola gireriz. Girdiğimiz yol doğru ise devam ederiz. Eğer yanlış yoldaysak geri dönmemiz gerekir. Her zaman ilerlemek kolay, geriye dönmek zordur. Çünkü yolun bize kattıkları bizde yer eder ve bunu tersine çevirmek daha zaman alıcı ve uğraştırıcıdır.
Bu bilgi bize bir gerçeği görmemiz açısından ışık tutmalıdır. İlerlerken arada durup kendimize bakmalı, nereye gidiyoruz kontrol etmeliyiz. Gittiğimiz yol, gitmemiz gereken yol mu? Yolda eklenenler bana yük mü oluyor yoksa yükümü mü hafifletiyor?
Alıştıklarımız zamanla güvendiklerimiz olur
Her yol, kendi yol şartlarıyla vardır ve o yolda yürüyenleri etkiler. Yolculuk esnasında yaşadıklarımız, yol şartları, gördüğümüz insanlar ve edindiğimiz bilgiler bize ne kattı ve ne kaybettirdi bunun farkına varmalıyız. Eğer bize eklenenler hedefimizle uyumlu ise, bu şükredilecek bir durumdur ve devam ederiz. Tam tersine olumsuz ise, yolun sonunda Allah (c.c) korusun, yola çıktığımız kişi olmaktan çıkmış ve bambaşka birisine dönüşmüş olarak kendimizi bulabiliriz.
Hatta o yolda edindiklerimizden kurtulmamız da bazen mümkün olmayabilir. Çünkü devamlılık arz eden şeylere alışırız. Giderek alıştıklarımızı normal görmeye hatta sevmeye başlarız ve devamını isteriz. Artık o alışkanlıklarımız bizi güvende hissettiren sığınaklara dönüşür. Yani alışkanlıklarımız kolay kolay terk edemediğimiz yol arkadaşlarımız ve duygusal gıdalarımız olurlar.
Farkındalığımız olmadan yaptıklarımız nadiren olumlu olur
Kısa vadeli günübirlik plân ve programlar uzun vadeli hedeflerimizle uyumlu olmaz ise bu bize zihinsel, duygusal ve sosyal yükler bırakır. Anlık kararlarla düşünmeden hareket edip günü kurtarmak, detaylı düşünmemize fırsat vermez. Çünkü hız, detay görüşünü kapatır. Elimizdeki işin bitmesi ya da arzu ettiğimiz faydanın elde edilmesi bizi rahatlattığı için bunu kâr sayarak gelecekteki etkilerini düşünmeyi çoğu kere arkaya atarız.
İlerleyen süreçte bunun hiç de fayda sağlamadığını, ilâveten sıkıntı oluşturduğunu fark ettiğimizde çoğu zaman iş işten geçmiş olur. Bir de bakmışız ki yolu seçme ve yola çıkma maksadını gözden kaçırmışız. Asıl bağ kurmamız gereken yol arkadaşlarımızı ve diğer beslenme kaynaklarımızı ihmal etmişiz ve kendimizi hem gereksiz yüklerle yormuş hem de kurak bırakmışız.
Amacımızdan kopmadan yol almanın mücadelesini vermeliyiz
Bizim içinde yaşadığımız ve detaylarla iç içe olduğumuz bir küçük fotoğraf var, bir de asıl amacın bulunduğu büyük fotoğraf var. Bizim yavaşlamaya, sakince düşünmeye ve yolcuğumuzun seyri hakkında tefekkür ederek, detaylardaki günlük rutinlerimizin asıl amacımız olan büyük fotoğrafa uygun olup olmadığını görmeye ihtiyacımız var. Bu sükûneti ve düşünme derinliğini yakalayamazsak, hızın kaybettirdiği algılama yoksunluğuyla göremediğimiz ya da ilgilenemediğimiz kimi değerlerimizin bize katacaklarından yoksun kalırız ve ters tarafa doğru yol alırız.
Kendimizi ve ne durumda olduğumuzu görebilmemiz için, mutlaka ve mutlaka yavaşlamalı, sakinleşmeli ve düzenli bir şekilde halimizin ana maksada uygunluğunu değerlendirmeliyiz. Çünkü sakinleşmeden görüş keskinliği kazanamayız. Büyük ve küçük fotoğrafı birlikte değerlendirerek, asıl amacımızdan kopmadan, kaybolmadan yol almanın mücadelesini vermeliyiz.
Pusulamız bozulduysa, vardığımız yer kaybolduğumuz yer olur
Baktık ki, hedeften uzaklaşmaya başlamışız, hemen yol yakınken ana hedefle uygunluğumuzu sağlamalıyız. Eğer bu kontrol mekanizması vaktinde devreye girmez ve biz asıl hedefimizle irtibatımızı koparırsak, Allah (c.c) korusun ömür geçip gitmiş, biz alâkasız yerlerde oylanıp durmuş, sermayesini tüketerek kuraklaşmış, yoksullaşmış, tükenmiş ve detaylarda kaybolmuş olarak bu dünya hayatını harcamış olabiliriz.
Mevlana hazretleri "Kişinin değeri aradı şeydir" der. Arayışımız bizi, aradığımız şeyi bulmaya sevk eder. Aradığını buldukça insan tamamlanır, olgunlaşır, içten güçlenir ve olmak istediği duruma doğru evrilmeye başlar. Çünkü "Her arayan bulamaz fakat bulanlar arayanlardır" Bâyezid-i Bistâmi
Peki, büyük resimle bağlantımızın devam ettiğini nasıl anlarız?
Aradığımız değer kaynaklarımız nerede bulunuyorsa kişiler, ilişkiler, ortamlar, kitaplar, videolar bizi çeker, ilgi ve dikkatimiz o tarafa doğru yoğunlaşır. Çünkü bunlar tamamlanmamıza hizmet eden manevi ve psikolojik gıdalarımızdır. Doğru gıda, doğru beslenme demek iken yanlış gıda, gıda zehirlenmesi anlamına gelir.
Kendisini örnek aldığımız Peygamber efendimiz (s.a.v) başta olmak üzere, gönül kahramanlarımızın hayatlarını öğrendikçe, metotlarını da öğreniriz. Pek çoğundan ilham alırız. Bu bize itminan kazandırır ve yola devam ederken coşkumuzu besler. Doğru arkadaşların-şahısların sohbeti, ilişki kalitesi, bizi hedefimizle ilgili doğru düşünmeye sevk eder.
Zaman zaman doğru kaynaklarla irtibatımız zayıflasa bile bizi biz yapan, insan gibi insan olarak kalmamızı sağlayan yürekten dualarımız; bizi hedefimize giden yolda destekler, besler, istikamet ayarımızı yapar ve görüş keskinliği kazandırır. İlâveten, adeta dualarımızın cevabı anlamına gelebilecek manevi gıdalarımız, kendilerinden uzak kaldığımızda bize yokluklarını hissettirecek ve içimizde rahat etmeyen bir tarafımız, huzursuzluğumuz ve manevi açlığımız bize rehberlik ederek doğru kaynağa yöneltecektir.
Yeter ki, içimizdeki bu anlamlı sinyallerin seslerini kısacak, hatta tamamen kesecek kadar bağımız kopmasın ve arayışımız başlangıçtaki canlılığını sürdürsün.