Hiç beklenmeyen bir anda beklenmedik yanlışlar yapmak, düşmek, yanılmak, ders alamamak ve sonra da pişmanlığını çekmek; hemen hemen her insanın kaçamayacağı ve mutlaka yaşayacağı şeylerdir. Yaşına başına, tecrübesine, seviyesine bakmadan, her kes bir anda boşluğa düşebilir ve beklemedik şekilde konuşup davranarak herkesi şaşırtabilir. İşte insan budur. İnsan ister ki bunlar olmasın, insan ister ki doğru davransın. Fakat bu isteğin karşısına ‘beşer’ kavramı gelince, insan yanılmayı zaruri görmeli. Yanlış yapan birisini gördüğümüzde, “İnsandı ve yanıldı” demeliyiz.

Diyelim ki yanıldık ve fark ettik, hemen af dileyip pişmanlığımızı ifade etmek ve doğrusunun peşine düşmek aslolandır. Çünkü mesele yanılmamak değil, yanılmalarımızdan ders alarak daha bilgece yolculuğumuza devam edebilmektir

Hatalı yaklaşım hatalı davrandırır

Yanlış yapana karşı hatalı bir yaklaşım, yanlışın savunulmasına ve belki de devamına hizmet eder. Çünkü suçlama ve aşağılama gerçeğin görülmesine engel olur. Düşündürecek şekilde konuşursak, şahıs hatasını görebilir ve özürünü de diler. Burada önemli olan, yanlış yapanı karşımıza almak değil yan yana durarak yanlışı önümüze alabilmektir. Şahsın kendisini değil de davranışını konuşabilmektir. Kişiliğine yönelerek suçlayıp eleştirdiğimizde, şahıs kendisini değersiz ve aşağılanmış hisseder. Fakat, “Sen çok iyi bir insansın. Şöyle şöyle güzel ve çok iyi yönlerin var. Fakat şu davranışın sanki şöyle yapılsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Bunu konuşabilir miyiz?” Gibi bir yaklaşımla kişiye yaklaştığımızda, bu tutum, şahsı konuşmaya ve işbirliğine motive eder.

İnsanı korumak, insanlığı korumaktır

İnsan korunduğu ve değer gördüğü tarafa yönelir ve tutunur. İnsanın özelliklerini ve nasıl davranmamız gerektiğini Kur’anı Kerim’den ve peygamber efendimizin (s.a.v) hayatından öğrenerek bu bilgiler ışığında insana yaklaşalım. Böylece hoş görmeye, hoş gördükçe de bize ve karşımızdakine iyi gelecek doğru yaklaşım biçimlerini tercih etmeye başlarız. Bu kazandıran tutum insanlığa iyi gelecek bir tutumdur. Doğru bir anlayışı taşımak, önce şahsın kendisi için bir nimet ve rahmet demektir. Sonra da ulaştığı her yere bereket taşıyan yağmurlar gibi, gittiği her yeri yeşertir, yaşanılır ve nefes alınır kılar.

İnsana değer, Allah’a (c.c) verilen değerin yansımasıdır

Değer veren en büyük makam, var edendir. Yaratıcımız insanın şaşacağını ve günah işleyeceğini bildiği halde, “Şerefli yarattık” diyor. O diyorsa öyledir. Bana düşen, sahibi nasıl tanımlıyorsa ona inanmak, ne diyorsa ona göre hareket etmektir. Rabbimiz (c.c) “Madem ki kötülük ile iyilik bir değil, sen kötü olanı daha iyi olanla sav. Bak o zaman göreceksin ki seninle arasında düşmanlık bulunan kişi kişi senin yakın bir dostun sıcak bir arkadaşınmış gibi sana davranır. Bu kendisine sabırdan bir pay verilenler için böyledir..” (Fussilet 34) buyuruyor. İnsanı tanıdıkça ve bizim doğru davranmamızın ne kadar değiştirici ve iyileştirici olduğunu anladıkça; davranış seçeneklerimiz tek ve en doğru olana sabitlenir. O zaman öğrenelim ki bilerek davranabilelim.