Akıl duru pak olmayınca zeka kişiyi çelişkiler girdabına sokuyor. Günahı önceki günahın cezası olarak işlemeye meylediyoruz. Tevbenin maliyeti yüksek oluyor. Acıyı tatmayınca neye tevbe edeceğimizi de bilemiyoruz

Teorik olarak solcuların Simon Bolivar’ın Latin Amerika’da emperyalizme, sömürüye karşı gerçekleştirdiği istiklal savaşını  hep desteklediğini duyduk. Şimdi Maduro'nun sürdürdüğü istiklal mücadelesinde bazı solcu olduklarını söyleyen kimi şahısların Venezuela'nın yürüttüğü mücadelede emperyalist ABD çetesinin tarafında olduklarını görüyoruz.

Atatürk’ün yürüttüğü istiklal mücadelesini kendi varlıklarına meşruiyyet sebebi olarak ilan eden , bağımsızlık idealinin mümessilleri olduklarını iddia eden, muhaliflerini emperyalistlerin mandacı taraftarları olarak itham eden kimi bazı Atatürkçülerin şimdi Türkiye yönetimine karşı ABD çetesinden imdat beklediklerini, çetenin Türkiye ve Venezuela yönetimlerine  müdahale etmesi taleplerini yüksek sesle dile getirdiklerini müşahade ediyoruz.

     Yıllarca Atatürk’ü, İngiliz uşağı, vatanı satan hain olarak yaftalayan, kendilerinin bağımsız Müslüman Türkiye idealini sürdürdüklerini ifade eden kimi bazı sağcıların, milliyetçilerin, şeriatçı olduklarını ifade eden ve kimi Atatürkçüler tarafından mandacı oldukları şeklinde suçlanan, itham edilen şahıs ve cemaatlerin, şimdi Türkiye ve venezuela yönetimlerine karşı ABD çetesinden yana tavır aldıklarını gözlemliyoruz.

     Birbirine muhalif görünen bu kesimlerin bir kısmı Niçin ABD küresel eşkıya çetesinin taraftarlığında birleştiler ?

     Saygın merhum Necmettin Erbakan Bey yıllarca sağ-sol ayrımının bir tiyatro olduğunu, bu oyunu kurgulayan bir üst düşman olduğunu söylemişti. Bu haykırış büyük çoğunluk tarafından kale alınmadı önemsenmedi, kabul görmedi. Biz yıllardan beri Atatürk çü-Şeriat ÇI, Laik-antilaik, alevi Cİ- Sünni Cİ vb. tanımlama şablonlarınında görevli işbirlikçilerce üretilen çatıştırma argümanları olduğunu söyledik, yazdık. Türkiye’nin eski düzeninde kurgulanmış bu oyunda hemen her kesim mensubuna bir alan, konum verilmişti. Herkes bu senaryoya göre kendini anlamlandırmış bir varlık sebebi, kendi BEN ini var etme yüceltme imkanı sahibi edilmişti.

       Şimdi Türkiye’nin evrildiği küresel güç, merkez ülke, bağımsız Türkiye hedefi zorunlu olarak eski düzeni kurgulayan küresel çete ile bizi çatışma konumuna getirdi. Özellikle 15 temmuz kıyamı küresel bir etki oluşturup, küresel çeteninin itibarını yaralayınca çete tüm taraftarlarını bize karşı harekete geçirdi. Çetenin SağCI, solCU, milliyetÇİ, şeriatÇI, KürtÇÜ,, alevi Cİ, Sünni Cİ vb. figüranları aynı safta yerlerin aldılar. Kimisi verilen paranın, bahşedilen statünün, verilen makamın KENDİNE sağladığı menfaatin kimisi kendisine yöneltilen tehdidin şantajın kurbanı oldular. Bu yeni gördüğümüz bir durum değil. Emevi Muaviye’nin Hz. Ali’ye isyanından beri coğrafyamız böyle benzeri taktik ve durumlara tanık oldu.

Mesele açık net. Tarafların neye niçin taraf oldukları biliniyor. Bir de taraf olmayanlar, taraf olma iradesini gösteremeyenler var. Doğru olanın, iyi olanın, güzel olanın, insani olanın ne olduğu tam bilinmese dahi hissedilebiliyor.

Şimdi tercih zamanı. Neyi tercih edersek bize o verilecek. Ebu Hureyre Muaviye’yi tercih edenlerin durumunu İslam tarihine geçen şu sözleri ile belirlemişti. Demişti ki ‘’ Ali mutlak haklı ama muaviyenin pilavı yağlı.’’ Harre vakasında Medine’de Emeviler tarafından katledilen Resulullah’ın bazı sahabeleri. daha öncesinde kendilerinden destek isteyen Hz. İmam Hüseyin’e ‘’ Yezit çok güçlü, gitme ‘’ demiş ve evlerinde oturmuşlardı.

Biz Bu dersi Mümin olmak ile Müslüman olunduğu iddiasının arasındaki fark olarak öğrenmiştik.

Allahımız herkes için her an sayısını zatının bildiği çoklukta kaderler diledi. Biz tercih ettiğimiz kaderi yaşayacağız da aklımızın rehberi ne olacak, kim olacak. Akibetimizi tercihimiz belirleyecek